72 yıl oldu
Aradan 72 yıl geçti. ABD’ye Hiroşima’ya 6 Ağustos’ta bir atom bombası attı… Masum insanlar öldü, bombanın düştüğü yerde hayat durdu. Etkileri 72 yıl geçmesine devam ediyor… O bombanın gücü daha sonra ‘insan yararına’ kullanılmak istendi. Her yerde nükleer santrallar dikilmeye başlandı.
Ancak bu santralların özellikle Çernobil ve Fukuşima’daki patlamalardan sonra insanın yararına olmadığı geç de olsa anlaşılmaya başlayınca bazı yerlerde sökülmeye ve bazı projeler de iptal edilmeye başlandı. Ama hemen yanı başımızda Türkiye’de Akkuyu Nükleer Santrali için start çoktan verildi. İşte Kıbrıs’ta da oluşan özelde Akkuyu’ya, genelde nükleer santrallara karşı tepkiler çeşitli platformlarda gelişirken bununla ilgili bir yazıyı da ankaradegillefkosa.org sitesinden paylaşmak istiyorum. Bağımsızlık Yolu üyesi Fatih Bayraktar, nükleere hayır diyor;
“Geçen haftalarda örgüt okulumuzun ‘Hak Mücadeleleri’ dersindeyiz…
Yoldaşımız nükleere karşı çıkmanın nasıl bir hak mücadelesi olduğunu soruyor…
Hep bir ağızdan “Yaşam hakkı mücadelesi!” diyoruz…
Evet! Nükleere “Hayır!” demek bu kadar basit ve bu kadar meşru bir mevzu işte…
Yarın 6 Ağustos…
72 yıl önce insanlığın ama en çok da Hiroşima halkının nükleerin korkunç yüzüyle tanıştığı tarih…
Amerikan askerleri ölmesin diye küle döndürülen erkekler, kadınlar, çocuklar, hayvanlar, ağaçlar…
Sonrasında kuşaklar boyu sürecek ölümlü hastalıklar, sakat doğumlar…
Genelde bilimin, özelde fiziğin en kötüye kullanıldığı örneklerden biri…
Sonrasında daha fazla ölüm ve yıkım olsun diye geliştirilen nötron bombaları, hidrojen bombaları…
Ve daha da sonra yine atomun çekirdeğini kullanan ama bu sefer yıkmak için değil üretmek(!) için inşa edilen nükleer santraller…
Şimdi ilerlemeci soldan çıkıp şu soruyu soranlar olacaktır: “Bu kadar güvenlik sistemiyle donatılmış ve topu topu iki ciddi kazanın (Çernobil ve Fukuşima) meydana geldiği nükleer santrallere neden bu kadar karşısınız? Yoksa siz insanların elektriksiz, fabrikaların enerjisiz kalmasını mı istiyorsunuz?”
Biz de onlara şu soruyu soracağız: “Sen hiç radyasyondan dolayı kanser olup yavaş yavaş ölen bir çocuk gördün mü?”
Sonra da şöyle soracağız: “Peki nükleer santralin radyoaktif atıkları konusunda ne düşünüyorsunuz? Onlar da mı az riskli?”
Hani 250 milyon yıl boyunca radyasyon yaymaya devam eden atıklar…
Hani bilim insanlarının halen nerede ve nasıl saklanacağını tartıştığı atıklar…
Hani birisi çıkıp roketlerle uzaya gönderelim demişti…
Hani başka birisi dünyanın en derin noktası olan Mariana çukuruna atalım diye önermişti…
Şimdilik sıkı sıkı kapatılmış(!) konteynerlerde saklanıp metrelerce aşağıya gömülüyor atıklar…
Ya da Fukuşima’yı işleten TEPCO şirketinin yaptığı gibi denize boşaltılıyorlar!!!
“Hadi diyelim kaza olmadı sahi ne yapacaksınız atıkları?”
Örneğin dibimize yapılmakta olan Akkuyu Nükleer Santrali…
Artık üretim lisansını da alan ve eğer mücadele etmezsek ilk ünitesi en geç 2025 yılında açılacak olan santral…
Akkuyu Nükleer Anonim Şirketi atıkları Mersin’in topraklarına mı gömecek?
Yoksa çaresiz ve bilinçsiz bir halkın topraklarına mı gönderecek?
Yoksa Akdenizimizin derin sularına mı boşaltacak?
Bizim için hepsi de ölüm demek…
Ne diyor nükleer karşıtı bilim insanları: İstediğiniz kadar derine gömün, istediğiniz kadar derin sulara boşaltın, bu atıklar ekosisteme giriyorlar ve hastalandırıp öldürüyorlar…
İşte bu yüzden üretim lisansını almış ve inşaatın ilerlemesi için çevredeki zeytinliklerin yokedilmesini bekleyen Akkuyu Nükleer Santrali’ne ve tüm benzerlerine yine ve yeniden “Hayır!” diyoruz…
İşte bu yüzden yine ve yeniden ölümü değil yaşamı ve yaşamayı savunuyoruz…”
Ceza ne kadar?
Çevre’den de sorumlu bakanlık bir süredir neredeyse her refüje birer tabela yerleştirdi. Çevreye çöp atmanın cezasını bildirmek için ama bu bildiriyi yapmak için önce kendisi çevre kirliliği yaratmış oldu. Bir de öyle bir hesap, kitap yapılarak öyle bir cümle yazıldı ki her okuduğumda düşünüyorum; Çöp atanın cezası asgari ücretin ¼’ünden başlayarak ¼’ün iki katı mı olur, yoksa ceza asgari ücretin ¼’ünden başlayarak asgari ücretin iki katı kadar mı yükselir! Bunu da anlayamadım, bir de şimdiye kadar yere çöp atan birine ceza kesildi mi merak ediyorum… Kesildiyse kaç kişiye kesildi ve tahsil edildi mi onu da merak ediyorum.
İş başa düştü
İnternet hatları gene kaç gün sorun yaşıyor… Artık KKTC’de faaliyet gösteren internet sağlayıcıları da Telefon Dairesi’nin hizmet aldığı Türkiye Türk Telekom’a sorun bildirmekten, yanıtsız kalmaktan ve Telefon Dairesi’nin de kayıtsız kalmasından ve bir şey de yapamamasından o kadar bıktılar ki İnternet Servis Sağlayıcıları (ISS) olarak müşterilerine bir yazı göndererek Türk Telekom’un e-mail adreslerini verdiler. Bizim muhatabımız buradaki servis sağlayıcıları olsa da belki bir işe yarar diye bu adresleri buradan da paylaşıyorum. Ben şikâyetimi bildirdim. Siz de bildirin; [email protected],
[email protected], [email protected], [email protected], [email protected], [email protected]
Acaba!
Acaba diyorum; Girne’deki imar planı yürürlüğe girene kadar henüz tepelerini görebildiğim (çünkü denizi artık göremiyoruz) Beşparmak dağlarını önceden izin almış ve imar planı geçiş sürecinde alınacak beton izinlerinin ardından da görebilecek miyim?
Kuşlar gibi uçmayı, balıklar gibi yüzmeyi öğrendik, ancak çok basit bir sanatı unuttuk; Kardeşçe yaşamayı… Martin Luther King