5 yıllık tartışma…
Türkiye'den gelen 'su' konusundaki tartışma yeni değil.
Çok öncelere dayanan bir tartışma bu…
Hani birileri diyor ya 'hiç uyarmadık-hiç hazırlık yapmadık', aslında arşiv notları öyle demiyor.
Mesela şimdilerin iktidarı CTP, 2012 yılında ana muhalefet partisi olarak uyarılarda bulunuyor, Türkiye'nin niyetinin buradaki yerel yönetimin olmadığı bir model olduğunu anlatmaya çalışıyordu.
20 Şubat 2012 tarihli meclis oturumu…
Konu su meselesi…
İktidarda 'tek başına' UBP var.
CTP muhalefette…
Dönemin CTP lideri Yorgancıoğlu haykırıyor neredeyse : "Suyun KKTC’de dağıtımına ve satışına ilişkin KKTC tarafının hak ve yetkilerinin ne olacağı belirsizdir… Bu suyun dağıtımında kim sorumlu olacak? Belediyeler devrede kalacak mı, belediyeler devreden çıkacak mı?"
UBP'li Tokel yerinden cevap veriyor: "Niye belediyeler alsın? Ayrı bir olay."
Lütfen dikkatle okuyun, CTP ne demiş, UBP ne demiş:
Ve siz karar verin kim uyarmış, kim gerçek niyeti dillendirmiş.
***
20 Şubat 2012, Ana muhalefet partisi başkanı Özkan Yorgancıoğlu konuşuyor:
• "Devletler arasındaki anlaşmalarda karşılıklılık esastır. Bu anlaşmada eşitler arası dengeler değil güçlü devletin güçsüz devleti kendi koşullarına bağlı olarak sudan yararlandırılmasıdır. Fakat KKTC tarafının bu sudan nasıl yararlanacağı ve suyun KKTC içinde dağılım ve kullanımında kazanımının ne olacağı konusunda açıklık bulunmamaktadır."
• "Suyun KKTC’de dağıtımına ve satışına ilişkin KKTC tarafının hak ve yetkilerinin ne olacağı belirsizdir."
• "Bu suyun dağıtımında kim sorumlu olacak? Belediyeler devrede kalacak mı, belediyeler devreden çıkacak mı?"
• "SONAY ADEM: Hangi belediyeniz bir tane veyahut iki tanenin dışında bu suyu alıp vatandaşa satabilecek?
• TÜRKAY TOKEL (Güzelyurt) (Yerinden) – Niye belediyeler alsın? Ayrı bir olay."
• "TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Yahu bu sulama suyu."
• "ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Yerinden) (Devamla) – Elleri yanacak belediyelerin, elleri yanacak."
• "AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Sonay Bey merak etme almaz Türkiye.
• SONAY ADEM (Devamla) – Neyi almaz?
• AHMET ZENGİN (Yerinden) (Devamla) – Almaz para merak etme sen yahu."
• "ÖMER SOYER KALYONCU (Devamla) - Evet, bu kadar açıktır. Aksi takdirde şu anda var olan suyun bedeliyle üretilecek herhangi bir mal eğer satılamıyorsa yurtdışına aynı fiyata gelen bir suyla üretilecek bir mal gene satılamayacak yurtdışına. Bu bir bir daha iki eder. Onun için üç yıl önce yazıldı oraya ama bir şeyi yapılmadı"
• "ÖZKAN YORGANCIOĞLU: Sayın Zorlu Töre hayallerde gezer. Biz dağıtacağız diyor, bizim Su Dairemiz dağıtacak suyu diyor. Rüya görür. Rüya görür Sayın Zorlu Töre ve o gördüğü rüyaya göre oy verecek. Yoktur öyle bir şey."
• "ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Devamla) - Sayın Bakan, Sayın Bakan size o zaman söyleyeyim, ben size söyleyeyim ne oldu siz bilmezsiniz. Türkiye’den bu konularla ilgili bir yetkili geldi. Hükümetinizin de haberi yok, bütün belediye başkanlarını çağırdı toplantıya, dedi ki bu su böyle gelecek, böyle gelecek, bu dağıtacak, bu dağıtacak, bu dağıtacak.
• "ÖZKAN YORGANCIOĞLU (Devamla) - Evine kadar. Ne sen, ne belediye. Ne sen, ne belediye, ne senin Su Dairen ve senin belediye başkanın, Lapta Belediye Başkanın çıktı ve dedi ki; böyle olacaksa dedi ben yokum bu işin içerisinde. Ben da sana bunu söyleyeyim. Sen bu kadar bilin işte.
• TÜRKAY TOKEL (Yerinden) (Devamla) – Biz dağıtacağız."
• "TARIM VE DOĞAL KAYNAKLAR BAKANI ALİ ÇETİN AMCAOĞLU (Devamla) – Dolayısıyla burada suyun yönetimi tamamen Geçitköy Göletinden itibaren Su İşleri Dairemize ait olacak..."
• "ALİ ÇETİN AMCAOĞLU (Devamla) – Su İşleri Dairesi suyun dağıtımı ile ilgili yetkilidir. Burada suyun dağıtımında uygulanacak yöntemler üzerinde çalışmalarımız devam ediyor. Bunun çeşitli farklı farklı yöntemleri olabilir. Onu karar altına aldığımız zaman bu konuda da gerekli açıklamayı yaparız. "
----------------------------------------------------------------------
Ortaya karışık: 13. maaş-su-kriz
'Su' konusunda kimi çevrelerce oluşturulan algı yönetimine göre 'KKTC yönetimi bu konuda hiçbir hazırlık yapmadı'…
Peki gerçekten öyle mi konu?
Duruma bir de ters taraftan bakmayı deneyelim mesela, Türkiye ne yaptı bu süreçte?
5 yıl boyunca Türkiye, Kuzey Kıbrıs’taki yönetimle uzlaşmak adına ne yaptı diye düşündük mü?
Suyun yönetimiyle ilgili yaşanan sorunun çözümü için, KKTC tarafı ile konuşmayı denedi mi örneğin?
Birkaç kez başbakanlarımızın önüne koyulan ve “imzala” diye dayatılan tavır dışında hassasiyetlerimizi kabul eden bir tutum izledi mi?
Gördünüz mü böyle bir tavır?
Hayır!.. Neden?
Neden 5 yıl boyunca suyun akmasını bekledi koca Türkiye?
Tehditle yapmak isteseydi yapabilirdi oysa, yapmadı.
Keza hükümette bu işlere okey diyen İrsen Küçük vardı.
Bu süreçte kaç 13. maaş, kaç maaş, kaç çiftçi ödemesi kaç kaynak aktarıldı ki!..
Neden kaynak keserek baskı kurmayı daha önce denemedi?
Neden son güne taşındı kriz?
Meseleyi sonuca getirip, 'suyun akışı' ile dayatmak istediği formülü daha kolay dayatacağını düşündü muhtemelen…
Oysa ki kendisini dinlemeye hazır UBP hükümeti görevdeydi, 2013’e kadar…
Niye o dönemde nihai olarak sonuçlandırmadı?
Belki de sıra suya gelmemişti henüz.
Zira sırada Ercan, KIB-TEK vardı masada…
Ercan satılmış, sıra KIB-TEK’e gelmişti, kim bilir?
***
Yeniden açımızı değişelim, bir başka açıdan bakalım bu kez: KKTC hükümetlerinden herhangi biri bir anlaşma hazırlayıp Türkiye’nin önüne koysaydı ne olurdu Türkiye’nin tepkisi?
Bence kabul etmezdi!..
Kendi kafasındaki formülü dayatırdı, hükümet yine zora girerdi.
'KKTC hükümetlerinin yapabileceği bir şey vardı da yapmadı' şeklinde oluşturulan hava siyaseten süreci doğru okuyamamaktır dostlar, algı yönetimlerine kapılıp gitmektir.
İşin özeti su konusunda meselenin halli için Türkiye tarafı hiçbir şey yapmadı, bile bile krize oynadı, durumu 13. maaş tartışmasının içine çekti.
CTP'nin kararı sonrasında şartlar yenilendi bu kez.
Her şey alt üst oldu.
Şimdi herkes ne olacak diye düşünüyor.
Olacak olan bellidir dostlar.
Şimdi yeniden masaya dönme ve sorunu çözme zamanıdır.
Her iki taraf da bu güne kadar duruşunu korudu.
Nereden bakarsanız bakın bu kriz KKTC için ne kadar krizse, Türkiye için de krizdir.
Ocak ayının ilk haftalarında somut ve siyasi düzeyde atılacak adımlar ve diyalogla çözümlenmeye muhtaçtır.
Elbette CTP bırakıp gitmeyecektir.
Ve elbette bu sorunu çözmek CTP’nin sorumluluğudur, görevidir.
Ancak CTP'yi muhatap alacak, masaya oturacak 'müsteşar yardımcısı'nın üzerinde siyasi iradeye ihtiyaç vardır şimdi…
Kıbrıslı Türklerin iradesi, duruşu ve hassasiyetleri ortadayken bu işin 'müsteşar yardımcıları'yla çözülemeyeceği ayan beyan ortadadır.
------------------------------------------------------------------------------
Eski tekniklere #devam?
Bu köşenin takipçileri dün Özersay'ın partisinin adını da, kuruluş tarihini de Özersay'ın açıklamasından önce okudu.
Bu, kendi adıma sevindirici, bir kenara not ediyorum.
Ne yazmıştık dün?
Özersay'ın partisinin adı “Halkın Partisi” olacak.
Başka?
Ocak ayının ilk haftalarında ilan edilecek.
Bizim yazdıklarımızı teyit edercesine Özersay da açıkladı kuruluş tarihini, ismi saklı tutarak.
Elbette Özersay'ın su krizi içinde partisini açıklaması stratejik olarak iyi bir seçim, kendi açısından…
Zira 13. maaşlar ödenmemiş.
Hükümet kendi içinde krizde.
Koalisyon ortaklarının partiler içi krizleri olduğu söyleniyor.
Çiftçi ödemesi gecikmiş.
Ivır zıvır gündemi meşgul eden problemler derken, boğucu bir gündem sürüp gidiyor.
Tam da böyle bir dönemde “Halkın Partisi” isimli bir parti ile vitrine çıkmaya hazırlanan Özersay'ın söylediklerinin aksine tutumları, hem kendi çevresinde hem de halkta soru işaretleri yaratıyor.
Gelin birlikte bakalım.
Zira hiçbir şey dışarıdan göründüğü gibi değil!..
Ben dışarından görünene değil de içine bakmayı yeğlerim, öyle de yaptım.
Bakın 'içerinden' hangi bilgiler gelmiş:
Mesela en başından beri UBP ile CTP'ye 'aile partisi', 'akrabalar partisi' diyen Özersay'ın kurucuları arasında eniştesi de varmış!..
Ablasının kocası…
Demezler mi şimdi sana; hani CTP ve UBP aile partisiydi, bak sen de enişte partisi mi oldun şimdi?
Küçük bir not, bir kenara not ettik.
***
'Devam' edelim.
Siyasi kulislerde en fazla konuşulan bu sütten çıkmış 'AK kaşık' partinin finansmanı nasıl sağlanıyor?
Mesela dün yazdım, Girne bölgesinde hatırı sayılır bir büyük otelin sahibinin partiye ciddi finansman sağladığına ilişkin iddialar var, ne derece doğru bilemem.
Ama bu finansman konusu her yönüyle açıklığa kavuşturulmadan kulis bilgilerinin arkası kesilmeyecek.
Olaya bir de şu açından bakalım, Cumhurbaşkanlığı seçimi…
Özersay'ın seçimde harcadığı paraların döküm döküm bağış makbuzlarını açıklamasını beklerdim ben, hemen seçimden sonra.
Olmadı…
Kimler destek olmuş, kimler maddi kaynak sağlamış, bir vatandaş olarak bilmek hakkım değil mi?
***
'Devam' dedelim ;)
Kurucular arasında bir güven sorunu da yaşayan Özersay'ın MYK için kendine çok yakın gördüğü iki ismi peşinen belirlemesi üyeler arasında huzursuzluk yaratmış.
Siyasi geçmişlerine bakılırsa Özersay'ın 'Denktaş' ve 'DP' ekolünden gelen bu iki isim üzerinde yoğunlaşması DP tabanından oy çalma niyeti olduğunu ayan beyan ortaya koyuyor.
Ancak kurucuların büyük kısmı bu durumdan rahatsız.
Bu iki isimin mali konularda da etkili olması, daha önceleri DP'de de mali konulara eğilmesi kurucuların canını sıkan bir diğer nokta…
Şimdilik bu kadar…
Dedim ya biz dünden duyurmuştuk yeni partinin ilan edileceği tarihi, Özersay bizden sonra açıklamış oldu, açıkladığımız tarihler örtüşüyor.
Şimdiye kadar 'devam' diye diye 'yeni'ye dem vuran oluşumun eski yöntemler kullandığını, akraba ilişkilerinden tutun da finansman teknikleri açısından eski sağ partileri aratmadığını görüyoruz.
Değişir mi?
Sanmam.
İzleyip göreceğiz.