1. YAZARLAR

  2. Tamer Öncül

  3. 4745 (+ 409) GECE MASALLARI -SU(A)LAK TOPRAKLAR DİYARI-
Tamer Öncül

Tamer Öncül

4745 (+ 409) GECE MASALLARI -SU(A)LAK TOPRAKLAR DİYARI-

A+A-

Lambası kötü dürtüldüğü için sandıktan kırık dökük çıkan Cin, sandığa geri kaçmıştı ya…

Sonra,  “Gökten dört elma düşmüş; Haşmetli yine kükremiş” ve “Nereden çıktı lan bu dördüncü elma… Masalların bile tadını kaçırdı bu beslemeler… Kelle isterüm kelle…” diye haykırmıştı ya…

O günden sonra ülkede kan gövdeyi götürmüş; baş üstünde baş, taş üstünde taş komamış, bizim öfkeli padişah…

Sağa sola saldığı casuslar yetmemiş; tebdili kıyafet bütün ülkeyi gezip; aleyhine kim laf eylediyse kafasını uçurmuş..

Ama ne yapsa ne eylese nafile!...

Yeniçeri ocağında kazanlar kaynamaya devam etmiş; o saldırdıkça halkın hoşnutsuz sesleri daha da yükselmiş…

Yedi kıta uzağa kaçan Pensilvanya Şeytanı’nın  sinsi tuzakları da ha keza!...

Padişah bakmış koltuk sallanır; Şehzade’nin kelle sallantıda; bir çare bulmak lazım!..

Yağcı başının öğütlerini tutup; Şehzade’yi Gavurilleri’ne göndermiş… “Biraz hasretlik yaşayacan ama, oralara gitmiş iken  biraz ilim irfan da öğrenirsin..”  demiş…

İçinde evlat acısı; kıçında koltuk kaygısı, rüyalarında boyun ağrısı…

Bu vesveselerle uykuya daldığı bir gün, çocukluğunun aksakallı gulyabanisi duhul etmiş yine rüyasına…

“Tiz kalka gidesin Güney illerine… O su(a)lak topraklar diyarında ferah edesin” demeye kalmamış; çağıl çağıl sular boşalmış yatağına…

O utanç ve öfkeyle kalktığı gibi binmiş uçan halısına… Ver elini Güney illeri…

“Tiz haber uçurun Beslemeler diyarına, herkez huzura gelsin; 40 gün 40 gece şölen ola, tonlarca su fışkırtacam onlara!… 

Doşanı, yenisi, tüm BAŞlar; BAKAN’lar toplanıp koşmuş huzura…

Padişah’da bir iştah; konuşmuş da konuşmuş… Dilinden, dudağından sıçrayan damlacıklardan barajlar dolmuş;  çağıl çağıl sular akmış deryaların altından…

“O kutsal suya yüzünü vuran herkes ŞÜKRAN’a durmuş!..

Arada birkaç “çatlak” ses de çıkmış elbette; “bu su sidiklidir; tükürüklüdür; istemezüüük!” diye feveran eylemişler amma; “Padişahım çok yaşşaaa!” nidaları arasında İŞİDilmemiş bile…

Padişah, mutlu mesut!.. “Buraları çok sevdim; bu kadar SU(A)LAK olduğunu bilseydim; sarayımı buralara yapardım!” demiş, Veziriazam’a…

“Siz emreyleyin bir saray da buralara yaparık Devletlûm” demiş, Veziriazam… Hemen DUMRUL’u çağırtmış huzura; “bak bu ÂLÂ Köprü “sana emanet… Geçenden, geçmeyenden haracını topla; bir yazlık saray yapalım haşmetlimize” buyurmuş (rivayet eylenir ki, Dumrul o günden sonra kafayı sıyırmış.)

Neyse, uzatmaya gerek yok…

Padişah o güzel günlerin ardından AlSaray’a dönüp; kurulmuş altın tahtına…

Kızgınlığının geçtiğini duyan kutlamaya gelmiş… “Şükran’la Şükür” dolmuş saraya… Bütün pencerelere Pembe bayraklar çekilmiş; her köşeye bir lamba…

O toz pembe perdelerin sarayı karartığını bir tek ABası MER Sultan görmüş… Çekmiş kardeşini karşısına bak kardeşim; senin adına sevinmez değilim amma, bizim başımız KEL mi? demiş…

“Dile benden ne dilersen ABacığım; sen iste yollarına, kestirdiğim ağaçları döşeyim; sen iste…” “Yeteer..” diye feveran etmiş MER Sultan… “Artık kendine gel ve önündeki sandığa bak, yoksa halimiz duman!” diye uyarmaya çalışmış kardeşini…

Ama ne fayda; hırsın gözü kör!..

“Sen MERak eyleme ABacığım; bak ben kendime yeni bir sandık yaptırdım; içine de pırıl pırıl bir lamba koydum… Günü geldiğinde açacam sandığımı; okşaycam lambamı… İçinden 400 CİN çıkacak…”

“Vah zavallı kardeşim…” diye ağlaşıp durmuş MER Sultan… “Sana büyü yapmışlar kardeşim, o sandık, ayakkabı kutusundan çok Pandora’nın sandığına benziyor; görmüyor musun?” diye padişahı uyarmış; ama Padişah inat!.. Dediğim dedik, çaldığım Dolar(yok yahu düdük olacağdı) havasında…

Sonra gökten üç bakan(amannn, gene  sürçi lisan eyledik!) elma düşmüş…

 

Bu yazı toplam 2130 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar