1. HABERLER

  2. KÜLTÜR & SANAT

  3. 5 kimsesiz genç kızın bir "pianoforte" ile başlayan devrimi
5 kimsesiz genç kızın bir "pianoforte" ile başlayan devrimi

5 kimsesiz genç kızın bir "pianoforte" ile başlayan devrimi

Yönetmen Margherita Vicario’nun Gloria’sı seyircileri 5 genç müzik aşığı kimsesiz gencin müzikle birlikte özgürleşme hikayesi eşliğinde 1800 yılının Venedik şehri ve Venedik’teki Sant’Ignazio Yetimhanesi’ne götürüyor

A+A-

Yönetmen Margherita Vicario’nun Gloria’sı seyircileri 5 genç müzik aşığı kimsesiz gencin müzikle birlikte özgürleşme hikayesi eşliğinde 1800 yılının Venedik şehri ve Venedik’teki Sant’Ignazio Yetimhanesi’ne götürüyor. Oyuncular Galatéa Bellugi, Carlotta Gamba, Veronica Lucchesi, Maria Vittoria Dallasta ve Sara Mafodda’nın dikkat çeken performansları ile de öne çıkan filmde Papa’nın ziyareti için olağanüstü hazırlıklara giren köydeki Katolik kilisesindeki şapel ustası Pontifex karakteri ile eski bir kız müzik okulundaki eski öğretmenleri tarafından hediye olarak 5 kıza gönderilen o dönemin yeni icadı "pianoforte" yi de gizlice kullanarak Papa’nın kilisedeki töreninde kendi bestelerini icra etmek isteyen 5 kız arasındaki kavgayı takip ediyoruz. Dönemin ünlü bestecilerinin müzikleri eşliğinde ilerleyen film patriyarkiye ve dini otoritenin karşısına Fransız Devrimi’nin Eşitlik,Adalet,Özgürlük felsefesini koyarken film boyunca bu mücadeleyi izliyoruz.
Kilise rahibinin hizmetçi olarak çalışan kimsesiz Teresa’yı yaşlı bir adama verme niyetine karşı hayal gücü,müziğin etkisi ve aydınlığı ile bir arada durabilen 5 genç kız, kendi bestelerini de üreterek bunu Papa’nın karşısında söyleyebilme cesareti ile dönemin şartları düşünüldüğünde oldukça ilerici bir adım atıyorlar. Yetim,öksüz 5 genç kızın otoriter rejimlerin sevmemesine rağmen müthiş müzik yeteneği ile kiliseden ayrılarak İsviçre’ye doğru hareket etmesi bununla birlikte özgürce  aşk yaşayabilmelerinin de yolunu açarken onları bekleyen güzel kariyer de günümüzün müzik öğrencilerine ilham verecek boyuttadır.

berlin.jpg

“Shambhala” ile bir yeniden arınma ve özgürleşme yolculuğuna çıkıyoruz
Türkiye’nin resmi olarak(yapımcı Zeynep Koray,filmin yapımcıları arasında TRT de var) Ana Yarışmada göründüğü tek film olan yönetmen Min Bahadur Bham’ın 9 ülke ortak yapımı filmi “Shambhala” seyircileri Himalaya dağlarının eteklerindeki köylere götürüyor ve ana karakter Pema’nın evlenme,hamile kalma,ortadan kaybolan kocasını arama şeklinde akan bir modern Budizm yolculuğuna çıkarıyor.  Erkek egemen düzenin hakim olduğu diyarlarda çok geleneksel bir şekilde başlayarak kadın karakter Pema’nın kendi düşünceleri etrafında giderek güçlenerek hayatta kalma mücadelesine dönen filmde kendinizi 150 dakikalık uzun bir sürede Tibet Budizmine özgü ütopik ülke olan Shambala’da dolaşıyor gibi hissediyorsunuz. Karma kavramının öne çıktığı,sabır ve sebat ile dünya kaynaklarını da ihtiyaç doğrultusunda kullanarak yaşamanın ipuçlarını veren film bir içsel yolculuk olarak da okunabilir.

“Her şey güzel olacak”
Bir enkarnasyon felsefesinin içinde ilerlerken, müzikler, ayinler ve kostümlerle folklorik bir festivalde yürüyormuşuz hissi de veren filmde “Her şeyin bir sebebi vardır,Hiçbir şey kalıcı değildir,Her şey güzel olacak” gibi bu felsefenin cümlelerini de bol bol duyuyoruz. Pema’nın kendi ruhunu özgürleştirme hikayesinde bir şekilde duygusal bağlantısı olan öğretmen Ram, kocası Tachi ve genç Budist rahibi Karma üçgeninden kendisini evrenin sonsuz sularına bırakması lotus çiçeği ile metaforize ediliyor.

Bir karşılaşma ve sıcak bir yolculuk hikayesi: Güle Güle Kaplumbağa

Adieu tortue-Bye Bye Turtle-Güle Güle Kaplumbağa adlı kısa film yaşamını Fransa’da sürdüren genç yönetmen Selin Öksüzoğlu’nun Berlinale Kısalar bölümünde prömiyerini yaptı. Oyuncular Nursema Çepni, Meltem Ünel, Neriman Çilingiroğlu, İbrahim Çolakoğlu, Serhat Şahin’in rol aldığı kısa filmde biri 5 yaşında biri de 20’lerinin başında olan iki kadın karakterin rastlantısal olarak karşılaşmaları sonrasında gelişen kısa yol arkadaşlıkları konu ediliyor. Küçük İnci ile yetişkin Zeynep’in farklı dünyaların iki karakteri olarak Karadeniz’in yaylasındaki buluşması sisler arasında bizlere belirsizlikleri bol bir hikaye sunuyor. Fransa’dan kendisine dargın olan babasına org hediye getirmek için köyüne gitmeye çalışan Zeynep ile yenile annesini kaybeden küçük İnci’nin bir nevi kadın dayanışması üzerinden doğan arkadaşlığı seyirciye küçük ama doğru yerde doğru zamanda yapılan bir el vermenin,yardımın ne kadar değerli olduğunu göstermesi açısından da önemli.

Kadın dayanışması her yerde hayat kurtarır

Zeynep’in annesinin filmde olmayışı, İnci’nin annesinin bir tek ölüm haberinin verilmesi,iki ana karakter ve köye giden araçtaki yaşlı işçi kadının varlığı filmi kadınlık, kadın dayanışması üzerine de düşündürürken sislerle dolu yaylalardan ilerleyen senaryo geleceği(hatta az ilerisini) görememe halini bizlere çok güzel doğal manzaralar eşliğinde veriyor. Sıcak bir tanışma ve yolculuk hikayesi anlatan yönetmen Selin Öksüzöğlu filmi ile festivalde seyircinin beğenisini kazanırken daha uzun bir festival yolculuğunun sinyallerini verdi.

Bu haber toplam 1458 defa okunmuştur
Etiketler : ,