8 Mart üzerine…
Günümüz çağı kadınının hayatı çok zorlanarak geçiyor. Kadınlar ekonomik olarak bağımsız gibi görünseler de iş ve evdeki sorumlulukları yüklenmek zorunda kaldıklarından çok yıpranıyorlar.
Ziliha Uluboy/Mayıs psikoloji
Bugün 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü
Yazmaya başlarken aklımdan sayısız kadın geçiyor...
Ev içi şiddet mağduru kadınlar, öldürülen kadınlar, seks kölesi kadınlar, kayıp yakını kadınlar, çatışmalarda eşi ölen kadınlar, sığınma evinde kalan kadınlar, mülteci ve sığınmacı kadınlar, taciz-tecavüz mağduru kadınlar...
Namus ve ahlakçı zihniyet
Bugüne kadar eş şiddetinden, devlet şiddetinden mağdur olmuş yüzlerce kadının hikâyesini dinledim. Yaşadığımız toplum erkek egemen politikalara dayandığından kadının sesi hep kısık kalıyor.
Namus ve ahlakçı zihniyetten ötürü kız çocukları uğradıkları mağduriyetlerle yaşamak zorunda kalıyor. Hak ve hakkaniyet yerine gelemediğinden ruhsal iyileşme hali tam anlamıyla olamıyor.
Yıllardır savaşlar bitmiyor. Değişen tek şey savaşın olduğu coğrafyalar. Erkeklerin savaşında çile çeken kadınların dramı bitemiyor. Kadınlar ve çocuklar her zaman savaşın en dramatik kısmını yaşıyor. Savaşlarda kadın ve kadın bedenleri hiçe sayılıyor.
Şu günlerde Suriyeli göçmenlerin, sığınmacıların verdikleri yaşam mücadelesini gördükçe içimiz kan ağlıyor. Denizin ortasında çocuklarla kala kalmak ne demektir? İfade edecek söz bulamıyorum...
Ev de iş de kadında
Günümüz çağı kadınının hayatı çok zorlanarak geçiyor. Kadınlar ekonomik olarak bağımsız gibi görünseler de iş ve evdeki sorumlulukları yüklenmek zorunda kaldıklarından çok yıpranıyorlar. Toplum kadının üstüne çocuk bakımı, ev işleri, hasta bakımı, evin zihinsel iş yükleri gibi “kadınlık” görevleri yüklüyor. Evde iki partner de işe gitmesine rağmen kadının iş hayatı hiçe sayılıyor ve ev işlerini de kadının yükümlülüğü olarak empoze ediliyor. Ev içindeki emekleri de ayrıca değersizleştirilip görülmüyor.
Eşler arasında kariyerinden vazgeçmesi gereken biri varsa genellikle o kadın oluyor. Bunun yanında, iş yaşamında kadınlar çoğunlukla erkek meslektaşlarının bir adım gerisinde kalmak zorunda kalıyor. Bitirdikleri okullar aynı olsa bile... Bunun pek çok nedeni var elbette. Ev işi ve çocuk sorumluluğu kadının omzuna yüklendiğinde erkeklerle eşit kulvarlarda yarışma şansları olmuyor. Yarışmayı göze alan kadınlar da yok değildir elbette; ama normal üstü bir efor harcamak zorunda kalıyorlar. Çifte işi yaparken de hak edilen takdiri görmüyorlar. Modern çağ kadını tam anlamıyla “süper kadın” olma zorunluluğu içinde mücadele ediyor. “Çocuk da yaparım kariyer de” diyerek yaşayan kadınları çok yakından anlayarak selam ediyorum.
Cinsiyetçi yaklaşım
İş yerlerinde ki buna kamu çalışanları da dahildir memuriyet sınıfında kadın sayısı çok fazla olmasına rağmen üst kadrolarda kadın sayısı her zaman çok azdır. Bugüne kadar ülkede hiç kadın cumhurbaşkanı olmayışının nedenini düşündük mü acaba? Siyasi partiler, sendikal örgütlenmeler, sivil toplum örgütlerinin yönetim kurullarındaki kadın erkek sayısı ve kadın başkan sayısı bize apaçık ülkedeki cinsiyetçi ayrım farkını gösteriyor.
Özel sektörde çalışan kadınlar hamile kaldığından işten durduruluyor, sosyal güvenlik haklarından mahrum bırakılıyor. Kadınlar hem ev içinde hem de kamusal alanda ikincil cinsiyet gibi görülüyor. Hele ki lezbiyen, biseksüel ve transeksüel kadınlar tamamen yok sayılıyorlar. Kadınlığı üreme ve annelik üstünden gören cinsiyetçi sistem heteroseksüel olmayan kadını hiç görmüyor.
Öğrenilmiş cinsiyetçi yaklaşımlar en başta ev içinde, aile ortamında ve çevreden öğretiliyor ve dayatılıyor.
Değişim ancak eğitim, sosyal ve siyasi alanda yapılacak yasal düzenlemeler ile kadının kendi bedeni üstündeki hakkının yasal olarak verilmesi, toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili yasaların yürürlüğe girmesi, demokratik, adil ve farklılıklarla iç içe yaşanabilen bir barış kültürü geliştirme ile yaratılabilir.
Arkadan gelen nesilleri heteronormatif yapının dışında, çeşitliliği ve eşitliği içselleştirmiş, adaleti benimsemiş olarak yetiştirmek için önce kendi önyargılarınızı fark edip onlardan arınmayı başarmanız gerekir.
Eşitlik için ipuçları
Eşitlikçi yetişkinler olabilmek ve eşitlikçi çocuklar yetiştirmede bazı ipuçları:
- Cinsiyetçi tutumlardan uzak durun.
- Ev işlerinin kadının işi değil tüm aile fertlerinin sorumluluğu olduğunu anlatın. Kız veya oğlan fark etmeksizin ev işi sorumluğunu eşit paylaştırın.
- Çocuklarınıza nasıl rol modeller olursanız onlar da o şekilde davranacaklardır.
- Çocuklarınızla konuşun ve onlara cesaret verin.
- Cinsiyetlerinden bağımsız olarak, olmak istedikleri kişi olabileceklerini onlara anlatın ve buna imkân tanıyın.
- Çocuk hakları, insan hakları, kadın hakları gibi konular üstüne bilgilenin, konuşun, çocuklarınızı bilgilendirin.
- Aşkın ve sevginin cinsiyeti olmadığını anlatın.
- Sınırlayıcı cinsiyet rollerinde davranmayın, çocuklara ve gençlere bu yönde örnek olun.
- Cinsiyetlere atfedilen kıyafet, saç kesimi, meslek gibi roller ve beklentilere karşı durun.
- Medya ve toplum tarafından empoze edilen klişelere meydan okuyun.
Güçlü, kendine güvenen, ekonomik bağımsızlığa sahip, haklarını bilen, kendisinin ve başkalarını sınırlarının farkında olan, eşitlikçi kadınlar ve erkekler yetişebilmesi dileğiyle...
8 Mart mücadele günüdür
8 Mart dünya emekçi kadınlar günüdür
Tüm emekçi kadınlara selam olsun...