“52 yıl sonra ilk kez bir bayramda bir mezarı var artık…”
“Kayıp” yakınlarından… “Kayıp” yakınlarından… “Kayıp” yakınlarından… “Kayıp” yakınlarından…
Ziya Yusuf… O “kayıp” bir Kıbrıslıtürk’tü, 1964 yılında “kayıp” edilmişti… NAAFİ’deki işinden, başka Kıbrıslıtürkler’le birlikte alınarak “kayıp” edilmişti bazı silahlı Kıbrıslırumlar tarafından…
Aradan yıllar geçti… Bir Kıbrıslırum okurumuzun çok değerli yardımlarıyla onun gömü yerini Kayıplar Komitesi yetkililerine 2012’de gösterdik… 2015 yılında bu kuyuda kazılar yapıldı… Ve geçtiğimiz haftalarda bu kuyuda onlardan geride kalanlar bulunan üç “kayıp” Kıbrıslıtürk DNA testleri sonucu kimliklendirilerek defnedilmek üzere ailelerine iade edildi… Küçücük tabutlar içinde, onları bekleyen sevdiklerine geri döndüler… Bunlar Ziya Yusuf, Kemal Mehmet Emin ve Canbulat Ali’ydi… Canbulat Ali Mağusa’da, Ziya Yusuf Lefkoşa’da, Kemal Mehmet Emin Kufez’de askeri törenlerle defnedildiler…
Artık Paralimni’de derin ve karanlık bir kuyunun dibinde değillerdi… Artık sevdiklerinin ziyaret edebileceği bir mezarları vardı…
Bu iki fotoğrafı, Ziya Yusuf’un biricik kızı Serap Özister paylaştı…
52 yıl aradan sonra ilk kez bir bayramda, bir mezarı vardı babasının… İlk kez bir bayramda bu mezarı ziyaret edebiliyorlardı…
Ziya Yusuf’un kızı sosyal medyada paylaştığı bu fotoğrafların altına şöyle yazdı:
“52 yıl sonra dipsiz kuyulardan bulunup rahat edecegin bizim ziyaret edeceğimiz bir mezarı n var artık. Rahat uyu BABAM…”
------------------------------------------------------
“Paha biçilmez bir NİKAH YÜZÜĞÜNÜN hikayesi….”
Ayer Burke
“Kayıp” Ziya Yusuf’un çok sevgili oğlu Ayer Burke de, babasının nikah yüzüğüyle ilgili yaşadıklarını anlattığı çok değerli bir yazıyı sosyal medyadan paylaştı… Ayer Burke şöyle yazdı:
“11 Mayıs 1964’te canım babam Nafii’den (iş yerinden) RUMLAR tarafından alınıp, katledildiği zaman, parmağındaki nikah yüzüğünün, 52 yıl sonra, bana 54. DOĞUM GÜNÜ HEDİYEM, şeklinde döneceğini tahayyül bile edemezdim…
Kayıplar Komitesi, bize babamın kemiklerinin bulunduğu haberini verirken; babamın üzerinden çıkan şahsi eşyalarının resmini gösterdiğinde, bu şahsi eşyalar içerisinde: Canım annemin baş harflerinin S.R (Sevdiye Ramadan), 19/3 (nikah)… 6/5/1956 (düğün) tarihlerinin yazılı olduğu yüzüğünün de olduğunu gördüm. (Babamın üzerinden çıkan diğer şahsi eşyalar; hiç bozulmayan bir çift çorabı, deforme olmuş bir çift ayakkabısı, arabasının anahtarı (Peugeot) ve anahtarlığı, bozuk madeni paraları, gömleğinin küçük parçaları ve düğmeleri.)
Babamın şahsi eşyalarının resmini görünce gözyaşlarımı tutamayıp, ‘o yüzüğü ben isterim’ dediğimi hatırlıyorum. Henüz, 18 aylıkken babamın kaybolması bende tarifsiz bir baba özlemi bıraktı… Bundan dolayı o yüzüğü parmağıma taktığım zaman manevi bir iç huzur duyacağımı hissettim.
Bizlere, babamın bu şahsi eşyalarını verme sürecine kadar, bu yüzük parmağıma olacak mı? diye hep düşündüm. Yüzük babamla birlikte, tam 52 yıl boyunca toprağın altında kaldı, hiç öpemediğim, koklayamadığım, hep özlemini çektiğim canım babamdan kalan, paha biçilmez manevi bir değerdi benim için.
26 Ağustos 2016’da Lefkoşa Şehitliğine, babamın kemiklerini defnettiğimiz gün şahsi eşyaları bize takdim edildiğinde, ilk olarak yüzüğü alıp parmağıma taktım ve tam olduğunu görünce çok duygulandım.
Evet, canım babamın 1956’da, tam 60 yıl önce parmağına taktığı ve 52 yıl, onunla dipsiz kuyularda kalan bu yüzük artık benim parmağımda…
Yıllar sonra hep özlemini duyduğum ve fiziksel hiçbir özelliğini bilmediğim tanıyamadığım babamın parmaklarının benimkiyle aynı olduğunu öğrendim. Bunlar bir evlat için çok acı şeyler biliyor musunuz?
Hele suçsuz, günahsız bir babayı, böyle vahşi bir şekilde öldürüp, sevdiklerinden ayırmak bence hiç affedilebilir bir durum değildir. Bu yüzüğü ölene kadar parmağımdan çıkarmayacağımı ve ben öldükten sonra da babamın adını taşıyan oğlum Ziya’ya kalmasını vasiyet ettim.
İnanır mısınız? Bu yüzüğü parmağıma taktığım andan itibaren, ruhumu saran bir baba sıcaklığını daha yoğun hissettim.
Gerçekten, maddiyattan ve hayat mücadelesinden; maalesef her şeyden önce gelmesi gereken manevi duygularımızı toplum olarak unuttuğumuzu düşündükçe çok üzülüyorum…
Bu kadar çabuk affedici olmak ne kadar doğru?? diye düşünmekten kendimi alamıyor ve geçmişini, yaşanmışlıklarını bilmeyen veya unutturulmaya çalışılan toplumlar, bence geleceklerini sağlıklı inşa edemezler diye düşünüyorum.”
(FACEBOOK – Ayer Burke – 7.9.2016)
------------------------------------------------
Bayram tatili nedeniyle kazılara ara verildi…
Kayıplar Komitesi, Kurban Bayramı tatili nedeniyle kazılara kısa bir süre ara verdi… Bayramın ardından kazılara kalındığı yerden devam edilecek.
Kayıplar Komitesi adamızın kuzeyinde ve güneyinde çeşitli noktalarda “kayıplar”ın gömü yerlerinin aranmakta olduğu kazıları kesintisiz sürdürüyor.
Biz de kazı ekiplerindeki tüm çalışanlara kısacık da olsa, iyi bir tatil diliyoruz…
-----------------------------------------
KISA BİR ARA…
Bayram tatili nedeniyle sayfamıza kısa bir ara veriyoruz… Haftaya yeni yazılarda buluşmak dileğiyle…