Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

%56

A+A-

Kıbrıs doğumlu nüfusumuz 160 bin 207.
Yani de-jure olarak burada yaşayan nüfusun, yani 286 bin 257 kişinin %56’sını oluşturuyor.
Tabii ki bu sayı içerisinde 74 ve sonrasında Kıbrıs’a gelen Türkiye kökenli ailelerin burada doğan çocukları da var.
Çünkü bu %56 oranı Kıbrıs’ın güneyinde ve kuzeyinde doğan Kıbrıs doğumluların toplam sayısını belirtiyor.
%56’nın kaçta kaçının aile kökeni olarak Kıbrıs, kaçta kaçının Türkiye olduğu belli değil. “Belli mi?” diye bazı arkadaşlara sorunca “nasıl olabilir ki?” diye yanıt verdiler.
Çünkü artık ailelerin kökenini belirlemek çok zor. Yani bir kişiye “annenin, babanın doğduğu yer” diye sorulduğunda iki farklı yerde yani Türkiye ve Kıbrıs’ta doğmaları çok olağan… Dolayısıyla soru sorulan kişinin kökeninin ne olarak yazılması gerektiği gibi belirsiz bir durum ortaya çıkıyor.
Aslında insan hakları açısından insanın kökeninin ne olduğunun da çok önemi yok.
Gelişen, değişen dünyada ve Kıbrıs’ta da özellikle 1974’ten sonra bir kişinin kökenlerinin coğrafi yer olarak çok farklı olduğu bir süreç yaşanıyor ve bu süreç daha da artarak devam edecek.
***
Ancak burada şunu belirtmek isterim. Bu gelişim ve değişimin mutlaka iyiye doğru olabilmesi için o değişimin yaşandığı yerin gelişmişliği de büyük önem taşıyor.
Bu gelişmişlik sadece ekonomik anlamda değil, demokrasi ve demokrasinin uygulamasını yapacak olan otoritenin yeterliliğiyle bağlantılı…
Yani nüfus yapısı değişirken o yerin sosyal durumu, kültürü, yaşam biçimi iyiye doğru yönlendirilebilmeli… Sözkonusu yerin değerleri korunmalı…
Kurallar, yasalar geliştirilmeli, çağa uygun hale getirilmeli ve o yerde yaşayanlar daha huzurlu ve daha refah bir hayat için başka insanların haklarına saygı göstererek birlikte yaşamanın kurallarını yerine getirmeli.
***
Gelişmiş bir ülkeye gittiğinizde oranın da nüfus yapısının büyük oranda farklılaştığını görebilirsiniz ancak oradaki ‘devlet’, kullandığı otorite ile farklı nüfusu da, başka ülkelerden oraya gelip yaşamını devam ettiren nüfusu da yaşanan ülkenin normlarıyla kavrayabiliyor. Oysa bizde ne yazık ki bu yapılamıyor ve günden günden biz farklılaşıyoruz.

----------------------

Denizler halkın malıdır

Yıllardan beridir yazıyoruz.
“Denizler halkın malıdır” diyoruz.
Aslında biz demiyoruz, bunu anayasa diyor.
Yıllardır bunu söylememize rağmen hiçbir hükümet bu konuda bir girişim yapmadı. İlk kez dün, geçici hükümet başkanından bu konuda bazı açıklamalar duyduk.
Halkın malı olan denize halkın girebilmesi için bazı yöntemler arıyorlar.
Tabii ki bana göre bunun yöntemi halkın her yerden denize anayasa gereği serbestçe girebilmesi ancak hizmet alırsa bunun bedelini ödemesi.
Yine de bu yapılamadı diyelim… Girişlerde kesilen biletlerden devlet KDV alıyordur mutlaka ama madem ki denizler halkın malı, o zaman giriş ücretlerinin bir kısmını, belki % 30’unu, 40’ını, 50’sini yine halka dönecek şekilde halk adına devlet alabilir diye düşünüyorum.
Denemekte yarar var.

Bu yazı toplam 1923 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar