41 KERE MAŞALLAH!
Bugün yaşayan en eski parti durumunda olan CTP, 1970 yılında dönemin en olumsuz koşullarında kurulduğunda bile “toplumun vicdanı” olacağının sinyallerini daha ilk günden vermeye başlamıştı.
CTP’den korktu hep egemen çevreler daha ilk g
Bugün yaşayan en eski parti durumunda olan CTP, 1970 yılında dönemin en olumsuz koşullarında kurulduğunda bile “toplumun vicdanı” olacağının sinyallerini daha ilk günden vermeye başlamıştı.
CTP’den korktu hep egemen çevreler daha ilk günden. Korktular çünkü halktan korktular. Korktular çünkü halkın kendi söylemlerinin dışında bir siyasi söylem duymasını ve bilinçlenerek örgütlenmesini hiçbir zaman istemediler.
1970’ten itibaren CTP’liler ve Kıbrıs’ta barış isteyen tüm insanlarımız egemen çevrelerce toplumdan dışlatılmaya çalışıldılar. Barış isteyen insanlarımıza ve tüm CTP’lilere konuşma yasağı getirmeye çalıştılar. CTP’nin yönetim kadrolarına gösterdiği adayları ölümle dahi tehdit ettiler. Bu saldırılar ve tehditler karşısında ise hiç yılmadı CTP’liler, barış mücadelesi her daim daha da yükseltildi.
Kıbrıs’ta yaşanan her türden olumsuzluğa karşın, CTP kurulduğu ilk günden bugüne değin bu baskılardan hiç yılmadan mücadele etmiş, toplumda basın özgürlüğünden sendikal haklara kadar, demokratik pek çok değerin kazanılmasına ve ilerletilmesine, barış düşüncesinin hep canlı kalmasına, halkların dostluğu ve kardeşliği düşüncesinin gelişmesine, Kıbrıs Türk Halkının bu toprakların öznesi olduğunun yerleşmesine ve siyasal tarihinin her döneminde, muhalefette olduğu yıllardan tutun da, yerel yönetimlerde yönetim sorumluluğunu yüklendiği ve kimi dönem koalisyon ortağı, kimi dönem ise büyük ortak olarak partinin sürdürdüğü mücadeleye kadar, özellikle 1990’lardaki politik tezleri ve bu doğrultuda Kıbrıs sorununun çözümüne bakışı, AB vizyonu ve somut olarak da Annan Planı’nın taraflara sunulmasını gerçekleştirebilmek adına, referandum hakkının alınması mücadelesi ile 2002’den itibaren bir siyasi proje olarak doruğa çıkmış, CTP-Birleşik Güçler (CTP-BG) açılımı ile de halkın desteğini alarak 2003 Aralık seçimlerinde %34 oyla Meclis’te birinci parti, 2005 seçimlerinde ise %44 oyla Meclisin yarısına yakınını ve 2006 seçimlerinde boşalan iki milletvekilliğini de kazanarak 50 sandalyeli Meclis’te 25 sayısına ulaştı. Meclis başkanını da seçerek ve hükümetin büyük ortağı olarak Birleşik Federal Kıbrıs’ın kurulması ve AB üyeliği yolunda elde edilen referandum hakkının kullanılması mücadelesini vermekle kalmamış, yapılan referandumda Kıbrıslı Türklerin%65 oranla “Evet” demesine de en büyük katkıyı yapmış ve “evet”i gerçekleştirmiştir.
Ancak, yılların biriktirdiği olumsuz koşullar, sistemsizlik, yapısal bozukluklar ve çözümsüzlük giderek etkilerini toplum üzerinde artırmakta, UBP yönetimlerinin kendi irademizi hiçe havale etmesi ile bugün ülkemizde yaşadığımız anti demokratik gelişmeler, ekonomik çoküntü ve Kıbrıs sorunu ile ilgili çok da olumlu bir rotada seyretmeyen gelişmeler, CTP-BG’nin dün ve bugün öneminin daha da anlaşılır olmasına yol açmaktadır.
Ancak her şeye rağmen partimiz CTP, bugün bir yandan bütün ülkenin en büyük, en güvenilir ve çözümü gerçekleştirme mücadelesinde umut beslenen en örgütlü sol partisi konumunu korurken, öte yandan da uluslararası alandaki girişim ve çalışmalarını sürdürmekte, bu girişimlerinin ve sosyalist ilkelerinin bir sonucu olarak Sosyalist Enternasyonal (SI) ve Avrupa Sosyalist Partisi (PES) üyeleri arasında yer almaya devam etmektedir.
CTP’nin 41 yıllık tarihi, ülkemizin içinde bulunduğu ağır şartlar dolayısıyla, normal bir ülkedeki normal bir sol partinin yaşadıklarından çok farklı deneyimlerle doludur. CTP 41 yılın deneyimini genç dimağların dinamizmi ile birleştirerek yoluna devam etmektedir, En son 20 Şubat 2011 tarihinde değişen ülke, bölge ve dünya koşullarına uygun ve Kıbrıs Türk Halkını ileriye taşıyacak olan Politik Tezlerini de hazırlayan ve toplumla paylaşan CTP-BG’nin daha yürüyecek çok yolu ve mücadele edecek çok alanı vardır.
Herşeyden önce 2012 Ocak ayı sonunda gerçekleşmesi beklenen New-York Greentree’deki liderler zirvesinin önemini halkımızla en detaylı ve önemli bir biçimde paylaşmayı artırmalı, liderlerin en kötü olasılıkta dahi bir güven yaratıcı-artırıcı önlemler-adımlar düzeyinde bir çerçeve andlaşması imzalaması hususunda gerek ülkemizde gerekse de uluslar arası alanda bir duyarlılığın gelişmesine çalışılmalıdır. Bu konuda partimiz CTP-BG’ye büyük bir sorumluluk düşmektedir.
CTP-BG’ye Kıbrıs Sorununun çözümü mücadelesi yanı sıra düşen bir diğer çok önemli sorumluluk da ülkemizin çöken sistemlerine dönük olarak yapısal-ekonomik-demokratik-demografik-sosyolojik-eğitimsel ve yaşamın her alanı ile ilgili bütünsellik arz eden programlarını halkımızla paylaşması ve sistemsizleşen sisteme alternatif olduğunu halkımıza göstermesi ve halkımızın umudunun CTP-BG’de olduğunu ortaya çıkarmasıdır. Bunun için CTP-BG merkez yönetimine ve liderliğine ötelenemez büyük bir gereksinim vardır. Bu en son kurultayımızda karara bağlanmış ve çözüm beklemektedir. Kurultayımızda karara bağlanan bir diğer önemli husus da CTP-BG’nin örgütsel-yapısal-kurumsal anlamda yeniden dizayn edilmesinin ivediliğidir. Aksi halde toplumu dönüştürmeyi hedefleyen bir parti kendini dönüştüremiyor durumuna düşerse inandırıcılığını da etkililiğini de kaybetme tehlikesi ile yüzyüze kalabilir. Buna da başta CTP-BG’den açılımlar bekleyen Kbrıs Türk halkından esirgemeye ve CTP-BG’nin 41 yıllık mücadelesinden taviz vermeye hiç ama hiç kimsenin hakkı ve lüksü yoktur yoktur.
CTP-BG’nin 41. Yaşı kutlu olsun derken şimdi daha fazla “birlik, mücadele, dayanışma” göstermeye hem bizim hem de halkımızın ihtiyacı vardır ve CTP-BG’ye bu yolda büyük görevler düşmektedir diye düşünüyorum.