5+1’in Mart Toplantısı Umut Vaat Ediyor mu?
BM Genel Sekreteri’nin (BMGS) daveti ile 17-20 Mart tarihlerinde Cenevre’de yapılacak olan 5+1 Toplantısı, Kıbrıs sorunu çözüm sürecini başlatabileceği konusunda umutlu olanlar kadar umutsuz olanlar da var…
Umutsuzluk karamsarlık kaynaklıdır; karamsarlık da kişinin analitik düşünme yetisine kilit vuran olgudur. Karamsarlık kaynaklı umutsuzluk elbette bazı veri tabanına dayanır ancak o veri tabanının statikliği kabullenildiği için analitik düşünce devreye girmez. Analitik düşünceyi üç boyutlu geliştiren, dünyayı 360 derece ile gözlemlettiren umuttur… Geçmişin deneyimleri ve yaşanmışlıkları yeni bir başlangıcın bulunduğu yerdir; nereye gidilebileceği umuttur; oraya nasıl gidileceği ise analitik düşünce ile üretilebilir. Bunlar da bulunulan noktadan hedeflenen noktaya gidişin eylem planını ve stratejik taktiklerini kurgulamayı sağlar.
Crans-Montana Konferansı’nın çöküşünün üstünden yedi yıldan fazla bir süre geçmiş, Kıbrıs sorunu donukta kalmış… Ancak taraflar kendilerince hedef belirlemiş ve açıklamış… Türk tarafı BM Ölçütlerini terk ederek Denktaş’tan miras 2-Devletli Çözüm Tezi’ni tazeledi… Rum tarafı Annan Planı ve Crans-Montana Konferansı’nı çökerttiği tutumunu ret ve inkâr ederek BM Ölçütlerine sahip çıktı. Bu veri tabanı BMGS’nin 17-20 Mart tarihlerinde tarafları yeni bir süreç konusunda gayri resmi bir toplantıya davet etmesinin başlangıç noktasıdır. Ancak, daveti yapan BMGS’nin de bu davetten önce yaptığı ve özel temsilcisine yaptırdığı temaslar, görüşmeler, araştırmalar, soruşturmalar ve sorgulamalar vardır. Ve tüm bu çalışmaların analitik irdelemeleri sonunda BMGS’nin edindiği bir umut vardır ki, uğradığı Crans-Montana Konferansı yenilgisinden sonra aynı tarafları yeniden toplantıya davet etmiştir. Umudu, elbette onlarca yıllık Kıbrıs sorununu çözmektir. Oraya varabilmek için de strateji ve taktiklerini, yani strateji planını da yapmıştır ki tarafları ‘Bir sonuç’ odaklı ve zaman çerçeveli, yani zaman sınırlı yeni bir resmi görüşme sürecini başlatabilmek için gayri resmi toplantıya çağırmıştır. BMGS’nin çözüm sürecini tamamlamak için hazırladığı başlıkları da bellidir:
- Siyasi eşitlik: 2:1 oranı ile dönüşümlü başkanlık, karar almada taraflardan birinin en azından bir olumlu oyu olması ile tarafların etkin katılımı, toplumların hayati öneme sahip konular durumunda tıkanıklıkların aşılması mekanizması oluşturulması…
- Mülkiyet: Toprak düzenlemelerine tabi olan yerlerde rejimin, mülkünden edilen sahiplere öncelik vermesi; toprak düzenlemelerine tabi olmayan yerlerde ise rejimin, şu anki kullanıcıya öncelik vermesi…
- Toprak: Belli bölgeler ile ilgili Kıbrıslı Rumların dile getirmiş olduğu endişelere cevap verebilmek için Kıbrıslı Türklerin sunduğu haritada bazı düzenlemeler yapılması…
- Eşdeğer muamele: Malların serbest dolaşımı konusunda gümrük birliği ve birincil tarımsal ürünler için bir kota üzerinde anlaşılması; Kişilerin serbest dolaşımı konusunda ise rejim turistlerin, öğrencilerin ve mevsimsel işçilerin girişine izin vermesi; daimi ikametgah isteyenler söz konusu olduğunda ise Kıbrıs’taki Yunan ve Türk vatandaşlarına eşdeğer muamele yapılması…
- Güvenlik ve garantiler: Güvenlik sisteminin her iki toplumun da birleşik Kıbrıs’ta kendisini güvende hissetmesini temin etmesi ve bir tarafın güvenliği diğerinin güvenliği pahasına olmaması…
- Mevcut Garanti Antlaşmalarının kapsadığı alanların yerini, iki tarafça üzerinde mutabık kalınan ve çeşitli boyutları içeren, yeterli uygulama izleme mekanizmalarının alması…
BMGS’nin toplantıya çağrısı olmuş ve taraflar katılacağını teyit etmişse, BMGS’nin varmak istediği sonuç ile ilgili olarak taraflara sunacağı görüşlerinin ön hazırlıkları da yapılmışsa, umudu güçlendirecek olgular vardır demektir. Oraya ulaşılabilir mi? Bunun için de analitik düşünmekte fayda var. Evet, tarafların kamuoyu ile paylaştığı tezleri farklıdır; TC Dış İşleri Bakanı bunu KKTC’ye yaptığı son ziyarette basın toplantısında çok belirgin olarak ifade etti: “Herkesin kendi iç politik endişeleri ve tartışma alanları var; herkes kendi ezberini bozmadan güvenli alanda bulunarak risk almadan mümkün olduğunca güvenli alanda siyasi olarak yoluna devam ediyor. Peki bu adaya çözüm getiriyor mu? Getirmiyor.” Yani, iç siyaset kaygısıyla söylenenler Cenevre’deki gayri resmi 5+1 Toplantısına kadar devam edecek; toplantının gayri resmi olması nedeniyle, bu söylemler toplantı başlangıcında da söylenecek, sonrasında da BMGS’nin eylem planına ayak uydurulup resmi görüşmelerin başlaması ile ilgili plan, program, modalite, format konularında taraflar görüş birliğine varacak.
Evet, doğrudur, Türk tarafının tezi BM Ölçütlerine aykırıdır, uzlaşmayı zorlaştıran taraf olarak Türk tarafı görünüyor. Daaa; Rum tarafı uzlaşmacı mı?! Annan Planı’na ve Crans-Montana Konferansına giden süreçlerde de Rum tarafı uzlaşmacı roller kesmiyor muydu? Ama Türk tarafının yoğun ve yaratıcı katkılarıyla iş ciddi ciddi sonuca doğru giderken Rum tarafı caymadı mı?! BM Ölçütlerinde çözüm modelini iki defa akamete uğratan Rum tarafının yeni denemede uzlaşmacı rolünü BMGS ve Türk tarafı ihtiyatla karşılamamalı mı?! Rum tarafının geçmişin iki fırsatını yer ile yeksan etmesi nedeniyle yeni denemeye karamsarlıkla bakıp umutsuz olmak yadırganacak bir tutum değildir; sadece, yeni sürecin başlangıç noktasını oluşturan veri tabanı olarak değerlendirmek gerekmektedir. Bu bağlamda da, BMGS’nin “Bu kez BİR sonuç odaklı ve zaman çerçeveli görüşme olacak” dediğini de analitik olarak irdeleyerek karamsarlığı iyimserliğe, umutsuzluğu umuda dönüştürmek, umudun şekillendirdiği hedefi tanımlamak ve ona ilerlemek için stratejiler kurgulamak doğru olacaktır.
Dolayısıyla, Mart’ın son yarısına Kıbrıs sorununda BİR çözüm olacağına dair umudu dingin tutmak, sürecin ilerlemesini kurgulamak için gereklidir. Umudun düşmanı statükonun devamını isteyenlerdir…