470 senelik bir fark…
John Ray Hooper, İngiltere’de 1495 yılında doğdu ve 1555’te yakılarak öldürüldü…
Anglikan – Protestan papazdı…
Uzun yıllar Avrupa’da da yaşamını sürdürdü…
Onlarca kitap yazdı…
-*-*-
Yakılarak öldürülmesine sebep olan tavrı ya da suçu neydi?
Dönemin yönetim ya da kilise “tarzına” karşı çıkışıydı…
-*-*-
O karşı çıkışı, “sapkınlık” olarak nitelediler…
Ve papazı yakarak öldürdüler…
-*-*-
Ne demişti biliyor musunuz?
Veya en ünlü sözlerinden biri neydi?
“… İnsanlar yoksulluktan kıvranırken pahalı ve lüks kiliselerde dua etmek ikiyüzlülüktür…”
-*-*-
Kıbrıs Adası, John Ray Hooper’in yaşadığı dönemde Katolik Venediklilerin yönetimindeydi…
Henüz Osmanlı Ada’yı fethetmemişti…
-*-*-
Türkiye diye bir ülke veya devlet yoktu…
Osmanlı İmparatorluğu vardı…
-*-*-
Hooper hayattayken, II. Bayezid, Yavuz Sultan Selim ve Kanuni Sultan Süleyman Osmanlı’nın padişahlarıydı…
-*-*-
İngiltere’de bugün düşünceleri nedeniyle insanlar yakılmıyor…
Hatta farklı düşünenlere “sapkınlık” suçlaması da getirmiyorlar…
Hatta ve hatta, birileri size “Görüşlerinize katılmıyorum ya da katılıyorum” dahi demiyor…
Gerek yok ki!
-*-*-
Görüşlerinizi beğenen biri; mesela yazarsanız kitaplarınızı alıp okuyor; siyasetteyseniz size oy veriyor veya beğenmiyorsa vermiyor…
-*-*-
Ama mesela modern Türkiye’de ve hatta Kıbrıs’ta bugün hala; “… İnsanlar yoksulluktan kıvranırken pahalı ve lüks camilerde dua etmek ya da saraylar inşa edip oralarda yaşamak ikiyüzlülüktür…” diyenler belki yakılmıyor, öldürülmüyor ama hapsedilebiliyor…
-*-*-
Arada 470 senelik fark var…
-*-*-
Seçilmiş belediye başkanları yerine kayyum mu atandı demiştiniz?
Selahattin Demirtaş mı?
Osman Kavala?
TÜSİAD yöneticileri mi?
Ekrem İmamoğlu da mı?
Yok ya hu!
Sanmam!
-*-*-
Haaa Nasuh Mahruki’yi nasıl bilirdiniz?
Everest’e çıkmıştı falan…
AKUT Başkanı’ydı, depremlerde arama kurtarma işleri yapıyordu…
-*-*-
Sosyal medya hesabından şunu yazmış, bunu söylemiş…
Eeee söylediyse söyledi yani!
Beğenen okur, beğenmeyen geçer!
Yok hayır, hapse atalım!
-*-*-
Bilmem anlatabildim mi?
Keşke tamamını alsaydık
Suriye geçici Cumhurbaşkanı Ahmet Şara, Kıbrıs Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Constantinos Kombos'u Şam'da kabul etti…
Kombos, Suriye Dışişleri Bakanı Asaad el-Şeybani ile de bir araya geldi…
-*-*-
Türkiye Medyası, bu ziyarete, daha önce Kırgızistan ve Kazakistan’la gerçekleştirilen benzer temaslara hiç göstermediği “ilgiyi” gösterdi…
-*-*-
Ama hepsinden önemlisi Milli Gazete’nin yazdıklarıydı…
Türkiye’de önemli oranda insanın ya da şöyle söyleyelim, ortalama Türk vatandaşlarının genel görüş ve düşüncesi, dün bu gazetenin manşetine yansıdı…
-*-*-
Mesela?
Milli Gazete’ye göre, Suriye’deki kabul sırasında “Kıbrıs Cumhuriyeti” Bayrağı kullanılması, Suriye resmi haber ajansı ve devlet televizyonunun “Kıbrıs Cumhuriyeti” adını yazması ve söylemesi “KKTC’yi kızdıracak şeyler”…
-*-*-
Milli Gazete’ye göre, “Kıbrıs Cumhuriyeti” diye bir devlet yok…
Üstelik bu devlet, “KKTC adlı devleti” kendi sınırları içerisinde gösteriyor ve bunun adı da “işgal”…
-*-*-
Milli Gazete, “Suriye’den KKTC’yi tanımasını beklerken…” gibi bir ifade de kullandı…
-*-*-
Kombos – Ahmet Şara görüşmesinden bol bol fotoğraf da yayınlayan ve Merhum Türk siyasetçi - 1974 Koalisyon hükümetinin Başbakan Yardımcısı Necmettin Erbakan’dan da söz eden gazete, “… Erbakan Hoca bir kere daha haklı çıktı… Keşke Kıbrıs’ın tamamını alsaydık…” anlamına gelen ifadelere de yer verdi…
-*-*-
Milli Gazete’nin dün “Erbakan hocanın Kıbrıs’ın tamamını almak istemesi boşuna değildi” başlığıyla verdiği bu haber ya da yorum; asında çok acı bir gerçeğin açık ispatıdır…
-*-*-
Kıbrıs’ta olası bir çözüme, her ortalama Türk vatandaşının karşı çıkması ya da çıkacak olması veya olası çözümü “Kıbrıs’ı Rumlara verdik” gibi bir mantıkla algılaması da “meselenin” ya bilinmemesinden ya da bilerek yalan yanlış anlatılıyor olmasındandır…
Çok önemli bir insanımızı, bir büyüğümüzü, bir değerimizi daha yitirdik… Mehmet Altınay… Hasan Kahvecioğlu hocamız Altınay’la ilgili muhteşem bir yazı yazmıştı… Ölüm haberiyle birlikte, Kahvecioğlu, o yazıyı “… Tam yarım asırlık arkadaşım, değerli bilim insanı, ilerici, demokrat, bu ülkenin yetiştirdiği en kaliteli siyasetçilerden biri, en başarılı Eğitim Bakanı, müthiş bir baba ve gerçek bir dostumu kaybettim. Işıklarda uyu Mehmet Altınay…” diye not düşüp, yeniden paylaştı… Mutlaka bulun, okuyun… Özellikle mevcut yozlaşmış hükümet kadrolarımızdaki efendiler, bir daha, bir daha ve bir daha okusunlar… Allah rahmet eylesin…