4’lü masanın “kurnaz” acemisi
Hükümet kurma çalışmalarında ikinci perdenin kapanmasıyla birlikte, 4’lü hükümet formülü de tamamen rafa kalkmış oldu. Kamuoyundaki algı ise görüşmelerin başarıya ulaşamamasındaki sorumluluğun Halkın Partisi’ne ait olduğu yönünde.
Doğrusu bu algı hiç de boşuna yerleşmiş değil. Daha 4 parti başkanının yaptıkları ilk görüşmeden hemen sonra yaşananları hatırlayalım. Bu görüşmenin hemen ardından basında yer alan sızıntı haber, sonradan anladığımız kadarıyla bilinçli çarpıtmalarla doluydu. Ismarlama olduğu şüphesi taşıyan haber, açıkça TDP ve DP’yi hedef gösteriyordu. Haberin, normalde böyle bir görüşme sürecinde temkinli davranması beklenen bazı HP profesyonelleri tarafından, büyük bir iştahla derhal paylaşılmış olması da, sızıntının adresiyle ilgili kafalardaki şüpheleri iyice artırmış oldu.
CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman’ın görevi iade ettikten sonra yapmış olduğu açıklamalar resmin bütününü daha sağlıklı bir şekilde görmemizi sağladı. Erhürman’ın büyük bir dikkat ve nezaketle belirtmiş olduğu hususlardan çıkarılması gereken sonuç, HP’nin masaya süreci dinamitlemek hedefiyle oturmuş olduğu. Bu kanaate varmamız sonucunu doğuran verileri yan yana getirdiğimizde, HP’nin hükümetin kurulması niyetini en başından beri hiç de taşımamış olduğu bütün açıklığıyla ortaya çıkıyor.
Bir kere HP, CTP ve TDP’nin kabul edemeyeceğini bildiği Maraş’ın Türk yönetiminde açılmasının hükümet programında yer alması talebini öne süren taraf oldu. Böyle bir talebin ülkeyi erken seçime taşıyacak bir hükümet programında neden yer alması gerektiği doğrusu hiç de anlaşılabilir bir şey değil. Tabi ki eğer masayı bozma niyeti taşınmıyorsa.
Bunun dışında Başbakan’ın Tufan Erhürman olmaması yönündeki talebin olmazsa olmaz bir şart olarak ileri sürüldüğünü öğrendik. Bu konuda her ne kadar daha sonra kamuoyundan gelen tepkiler üzerine sanki de sıradan bir öneriymiş gibi manevra yapmaya çalışsalar da, Erhürman net bir biçimde bunun böyle olmadığını açıkladı. Bu önerinin HP için vazgeçilmez olması bir yana, bunun kesin şartları olduğunu kamuoyundan gizlemeye çalışmaları hiç de iyi niyetli olmadıklarını ortaya koydu.
Fiyaskonun en büyüğü ise HP’nin daha önceki 4’lü koalisyonu bozma gerekçesi olan Serdar Denktaş’ın oğluna kiralanan arazilerin iptali meselesinde yaşandı. Bu konuda çok duyarlı oldukları iddiasını taşıyan HP’nin, konu arazi kiralamasının 3 Eylül 2020 tarihinde iptal edildiğinden haberleri olmadığını öğrendik. Bu kadar ciddiyetsiz bir yaklaşım, imaj tazeleme çabasından öte bir dertlerinin olmadığını bir kez daha bizlere göstermiş oldu.
Bundan sonra aşikar olan şey, HP’nin UBP’li bir hükümet formülü dışında herhangi bir çaresinin kalmadığı. Bu durumdayken hükümette yer almadıkları koşullarda erken seçime gidilmesi, onlar için felaketle eşdeğer.
Sonuç olarak Halkın Partisi belli ki müzakere masasının en acemi tarafı olarak, amiyane tabiriyle cin olmadan adam çarpmaya çalışmış. Kamuoyu önünde deşifre olmalarının bedeli ise kendileri için çok ağır olabilir.
Artık karşılarında kendisiyle hükümet kurmak dışında bir seçeneklerinin olmadığını çok iyi bilen bir UBP var çünkü. Üstüne üstlük halkın gözünden bu kadar düşmüşken onları yakalamış ve gerçek anlamıyla bu işlerin kurdu olan bir UBP.
Hade bakalım, kolay gelsin diyelim...
Pek kolay olmasa bile, yine de biz öyle diyelim...