1. YAZARLAR

  2. Mert Özdağ

  3. 5 yıldan geriye…
Mert Özdağ

Mert Özdağ

5 yıldan geriye…

A+A-

Eğer gidişatta bir değişiklik olmazsa, yani eski dönemin liderlerinden bir şey beklemeye devam edersek, barış/ federal Kıbrıs hep “amaç” olarak kalmaya devam edecek.
Zira hayal görmek “gözler kapalı” iken daha tatlıdır.
Deneyin…
Mesela kapatın gözlerinizi, güzel bir evdesiniz, ağaçların içinde…
Ne güzel değil mi?
Yine o “gözlerin kapalı olduğu” günlerden geçiyoruz.
Namı-diğer kritik günler!
Uyuyoruz!
Ve bilerek, isteyerek bazı şeyleri görmemek için çabalıyoruz adeta.
Bazı şeyleri görmek, konuşmak istemiyoruz.
Baskı ve telkinlere karşı birkaç kişi dışında kimsenin ses ettiği yok.

Süslü cümleler prim yapıyor şimdi.
Kimisi “çözüme” kimisi “yeni siyasete” sarılıyor.
Ancak gözler kapalı!
Sonuna kadar, sımsıkı!

                                           *  *  *

Bir çözümden öte barışmak zorundayız önce.
Barışmak! Avaz avaz barışmalıyız, Rum’u, Türk’ü, Maroniti, hatta Türkiye'den adaya göçeni ile, barışmak!
Santim santim kin ve nefret tohumları ekilen bu yarım adada barıştan daha önemlisi yok.
Farkında değiliz birçok şeyin.
Sanıyoruz ki Cenevre'de, ya da ne bileyim, bir başka Avrupa kentinde imzalar atılınca hallolacak her şey!
Olmayacak!
Tekrar yazayım, olmayacak!
Barış başka bir şey!
Nakış nakış örmek lazım barışı…
Önce kendi yüreğimize…
Sonra karışımızdaki her bir bireyin yüreğine…
Tek tek…
Öylesine hazırcıyız ki…
Her konuda…
Bekliyoruz ki birileri bir müzakere ya da görüşme sonrası "barış"  açıklasın!
Ne ki o?
Sihirbaz şapkası mı bu?
Kendimizi avutuyoruz.
Yapay gelişmelerden medet umuyor, bir şey olacak sanıyoruz!
Adanın topraklarında çözemediğimiz "haritayı" gidip BM kasasına tıkıştırıyoruz mesela…
Bekliyoruz ki BM'deki bürokratlar halletsin, bu iş olsun.
Baksanıza ne diyor Akıncı! “Klasik müzakere sürecine girmem” diyor.
Müzakere etmem diyor, açık aleni!
Geçen müzakere süreci için sık sık tekrarlamıştı, "bu son" diye…
“Bizim neslin son denemesi”
En azından dürüst (!)
Nesi son?
Barışmanın sonu nerede görüldü ki?
Dedim ya film izler gibi izliyoruz olanları.
Bildiklerimiz perde önündeki tantana…
Peki ya bilmediklerimiz?
Kıbrıs Türk halkı olmayan sürecin bile dışında…
Seyirci…
Oysa “güven yaratan gelişmelerle” paralel gidecekti güya süreç! Laf!
Derinya Plajı’na Kıbrıslı Rumlar giremiyor mesela! Ve hala “güvenlik” gerekçesi ile kamuflajlı bir hayat dayatılıyor bize.
Sokakta onlarca cinayet, soygun, taciz yaşanırken…
Nerede o güven? Yaratan kim?
Önlemleri kim aldı? Yok!
Müzakereler? Barış? Anlaşma? Federal Kıbrıs?
Belki anlaşırlar, belki anlaşmazlar.
Eski dönemin liderlerinden bu kadar…
Son 5 yıldan ne mi kaldı geriye? 
Bitmiş bir süreç, yıkılmış umutlar ve içeriği açıklanmamış örtülü ödenek!
Ha bir de yakın çevresine, seçilmiş partililerine Saray’da iş imkanları!
Gerisi laf-ı güzaf…

 

Bu yazı toplam 2107 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar