1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “40-50 yıllık insan kemiklerinin dramı...”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“40-50 yıllık insan kemiklerinin dramı...”

A+A-

Hasan KAHVECİOĞLU

Bir dağ yamacından, bir inşaatın temelinden, bir kuyudan toplanan insan kemikleri “laboratuvar”a taşındığında, orada önce “cinsiyet” tayin ediliyor...
Kadın mı, erkek mi?
Andropologlar; kadının kalça kemiklerinin daha geniş, erkeğin bacak kemiğinin daha kaba olmasından, kafatasının yapısından yola çıkarak ilk “tesbit”i yapıyorlar...
Sonra, toplanan bu kemikleri bircik bircik ölçüyorlar...
Üçüncü adım, kemikleri bulunan “kayıp” kişinin yaşının tayinidir...
Kol kemiğine, dişlerine, kaburga kemiklerine, kalça kemiğine bakıyorlar...
Buralarda yaşa bağlı değişimleri; nazikçe, kılı kırk yararak, dikkatle, özenle izliyorlar... “Ölü”nün boyunu hesaplıyorlar...
Kireçlenmeden, iyileşmiş kırıktan, düzgün kaynaşmamış bir kurşun yarasından, travmadan “bulgu”lar üretiyorlar.
Eğer bir gömü yerinde, bir tek kişinin iskeleti bulunmuşsa ve bu iskelette çok fazla kemik eksik değilse, laboratuvarda “rutin” bir çabayla sonuca gidilebiliyor...
Ama; aynı çukurda onlarca insanın kemikleri bulunmuşsa; aynı kemikten kaç tane olduğuna bakılıyor, ayrıştırma ve birleştirme yapılıyor. Yapısal benzerliklere dikkat edilerek kemiklerle “bütün” insan profilleri oluşturuluyor.
Tabii; bizim bilemediğimiz daha nice antropolojik metotlar kullanıyorlar...
Kısacası; “bilim”in ışığı ile “insanlığın” hamurunu yoğurup, kirletilmiş ortak bir tarihin “ayıp”larını gözlerimizin içine sokuyorlar...
Kim bunlar?
1963-64 ve 1974’te öldürülmüş Kıbrıslı insanların kemiklerini avuçları içine aldıklarında; beyinlerini, kalplerini, belleklerini, duygu dünyalarını bilimsel kapasitelerine katarak müthiş bir “iş” başaran gencecik antropologlar, arkeologlar, genetik uzmanları, psikologlar...
“Kayıp Şahıslar Komitesi” bu ülkede, kurumsal yapılı tek iki toplumlu komitedir.
Komite’nin ara bölgedeki Andropoloji laboratuvarında 2006 yılından beri birlikte çalışan Türk ve Rum genç bilim insanları; babalarının, dedelerinin öldürdüğü kişilerin toprak altında 40-50 yıl kalan kemiklerini ölçerken, yıkarken, silikonla yapıştırırken, müthiş bir “insanlık hizmeti” gerçekleştiriyorlar.
Onlar yaşamda yokken kaçırılmış, öldürülmüş; tanımadıkları, cinsiyetini, milliyetini bilmedikleri bir “kemik”ten kocaman bir insanlık dramına ulaşıyorlar... Her bir “kemiğin” acılı öyküsünü iliklerinde hissederek yaşıyorlar...
Bir yandan hizmette “başarı”yı, öteki yandan tazelenen acıyı tadıyorlar...
Haşır neşir oldukları bu yüzlerce, binlerce kemikten fışkıran bir intikamcı “tarih”e tanıklık ediyorlar...
Tabii; işleri kazılarla, laboratuvarla da sınırlı değil...
Kemiklerden kestikleri parçacıkları DNA testi için Bosna’daki genetik laboratuvara gönderip analiz ettirince, gelen sonuçları ailelerle paylaşmak da başlı başına bir “travma”...
Bu aşamada komitenin psikologları devreye giriyor. Ailelere bu “acı”ya katlanmaları için yardımcı oluyor. Hatta cenaze aşamasında da psikolojik yardım yapıyor.
Cumartesi günü; ara bölgede “Kayıp Şahıslar Komitesi”nin “Kayıplarımızın İzinde” adlı etkinliği çok anlamlıydı...
Yıllardan beridir; bu komiteden gelecek bir telefonu, bir haberi bekleyen yüzlerce kayıp yakını, komitenin yaptığı çalışmaları yerinde izledi, bilgi aldı, sorular sordu...
Komite, gerçekten son yıllarda hızını artırdı. 2007’den bu yana yaptığı kazılarda 871 şahsın kalıntıları, gömülü oldukları yerlerden çıkarıldı. Bugüne kadar 485 kişi kimliklendirildi. (124 Kıbrıslı Türk, 361 Kıbrıslı Rum)
Tabii; Komite’nin elinde 2001 kayıp şahsın listesi var ve görevi de bunlarla sınırlı. Bunlardan 500 kadarı Kıbrıslı Türk...
Ancak öyle anlaşılıyor ki, liste hazırlandıktan sonra yeni “kayıp”ların bildirimi yapıldı. Komite’deki Türk üye Gülden Küçük; belirlenen liste dışında 850 Kıbrıslı Rum ile 33 Kıbrıslı Türk’ün adının bulunduğunu açıkladı.
Bir de, Türk tarafında şehit-kayıp karmaşası yaşandığı anlaşılıyor. Aynı kuyudan çıkarılan 4 kişiden birinin şehit kabul edildiğini, diğerlerinin edilmediğini iddia eden kayıp yakınları var. Yine kayıp yakınları, toplu cesetlerin gömüldüğü Tekke Bahçesi gibi yerlerin kazılmasını talep ediyor.
Bir de kimlikleri tesbit edildiği halde, 2011 yılından beri Komite’den kalıntıları alıp defnetmeyi reddedenler var.
Kayıp Şahıslar Komitesi (CMP) çok büyük, tarihi bir iş yapıyor... Türk ve Rum genç bilim insanları, ortak çabalarla her geçen gün yeni bir aileye bir miktar “teselli” sağlıyor. Karanlık tarih bu çabalarla bir miktar aydınlanıyor. Komite’nin daha da “hızlanması” gerekiyor çünkü tanıklar yaşlanıp ölüyor.
Komite’nin asıl ihtiyacı ise “ihbar”...
Vicdanını temizlemek isteyenler, suçlu olsalar bile, yaşadıklarını mezara götürmenin ağırlığı altında ezilenler “Alo 181”i arayarak tarihe ve geleceğe ciddi bir “katkı”da bulunabilirler...
Cumartesi günü; Kayıp Şahıslar Komitesi’nin 60’a yakın çalışanının topluca gülümseyen bir fotoğrafı vardı etkinlikte...
Onlara dikkatle baktım...
Yaptıkları işin gururu; yüzlerine yansımıştı...
Hepsini teker teker kucaklayıp alınlarından öpmek istedim...
Gerçekten...


(Gazete360.com – Hasan KAHVECİOĞLU – 14.4.2014)

Bu yazı toplam 1944 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar