3’lü zirve 26 Eylül’de, sıra 5’li konferansta…
Önümüzdeki haftadan sonra Kıbrıs görüşmeleri Newyork’a taşınacak. Muhtemelen liderler ekipleri ile beraber Newyork’a gidecek ve önce ayrı ayrı, daha sonra da 3’lü zirve şeklinde BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon’la görüşecekler.
3’lü zirvede de amaçlanan 5’li konferans çağrısının yapılmasıdır. Bir önceki görüşmeye kadar 3’lüzirveye de okey demeyen Rum tarafı Newyork’ta 3’lü zirveden kaçamayacağını anladığı için artık bu konuda olumsuz konuşmuyor. Ama şimdilik 5’li konferansa okey demedi.
Anladığım kadarıyla Anastasiadis daha kendi red cephesinin direncini kıramadı. Çünkü herkes de biliyor 5’li konferans son aşamadır ve böyle bir konferans toplanırsa kimse referandumdan kaçamayacak. O nedenle Anastasiadis bu konudaki rezervini Newyork’a kadar taşıyacak diye düşünüyorum.
Hızlandırılmış süreçte 7 görüşme planlanmıştı. Belli ki konular zor ve meşakkatli olduğundan bu yeni sürece Cumartesi için bir görüşme daha ilave edildi. Amaç bütün başlıkları teker teker ele alarak tümü ile ilgili yakınlaşmaları artırmaktır.
Liderler sonucu 14 Eylül Çarşamba günü yapacakları son görüşmeden sonra ortak bir basın açıklaması ile kamuoylarına duyuracaklar. Buna rağmen iki taraftaki “hayırcılar” koro halinde bağırmaya başladılar.
Önce güneydeki red cephesi Anastasiadis’e “kapalı kapılar arkasında Helen çıkarlarından saptığı” yönünde eleştiriler yapmaya başladı.
Aynı dönemde bizim taraftaki statüko bekçileri UBP-DP yamalı bohça hükümetinin ortakları Akıncı’ya karşı saldırı başlattı. Ancak TC Dışişleri bakanı Mevlut Çavuşoğlu Kıbrıs’a gelerek Akıncı’ya ve sürece tam destek verdiğini açıkladıktan sonra bizim statükocular sus pus oldu. Ne bir ses, ne bir nefes. Ne kahraman Tahsin Ertuğruloğlu, ne Serdar Denktaş, ne de Hüseyin Özgürgün o günden sonra tek kelam etmedi.
Statükocular adına açıklama yapmak da çözümsüzlük şampiyonları Denktaş ve Eroğlu’nun eski müzakerecileri Ergün Olgun ve Osman Ertuğ’a kaldı. Dün ortak yaptıkları açıklamada Rum lider Anastasiadis’in açıklamaları, Güney Kıbrıs’taki açıklama, haber ve iddiaları örnek göstererek “kısmen bile doğru olsa, on yıllar süren müzakereler sonucu elde edilen Birleşmiş Milletler parametrelerinin açık bir ihlali veya sulandırılması anlamına gelen açıklama, haber ve iddiaların son derece kaygı verici olup, halk arasında büyük bir rahatsızlık yarattığını” vurguladılar.
Anlayacağınız hükümet üyeleri kendileri konuşamayınca statükoyu korumayı eski müzakerecilere bıraktılar. Onlar da Anastasiadis’in Rum tarafındaki red cephesinin ağzını kapatmak için yaptığı açıklamaları doğru Kabul ederek Akıncı’yı ve müzakere heyetini hedef alan açıklamalar yapmaya başladılar.
Bu aşamada ben herkese sabır telkin etmek istiyorum. 14 Eylül’e çok kalmadı. Şunun şurasında 5 gün sonra masada ne olduğunu liderler ortak basın açıklaması ile açıklayacaklar. O güne kadar herkes bekleyebilir.
Bu açıklamadan sonra hala kafalarda soru işaretleri varsa sanırım o aşamada liderler, ya da müzakere heyeti bu sorulara açıklıkla yanıt verceklerdir. Şimdiden Rum tarafından yansıyan sızdırma haberlerle kuşku ve kaygı belirmek ve bunu daha da genişleterek “halk arasında büyük rahatsızlık var” demek doğru değildir.
Son bir not 2. Cumhurbaşkanı ve CTP Genel Başkanı Mehmet Ali Talat’ın “CTP’nin evet’i çantada keklik” değil açıklaması önceki gün basına yansıdı. Ben ilgili haberin bütününü okudum. Talat böyle bir ifade kullanmadı. Ama gazeteci arkadaş söylediklerinden bunu anladı ve manşete çekti.
Evet CTP de Kıbrıs halkı da neticede liderlerin ortaya çıkaracağı metne bakarak evet ya da hayır kararı verecek. Ama yıllardır çözüm, çözüm, çözüm diyen CTP herhalde çözüm aşamasına gelen süreci elinin tersiyle itmeyecektir.