8 yüz yıl
İngiltere Kralı John ile İngiliz soyluları arasında Haziran 1215’te imzalanan ve günümüz insan hakları sözleşmelerinin atası olarak kabul edilen Magna Carta’nın, Kral John’un mührünü taşıyan 49 orijinal kopyasından dördü bugün hâlâ hayatta.
‘Büyük Özgürlükler Sözleşmesi’ olarak da bilinen Magna Carta’nın günümüze kadar korunan kopyalarından biri, ortaçağ İngilteresi’nin en önemli mimari eserlerinden biri olarak kabul edilen Salisbury Katedrali’nde sergileniyor.
Pazar günü arabaya atladık ve orijinal Magna Carta’yı görebilmek için Salisbury Katedrali’ne gittik.
Gidiş-dönüş yaklaşık beş saat süren araba yolculuğu biraz yorsa da, gönül rahatlığıyla, bu yorgunluğa fazlasıyla değdiğini söyleyebilirim.
8 yüz yıllık böylesi bir tarihi mirası, dokunabilecek kadar yakından görebilmek bizi oldukça heyecanlandırdı.
Metin, kuzu derisi üzerine, eski Latin alfabesiyle yazılmış.
Yazı aracı olarak ise dişi bir kuğunun tüyü kullanılmış.
Tüyün erkek değil de dişi bir kuğuya ait olmasının nedeni ise, erkek kuğuların tüylerinin, yontulup sivriltilemeyecek kadar sert olması.
***
Magna Carta aynı zamanda anayasal hukuk düzeni ile parlamenter rejimin de temel taşlarından kabul ediliyor.
Bu sözleşme ile demokratikleşme sürecine girilen İngiltere’de kralın mutlak yetkileri sınırlanıyor, kral da hukuka tabi oluyor.
Bireylerin hakları kral tarafından, yani devlet tarafından ilk kez tanınırken, rejim; mutlak krallıktan, meşruti krallığa dönüşüyor.
Kaleme alındığı 1215’ten sonra defalarca değişikliğe uğrayan ve en nihayetinde 1297 yılında resmen ‘kanun’ haline gelen Magna Carta’nın en önemli maddelerini şöyle özetlemek mümkün:
• Yasalara uygun olarak verilen bir karar olmadıkça hiçbir yurttaş tutuklanamaz, hapsedilemez, mallarına el konulamaz, sürgüne yollanamaz ya da herhangi bir biçimde kötü muameleye maruz bırakılamaz.
• Bundan böyle hiçbir hakim herhangi bir kimseyi, ilgili olayda doğru ve güvenilir deliller ortaya koymadan dava edemez.
• Adalet satılamaz, geciktirilemez, hür olan hiçbir yurttaş ondan yoksun kılınamaz.
• Kabul edilmiş olanların dışında hiçbir vergi, yüksek rütbeli kilise adamlarından ve baronlardan meydana gelen bir kurulun rızası olmaksızın, haciz koydurarak ya da zor kullanarak toplanamaz.
Avrupa aydınlanmasının ilk kıvılcımı sayılan Magna Carta’nın ana prensiplerini, Amerika Birleşik Devletleri, Almanya, Japonya, eski Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği anayasaları ile İngiliz Milletler Topluluğu’na üye (Common Wealth) pek çok ülkenin anayasasında görmek mümkün.
***
Dış politika geleneğini beğeniriz beğenmeyiz o apayrı bir mesele ama insan hak ve özgürlükleri konusunda bugün dünyanın önde gelen ülkelerinden biri olan İngiltere’de demokrasinin temelleri ta 8 yüz yıl önce, Magna Carta ile atılmış.
Bizim coğrafyamız ise bugün hâlâ demokrasi sancısı çekiyor.
İngilizlerin ortaçağda sahip olduğu bireysel hakların bazıları için biz bugün hâlâ mücadele ediyoruz.