4 bin yarım inşaat, binlerce mağdur
Yoğunluklu olarak Boğaz ve Girne merkez ile Tatlısu bölgeleri arasında bulunan, çoğunluğu Annan Planı sürecinde yurtdışı merkezli firmalar tarafından başlatılan 4 bini aşkın yarım inşaat, hukuki sorunlar nedeniyle çürümeye terk edildi.
Ertuğrul SENOVA
Yoğunluklu olarak Lefkoşa ile Boğaz ve Girne merkez ile Tatlısu bölgeleri arasında bulunan 4 bini aşkın yarım inşaat, ekonomiye kazandırılmak yerine görüntü kirliliği yaratmaya devam ediyor.
Çoğunluğu Annan Planı sürecinde, yurtdışı merkezli firmalar tarafından başlatılan, Orams Davası sürecinde duran ve 2010 sonrası büyük bir kısmı tamamlanan 25 bin inşaatın 4 bini, hukuki sorunlar nedeniyle çürümeye terk edilmiş durumda.
Her biri, farklı hukuki sorunlar nedeniyle duran inşaatların büyük bir kısmı, site olarak kayıtlı durumda. Söz konusu sitelerin her birinin, 700 ila 800 civarında alıcısı, yani mağdurunun bulunduğu ifade ediliyor.
YENİDÜZEN’e konuşan Kıbrıs Türk İnşaat Müteahhitleri Birliği (KTİMB) Başkanı Cafer Gürcafer, yarım kalan inşaatlar sorununun giderilmesi için, birlik ile uyum içinde çalışabilecek ve yasama ile yürütmenin desteğini alabilecek bir komisyona ihtiyaç duyulduğunu vurguladı.
Gürcafer, kurulmasını talep ettiği komisyonda, mağdurların için de alternatifler üretilebileceğini belirterek, “Yetkili bir otoriteye ihtiyaç var. Bu işin başını çekecek olan siyasi erktir” ifadelerini kullandı.
İnşaatlar “Mantar gibi türemeye” ne zaman başladı?
Gürcafer, Annan Planı referandum sürecinde, birliğin tepkisine rağmen çok sayıda yabancı firmanın Kıbrıs’ın kuzeyine gelerek, “mantar gibi türeyen” inşaatlar başlattığını, devletin yeterli altyapısı olmaması nedeniyle inşaatların söz konusu süreçte kontrolden çıktıklarını söyledi.
“Ne kaymakamlıkların, ne belediyelerin ne de inşaat encümeninin bu firmaları denetleme noktasında yeterli altyapısı yoktu. Mantar gibi, orada burada projeler orta çıktı” diyen Gürcafer, Annan Planı referandumu sürecinde başlayan projelerin 2007 yılına kadar sağlıklı devam ettiğini ancak “Orams Davası” sonrası inşaat sektöründe ciddi bir çöküş yaşandığını söyledi.
Orams Davası sonrası 25 bin civarı konutun durduğunu tespit ettiklerini belirten Gürcafer, 2010 yılında inşaat sektörünün tekrardan hareketlenmeye başladığını, 25 bin yarım inşaattan 21 bininin ekonomiye kazandırıldığını ancak 4 binin atıl durumda kaldığını belirtti.
“Her bir projenin 800 alıcısı, yani mağduru var”
“Zaman zaman birileri çıkıyor ve yarım kalan inşaatları tamamlayıp, ekonomiye kazandırma vaadinde bulunuyor. Ama bu, söylemekle olmuyor” diyen Gürcafer, “Her bir projenin 800 alıcısı, yani mağduru var. Bu inşaatlarla ilgili mahkemelerin ara emirleri var, açılan davalar var. bunlar dururken, nasıl karar alıp tamamlayabilirsiniz ki?” diye sordu.
“Her projenin farklı bir hukuki sorunu var, her biri münferit olarak ele alınmalı”
Her bir projenin hukuki sorunun farklı olduğuna dikkat çeken Gücafer, “Biz yapılması gerekeni biliyoruz. Yasal düzenleme yapılarak, bu projelerin münferit olarak tek tek ele alınması gerekiyor. Ama bu, sürekli hükümet ya da bakan değişerek yapılabilecek bir iş değil. Bu konuya odaklanacak, yasama ve yürütmenin desteğini alıp, bizimle uyumlu çalışabilecek bir komisyona ihtiyaç var” şeklinde konuştu.
“Bizimle uyumlu çalışabilecek bir komisyonla bu sorun çözülür”
Gerekli yasal düzenlemelerin yapılması ve ilgili komisyonun kurulması halinde, projelerdeki sorunların tek tek çözülebileceğini söyleyen Gürcafer, “Her bir projenin kendine has sorunları var. Bunlara yenilerinin eklenmemesi için devletin denetim mekanizmalarını güçlendirmek gerek. Bizimle uyumlu çalışabilecek bir komisyonla bu sorun çözülür” dedi.
“Bana göre bazılarının ömrü tamamlanmış durumda”
Söz konusu inşaatların “erimeye devam ettiğini” ifade eden Gürcafer, “Bana göre bazılarının ömrü tamamlanmış durumda. Belki de aralarında yıkılması gerekenler var” diyerek, söz konusu projelerden konut satın alan insanların mağdur olduğunu vurguladı, “O zamanlar ev aldıkları parayla bugün belki arsa alabilirler” dedi.
“Yetkili bir otoriteye ihtiyaç var. Bu işin başını çekecek olan siyasi erktir”
Kurulmasını talep ettiği komisyonda, mağdurların için de alternatifler üretilebileceğini kaydeden Gürcafer, “Yetkili bir otoriteye ihtiyaç var. Bu işin başını çekecek olan siyasi erktir” ifadelerini kullandı.