“53 yıl önce kaybettiğimiz babamız, dedemiz Halil Ziya’nın eşi ve oğlunun yanında bir mezarı olacak artık…”
17 Mayıs 1964’te Pervolya’da (Bahçalar) bazı Kıbrıslırumlar’ın kurmuş olduğu pusuya düşürülerek öldürülen ve “kayıp” edilen Halil Ziya Desteban’dan geride kalanlar, yarım yüzyılı aşkın bir süreden sonra en nihayet ailesine kavuştu: “Kayıp” Halil Ziya Desteban için dün (31 Ekim 2017) Mormenekşe’de (Limnya) askeri bir cenaze töreni düzenlendi ve ailesi tarafından toprağa verildi. Önce Mormenekşe camisinde saat 10.00’da kılınan cenaze namazı ardından “kayıp” Halil Ziya Desteban Mormenekşe mezarlığına askeri törenle defnedildi.
“Kayıp” edildiği zaman 53 yaşında olan, Çite’de (Kiti) bir su kanalına gömülen ve aradan ancak 53 yıl geçtikten sonra küçük bir tabut içerisinde ailesine verilebilen “kayıp” Halil Ziya Desteban’ın cenaze törenine biz de katıldık ve ailesinin acısını paylaştık.
Camideki cenaze namazı öncesinde Desteban’ın torunu Gökhan Öztürk bir konuşma yaparak 53 yıl önce 53 yaşında kaybettikleri dedesinin, eşi ve oğlunun yanında artık bir mezarı olacağını ifade etti.
Desteban’ın torunu şair-yazar Bedia Balses de genç yaşta kaybettiği babası Cemal Balses’in kendi babası Halil Ziya Desteban için yazmış olduğu bir şiiri okudu…
Kayıp Şahıslar Komitesi’nin çalışmalarıyla bulunarak DNA tespiti yapılan “kayıp” Halil Ziya Desteban için dün Mormenekşe Camii’nde kılınan cenaze namazının ardından askeri törenle Mormenekşe Kabristanlığı’nda toprağa verildi. Mormenekşe Kabristanlığı’nda düzenlenen askeri törende saygı duruşunda bulunuldu, saygı atışı yapıldı. “Kayıp” şehidin tabutuna sarılan bayrak kızı Nurten Öztürk’e teslim edildi.
GÖKHAN ÖZTÜRK’ÜN KONUŞMASI
“Kayıp” Halil Ziya Desteban’ın torunu Gökhan Öztürk, cenaze töreninde aile adına yaptığı konuşmada şöyle dedi:
“Acımızı paylaşmak için burada olan herkese teşekkür ederiz. Bugün bizim için acı ama aynı zamanda önemli bir gün. Onun kaybıyla ailesinin yüreğinde açılan yara bugün tekrar kanasa da, bundan sonra bir nebze de olsa sarılacak. 53 yıl önce, 53 yaşında kaybettiğimiz babamız, dedemiz şehit Halil Ziya’nın merhum eşi Nazime Halil Tokel ve oğlu Cemal Balses’in yanında artık bir mezarı olacak.
17 Mayıs 1964’te Larnaka’nın Menevi köyündeki evinden çıkıp arabasıyla işine giderken eli kanlı kişilerin saldırısına uğradı ve “kayıp” edildi. Bugün hayatta olmayan oğlu Cemal Balses ve bugün cenazede olan oğlu İsmail Menevili, olay yerine koştuğunda, ondan geriye sadece arabası, arabadan akan kanı ve yerdeki kanı kalmıştı. Bilinmezlikle ve ona hasret geçen 53 yıldan sonra Çite köyü yakınındaki dere yatağında beton su kanalının altında bulunduğu haberi geldi. Ne yazık ki yedi çocuğundan dördü bugün hayatta değil. İsmail Menevili, Ziya Hürsöz ve Nurten Öztürk görebilmiştir cenazesini.
Şehit Halil Ziya, 1911 Softalar doğumludur. Geçmişte destebanlık yapmış, sonra polişman olmuş, 1960’ta ise emekliye çıkmıştı. Emeklilik parasıyla kurduğu bahçede yetiştirdiği sebzeleri satıyordu.
Eşi Nazime Halil onun öldüğünü kabullenmediği için uzun yıllar mevlid okutmadı, hep karalar bağladı ve yas tuttu. En küçük çocuğu, tek kızı Nurten’i okula göndermek istediği zamanlarda kopardılar onu kızından ve ondan sonra hayatı hep zorluklarla geçti.
Nurten Öztürk, babasının bulunması ve bir mezarı olması için çok mücadele etti.
2000’li yılların başında güneye giderek Kayıp Şahıslar Komitesi’nin Kıbrıslırum üyesiyle bile görüşmüştü. Ancak hiçbir gelişme olmadı. Ta ki gazeteci Sevgül Uludağ’la tanışana kadar. “Kayıplar” konusunu toplumların gündemine getiren ve irdeleyen Sevgül Uludağ, kaybımızın da bulunması için farklı platformlarda çok çaba sarfetti. Nurten Öztürk onun aracılığıyla güneyde televizyon programlarına çıktı, etkinliklere katıldı. 12 yaşında babasız kalmanın acısını anlattı ve vicdanlara dokundu. Her konuşmasında bu ada üzerinde bir daha böyle acıların yaşanmamasını diledi, Kıbrıslırum “kayıp” yakınlarının acısını paylaştığını söyledi.
Babamız, dedemiz Halil Ziya’nın yerinin tespit edilmesinde verdiği emeklerden dolayı minnettar olduğumuz Sevgül Uludağ’a ve kazı ve kimlik tespiti için Kayıp Şahıslar Komitesi çalışanlarına çok teşekkür ederken, hayatta olmayan eşi Nazime Halil Tokel’i, çocukları Hasan Halil, Zeki Tokel, Cemal Balses, Şener Balses ve babamız ve dedemiz Halil Ziya’yı rahmetle anıyoruz. Ruhu şad olsun…”
DEVAM EDECEK
“Kayıplar” konusunda Kıbrıslırum Başkanlık Sarayı’nda toplantı…
Lefkoşa, 31 Ekim 2017 (T.A.K): Kıbrıslırum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis başkanlığında dün Başkanlık Sarayı’nda, “kayıplar” konusunda geniş katılımlı bir toplantının gerçekleştirildiği belirtildi.
Alithia gazetesi ve diğer gazeteler, “kayıplar” konusunda gerçekleştirilen toplantıda, “kayıplar”ın akıbetinin belirlenmesine yardımcı olacak verileri vermesi için “Türkiye’ye baskı yapılması yöntemlerinin incelendiğini” yazdı.
Habere göre toplantı, Anastasiadis’in başkanlığında, Kıbrıslırum Müzakereci Andreas Mavroyannis, Başsavcı Kostas Kliridis, Başkanlık İnsani Konular Komiseri Fotis Fotiu, Kayıp Şahıslar Komitesi’nin Kıbrıslı Rum üyesi Nestoras Nestoros, ilgili bakanlıkların yetkileri ve “kayıp” yakınlarının temsilcilerinin katılımıyla gerçekleştirildi.
ANASTASİADİS
Anastasiadis, “kayıplar”la ilgili bilgilendirme toplantısı sonrasında yaptığı açıklamada, “gerek “kayıplar”a ait kalıntıların gömülü olduğu yerleri kasten taşıyan, gerekse arşivlerini vermeyi reddeden Türkiye’nin uzlaşmazlığı karşısında, bu insani konunun etkili bir şekilde artık göğüslenmesi gerektiğinden” söz etti.
“Bu konuda Türkiye’ye baskı yapacak birinin olup olmadığı” şeklindeki bir soru üzerine Anastasiadis, “çok sayıda hükümete yönelik önemli girişimlerde ve yoğun itirazlarda bulunduklarını” belirtti.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin bu konudaki kararlarını da anımsatan Anastasiadis, Türkiye’nin sorumluluklarına yanıt vermesi ve yükümlülüklerine uyması konusunda “ertelemeler ve tolerans” bulunduğunu savunarak bunu eleştirdi.
FOTİU
Kıbrıslırum Başkanlığı İnsani Konular Komiseri Fotis Fotiu, Kıbrıslırum ve Yunan “kayıplar”ın bulunması konusunda azalma olmasının, Kayıp Şahıslar Komitesi’nin şu anda karşı karşıya kaldığı en büyük sorun olduğunu ifade etti.
Fotiu, bu hızda devam edilmesi durumunda, Kayıp Şahıslar Komitesi’nin işleyişinde de sorunların ortaya çıkacağından korktuğunu söyledi.
Toplantı sırasında, “ortaya çıkan büyük sorunların” ele alındığını söyleyen Fotiu, bu durumun esas nedeninin, Komite ile işbirliği yapmaktan kaçınan, arşivleri vermeyi reddeden Türkiye olduğunu savundu.
Fotiu açıklamasında toplantıda ayrıca Türkiye’nin bu verileri vermesi için, hangi kuruluşlar ve ülkeler tarafından Türkiye’ye nasıl baskı yapılacağı konusunu da ele aldıklarını ifade etti.
Fotiu, Kayıp Şahıslar Komitesi’nin bu süreci ileriye götürmesi için sahip olması gereken bilgiler ve araştırmayla ilgili başka sorunların da toplantıda irdelendiğini söyledi.
TOPLANTIDA ÜÇ EKSEN
Öte yandan Haravgi gazetesi toplantının üç eksen çerçevesinde gerçekleştirildiğini yazdı.
Gazete “toplantıda yer alan bir kaynağa” dayanarak, “Türkiye’nin verileri vermesi için bu ülkeye baskı yapılması yönünde AB ve diğer kuruluşlar aracılığıyla çabaların sarf edilmesi, kazı çalışmalarının kalitesi ve kazı çalışmalarının daha sonuç verici olması yöntemlerinin ele alındığını” belirtti.
Gazete yine elde ettiği bilgilere atıfta bulunarak tanıklık ve belgeler temelinde bilgilerin ortak değerlendirilmesi sisteminin de kurulacağını yazdı.
(TAK Ajansı Rumca Haber Bülteni’nden – 31.10.2017)
Atalassa Psikiyatri Hastanesi avlusunda kazılara bugün başlanması bekleniyor…
Atalassa Psikiyatri Hastanesi avlusunda gömülü bulunan ve aralarında üç de Kıbrıslıtürk’ün bulunduğu toplam 31 kişinin bulunması için kazılara bugün başlanması bekleniyor.
Kazının Kıbrıs Cumhuriyeti İnsani İşler Komiserliği’nin koordinasyonunda yürütülmesi öngörülüyor.
20 Temmuz 1974’te Türk savaş uçakları, Atalassa Psikiyatri Hastanesi’ni bombalayarak hastanede bulunan ve aralarında üç de Kıbrıslıtürk’ün bulunduğu 31 hastanın ve bazı çalışanların ölümüne neden olmuştu.
Atalassa Psikiyatri Hastanesi’nde yaşananlar ve burada bir toplu mezar olduğu yönünde bu sayfalardan yıllardır yayın yapmaktaydık… Son olarak bu hastanede görevli olan ve bombarıman ardından açılan kratere 31 kişinin gömülmesine yardımcı olan Kıbrıslırum bir şahitle röportajımıza da bu sayfalarda yer vermiştik.
Bombardımanda ölen hastanedeki Kıbrıslıtürk hastalardan birisi olan Çakır Ali’nin öyküsünü de bu sayfalarda kaleme almıştık…
Aslen Matyatlı olan Çakır Ali’nin akrabalarını da Kıbrıs Cumhuriyeti İnsani İşler Komiserliği’ne götürerek burada DNA örneği vermeleri için yardımcı olmuştuk.