1. YAZARLAR

  2. Eralp Adanır

  3. 39’da 21...
Eralp Adanır

Eralp Adanır

39’da 21...

A+A-

“Her şey Olması Gerektiği Gibi Oluyor” düşüncesi ve inancı; kadercilik değil bence.

Olması gerekeni olduran da; insanın, enerjisinin ve çevresinde kendini etkileyebilecek enerjilerin yönlendirmesidir diye inanıyorum. Bundandır ki; “olumlu-pozitif” düşünmenin; insanın öncelikle kendisine olan dönüşümü olacağını aklımızın bir kenarına tutturalım.

Plan yaparsınız ve bir bakarsınız ki, aklınızda olmayan bir başka planın içinde bulursunuz kendinizi.
Cuma günü benim için tam öyle oldu.

Bir günlük izin yazarak ev işlerindeki tamirat ve gitmem gereken yerlerin listesini yapmıştım. Saat 9’da gelmesi gereken tamiratçı, bir telefonla olayı Cumartesine kaydırmak zorunda kaldığını söylüyor.

2. Plana geçiyorum.

Görüşmem gereken kişiyi telefonda arıyorum, cevap vermiyor. Tekrar aramama fırsat vermeden bir mesaj geliyor bizim Bay-Sen’den. Herhalde yine grev var dedim içimden. Ama bir “kan arama mesajıydı”. Benim kan grubum olan ve ender bulunan cinslerin başında geldiğini sandığım “A RH (-) (negatif), aranan bir kan grubuydu. İhtiyaçlı olan da BRT’deki bir çalışma arkadaşımın kardeşi. Mesajı okurken BRT’den bir arkadaş arayıp bu ihtiyacı bir kez de sözlü olarak bana bildirince; “tamam” dedim bugünkü görev belli. Bir insan için bir şey yapmalıymışım demek ki. Arabama atlayıp Çatalköy’den Lefkoşa Devlet Hastahanesi’nin yolunu tuttum.

Günün üçüncü planı ise; amcamın oğlu Çelik Adanır’ın kayınbiraderi sevgili Ümit Hansel’in cenazesine katılmak vardı. Allahtan bir kez daha rahmet diler, tüm ailenin başı sağolsun mesajını tekrar etmek isterim.
Evet o gün; yaşama tutunmak için kana ihtiyacı olan bir gence kan verme ve ailenin acısını paylaşmak için orada olmam gerektiğini bilerek tüm bu “insanlık” görevini seve seve yerine getirmenin huzurunu taşıyorum.
Öğleyin gazetemiz Yenidüzen’in kuruluş yıldönümü yemeğine ise, katılacak ruh halim yoktu zaten.

21 Yıl...

Benim 3 ailem var derim.
Birincisi “gerçek” aile dediğimiz; eş ve çocuklardan oluşan.
Bir diğeri; 1985’ten bu yana her aşamasına tanık olarak, gencecik girip olgunluğa eriştiğim BRT...
Ve bir de “yazılı basın” ailem var ki; meğer toplamda 21 yıl bu ailenin bir ferdi olarak kendimi saymanın mutluluğunu yaşıyorum. Yenidüzen...
39’ncu yaşımızı kutlarken, bir anda aklıma düşüverdi; kaç yıldır bu gazetede nacizane yazıcıklar yazıyorum diye.

Akıldan bulamadım; çatı-katı ambarı imdadıma yetişti. Üstünüzden ırak biraz fazlaca arşivciliğim olduğundan, ilk yazılarımdan bugüne kadar; önceleri olduğu gibi yazılarımın çıktığı günün gazetelerini, daha sonra da (koyacak yer sorunundan) köşe yazılarımın yayınlandığı sayfaları biriktirmeye başlamıştım. Bir fırsat diyerek “yazılı basındaki” yolculuğumu toparlamaya başladım...

1989 yılında Kıbrıs-Ekran eki’nde müzik üzerine yazmaya başlamıştım. Beni bu yola sürükleyen (iyi ki), Ek’in sorumlusu olan sevgili Erdinç Gündüz abimdi. Sonra malum; Asil Nadir krizinden ilk tasarruf; part-time çalışanlardan başlar.

Böylece 1991 yılının 3 Mart tarihinde müzik üzerine yazılarıma devam etmek için; tümü de yakın arkadaşlarım olan Yenidüzen gazetesinde yazmaya başladım. 1994’e kadar bu böyle gitti. Müzik yanında; bugün okuduğumda biraz fazlaca radikal siyasi yazılar da yazmaya başladığımı görüyorum.

Sanırım 1991’de yazıişlerinden sorumlu kişi Hasan Erçakıcı abimdi. Kıbrıslı deyimiyle; Mızırdı vesselam ama doğru “mızırlık”tı. Eğiten ve öğreten bir titizlikti bu. Sonra ne olduğunu hatırlamıyorum ama; oradan ayrılarak, Kıbrıs’ta yeni yayınlanacak olan Türkiye’deki “Nokta” dergisinin, “Kıbrıs-Nokta” versiyonuna geçtim. Sevgili Oya Gürel, Harun, Mesut Günsev abiler filan vardı orda. Yaklaşık 5-6 aylık bir ömrü olmuştu bu derginin sanırım.
1994 sonu yeniden Yenidüzen’e dönmüştüm.

Yenidüzen’de yazarken Hasan Erçakıca abimin yanında, bugünün Başbakanı sn. Özkan Yorgancıoğlu ve daha sonra da (sırasını şaşırmamışsam) Başaran Düzgün  dostum, Yenidüzen’in yazıişleri sorumlusu olmuştu.

1995-2005 yılları arasında Yenidüzen’de yazım serüvenim sürerken 2005 yılın da yeniden Kıbrıs Gazetesi’ne dönmüştüm. Yenidüzen’de birlikte yer aldığımız sevgili dostlarım; Başaran Düzgün, Ali Baturay, Hüseyin Ekmekçi’nin daha önceden Kıbrıs Gazetesi’ne geçmeleri, sanırım burada tekrardan yazılarımı okurla buluşturmamda önemli rol oynamıştı. Ve 2005 yılından 27 Aralık 2008 tarihine kadar Kıbrıs-Ekran Eki’nde yazmayı sürdürdükten sonra, 27 Aralık 2008 tarihinde “Solfej” ismiyle yeniden Yenidüzen okurlarının karşısına çıktım.

Zaman geçtikçe müzik sayfası hazırlamayı rafa kaldırırken, röportajlar, siyasi-toplumsal-sanat ve deneme türündeki yazılarımla bugünlere geldik.

Bugünden sadece “kesintisiz” olarak, 6 yıl Yenidüzen’de birlikteyiz.

Toplamında ise 21 yıldır bu ailenin bir ferdi olarak kendimi görüyorum.
Teşekkürler dostum Cenk Mutluyakalı, teşekkürler tüm yol arkadaşlarım, beni de her zaman aileden biri olarak görmenizden dolayı.

Bu yazı toplam 2302 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar