44 yıl sonra gelen anlamlı teşekkür… - 3 -
Lefkoşa’dan Aşşa’ya (Paşaköy) bir yakınlarını ziyarete giden ve savaş nedeniyle mahsur kalan Kıbrıslırum ailenin iki kızı, o zor süreçte kendilerini kurtaran Ezel Aktürel’i tam 44 yıl sonra ziyaret etti, “teşekkür plaketi” sundu…
1974’te henüz 26 yaşında genç bir subay olan Ezel Aktürel, 14’ü Aşşalı olmak üzere 18 kişiden oluşan dört aileyi dört arabayla savaş suçlarının işlendiği Aşşa’dan çıkararak Mora’ya, kaynatasının evine götürdü. Onları güvence altına aldı. İsimlerini Kızılhaç listesine koydurdu. Çocuklara süt, bu ailelere yiyecek götürdü ve üç gün ardından güvenli biçimde Kıbrıs’ın güneyine geçmelerini sağladı.
Nedi Zanettu, geçtiğimiz Mayıs-Haziran aylarında bize ulaşarak hayatlarını kurtaran, ismini bilmedikleri Kıbrıslıtürk’ü bulmamızı istedi. Okurlarımızın yardımlarıyla Ezel Aktürel’i bulduk ve geçtiğimiz Cumartesi günü (13 Ekim 2018) Nedi ve kızkardeşi Thelma’yı, Ezel Aktürel’i evinde ziyarete götürdük…
Bu olağanüstü günde olağanüstü duygulu anlar yaşandı… Kıbrıs’ta yalnızca savaş suçları işlenmediğinin, merhamet ve insaniyetin de bulunduğunun, savaşta da, barışta da insaniyetini ve merhametini yitirmeyen insanların kanıtı işte bu duygulu anlardı: 18 kişinin hayatını kurtaran koca yürekli bir insandı Ezel Aktürel…
Geçtiğimiz Cumartesi günkü bu buluşmada yaptığımız kısa röportajları paylaşıyoruz bugün de…
Ezel Aktürel: “Hepimiz orada, birlikte bir kader birliği yaşadık… Kader bizi birleştirdi…”
SORU: Ezel Bey, ne hissedersiniz şu anda?
EZEL AKTÜREL: Vallahi duygularım çok karışık yani… Burada hem mutluyum, 44 yıl önce gördüğüm insanları tekrar görmekten, hem da müthiş hislerle doluyum. Ben dilerim bundan sonra bu insanlarla birliktelik devam etsin. Hatta eşim “Ben öldükten sonra bu dostluk çocuğumla devam etsin” dedi kendilerine, ben de aynı şekilde düşünüyorum. Bu, bana göre her insanın düşünmesi ve yapması gereken bir şeydir.
Onları Mora’ya götürdüğümde, o zaman esas üstünde durduğum, yol dahi yoktu Lefkoşa’ya… Ve öğrendiydim ki şimdiki bu anayol, toprak yol olarak açıldıydı – o, bana ışık tuttu ve onları Lefkoşa’ya nasıl naklederim diye düşünmeye başladıydım. Çünkü Lefkoşa’ya gittikten sonra biliyordum nereye gideceklerini… Onların da araştırmasını yaptım. Unuttum kaç gün kaldılar… Ama en erken zamanda ben onları gönderdiğimi bilirim. Üç gün Aşşa’da, üç gün Mora’da kaldıklarını söyledi bize şimdi Nedi Hanım – ve ben onların Lefkoşa’ya transferini sağladım. Onları Lefkoşa’ya götüreni bile ben taburda bekledim, çağırdım kendini, nereye teslim ettiğini söyledi bana… “Herhangi bir sorun çıktı mı?” dedim. “Hayır” dedi, “ben götürdüm, esirlerin olduğu yere teslim ettim, merak etme, karşı tarafa geçecekler” dedi.
Onları Aşşa’dan Mora’ya götürdüşüm günü hiç unutmam… Oradan ayrıldıktan sonra bile ben hem büyük bir mutluluk yaşadım ama üzgündüm aynı zamanda… O görüntüyü aslında yaşamak istemezdim… Çok trajikti çünkü o günkü olay… O beni kamçıladı ve benim mutlaka bir şeyler yapmam lazım diye düşündüm… Onlar ağlardı, benim içim ağlardı… Kaynatamı gönderdim onlara, battaniye götürdü kendilerine ama onlara o adamın kayınpederim olduğunu söyleyemedim. Kayınpederim de konuşurken Pelekano’yla “Bu benim damadımdır” demedi – çünkü sordu kendine, “Kimdir bizi kurtaran?” diye…
Seneler sonra Pelekano, benim eşimin dayısıyla İngiltere’de buluştu… O zaman ona söylediydi kim olduğumu…
Pelekanos ilk Aşşa’da kalmak istediydi, kalmak istediler. Ben de ısrarla onları oradan kurtarmak istiyordum. Çok ısrar ettiydim onları oradan çıkarmak için… Onlara güven vererek onları oradan çıkarmak istediydim…
Hepimiz orada, birlikte bir kader birliği yaşadık… Kader bizi birleştirdi… Bu insanlar o pozisyonda, ben farklı pozisyondaydım ama bu önemli değildi – ve ben aklıma geldiğinde, yaşadıklarına üzüldüm çok… Üzülürdüm…
Onlar benimle karşılaşmaları için “Bizim için çok büyük bir şanstı ki sizin gibiyle karşılaştık o günlerde” diye yorumluyorlar. Benim için de bir şanstı ki böyle iyi insanları kurtardım…
Nedi Zannettu: “Sanki bir şey eksikti ve şimdi Ezel Bey’i ziyaret edince bu eksiklik tamamlandı…”
SORU: Şu anda neler hissediyorsun?
NEDİ ZANNETTU: Bilmiyorum… Bir bütünlük sanırım… Sanki bir şey eksikti ve şimdi tamamlandı, eksik olduğunu fark etmediğim bir şey eksikti ve şimdi bu birleşiyor… Müteşekkirim… Ezel Bey olmasaydı ben burada olmayacaktım, gerçekten olmayacaktım… Şimdi insanları duyuyoruz, şöyle diyorlar, “Onlar kendi taraflarında yaşasınlar, biz de kendi tarafımızda” diyorlar… Ancak Ezel gibi insanların varlığı, sizi iki kere düşünmeye zorluyor bu konuda… Bizler aynıyız, aynı insanlarız, aynı renkleriz, birbirimize benzeriz, aynı DNA’ya sahibiz, aynı yiyecekler, her şey aynı… Ve aynı iyi yürekli insanlarız… Ezel gibi bir insanla karşılaşmak bizim için çok büyük bir şanstı…
Hande Aktürel (Ezel Aktürel’in kızı): “Dostluğumuz inşallah her zaman devam edecek…”
SORU: Şu anda neler hissediyorsun?
HANDE AKTÜREL: Çocukluğumdan beri bu hikayeyi dinliyorum. 40 yaşındayım. Ben doğmadan yaşanmış bir hikaye bu. Ben hiç savaşa ve savaş ortamına tanık olmamama rağmen, ailemden, annemden, babamdan, üç kez, dört kez savaş görmüş geçirmiş insanlardan çok şeyler dinledim. Bunlar gerçek olan ve yaşamış oldukları şeylerdi… Çok mutluyum kendi adıma da ki bir hayat, bir can, bir nesil veya bir kuşak – sonuçta aile olan, anne baba ve annenin karnındaki çocuğun ve diğer çocukların babam tarafından kurtarılmış olmasından mutluyum… Vicdanlı insanlarla buluşması ve hayatlarının devam etmiş olması, bugün 40 sene sonra buluşmuş olmasından çok mutluyum. Çok güzel duygular bunlar…
İnşallah da her zaman için dostluğumuz, birlikteliğimiz devam edecektir…
Ben savaş görmedim, çok hikaye dinledim, çok can kaybetti herkes ama aynı topraklarda doğduk… Aynı toprağın insanlarıyız. Zaten savaşı görmemiş olarak ama çok şey dinlemiş olarak bunların yaşanmaması gerekirdi. Savaşı yaşamış olanlar için da çok üzgünüm ama kurtulan herkes için da – gerek bizim taraftan, gerek onlar tarafından da çok mutluyum…
Duyal Aktürel (Ezel Aktürel’in eşi): “44 sene boyunca bunu zaman zaman aile içinde hep konuştuk…”
SORU: Şu anda neler hissediyorsunuz Duyal Hanım?
DUYAL AKTÜREL: Ezel’in böyle bir insani davranışından dolayı ve karakterini da bildiğim için, tam yerinde, iyi düşünerek, güzel düşünerek yaptı…
Çok mutluyum…
Ve 44 senedir da bunu zaman zaman aile içinde hep konuştuk… Yakın, komşu köy olmaları, Nedi’nin Aşşa’da evlerinde kaldığı Pelekanos’u tanımalarından dolayı da çok mutluyum. O zaman geldiklerinde da babam, Mora muhtarı Hasan Bey, Pelekanos’u çok iyi tanırdı… Köyden, yani Mora’dan, Pelakanos’un yanında çalışanlar vardı… Onların isimlerini sorarak geldi Pelekanos zaten… Yanında çalışanları sorardı… Mutluyum yani – insanlık adına mutluyum… Bir daha yaşanmamasını temenni ederim böyle şeylerin. Güzel bir olay… Mutluyum, görüşmek, her zaman onları görmek isterim…
Türkiye basını haberimizi çaldı, ALITHIA kadar olamadı… TAK da sınıfta kaldı…
Dün, Türkiye basını üç gündür gazetemizde yayınlanmakta olan haberimizi “çalarak” kendileri bulmuş gibi “haber” yaptı, Cumartesi günü Zannettu-Aktürel ailelerini buluşturduğumuz zaman bizim çekmiş olduğumuz fotoğrafları da “çalarak”, kendilerine “mal” etti…
Kıbrıs’ın güneyinde yayın yapan günlük Rumca gazete ALITHIA kadar olamadı Türkiye basını – VATAN gazetesi, MİLLİYET, HÜRRİYET, YENİ ŞAFAK, CNN TÜRK, NTV gibi gazete ve televizyonlar, bizim haberin üstüne atlayıp bunu YENİDÜZEN’den almış olduklarından hiç bahsetmeksizin tepe tepe kullandılar… Hatta bazı Kıbrıslıtürk gazeteler de, YENİDÜZEN’in manşetini görmezden gelerek, Türkiye medyasının çaldığı haberimizi kendi sitelerinde kullandılar! İtirazımız üzerine bunlardan biri haberi yayından kaldırdı…
ALITHIA gazetesi ise bizim haberimizden söz ederken, ön sayfasında YENİDÜZEN’de manşet olarak çıkan haberimizin tam sayfa küpürünü yayımladı…
TAK ise bu konuda sınıfta kaldı… ALITHIA’nın ön sayfadan verdiği ve YENİDÜZEN küpürünü kullandığı haberinde, TAK Ajansı Rumca Haber Servisi gazetemizin ve bizim adımızı sansürleyerek haberin “Kıbrıs Türk basınından alındığı” gibi bir “genelleme” yaparak haberin kaynağını gizledi…
Haberin kaynağı burada: YENİDÜZEN – Sevgül Uludağ – Kıbrıs: Anlatılmamış Öyküler…
Bundan kendilerine “pay” çıkarmaya çalışanlar, tıpkı birer köpekbalığı gibi habere saldırdılar! Kendileri “bulmuş” gibi yaptılar!
Emeğimizi hiçe saydılar…
Türkiye’de ve Kıbrıs’ın kuzeyinde “medya”nın “ganimetçi” yaklaşımı işte böyle…