ABD Başkan Yardımcısının Ziyareti
ABD Başkan Yardımcısı Sayın Biden'in Kıbrıs ziyareti gerçekleşti. Bu ise iki liderin, Ortak Belge kapsamında çözüm için görüşmelerde bulunduğu aşamada oluştu.
Bir kere Sayın Biden'in ziyaretinin gerçekleştiği bu dönem çok önemlidir. Onun bu ziyaretle Kuzeye de gelmesi oldukça iyi okunması gereken bir gelişmedir. Bunun ilk etapta Kıbrıs Rum egemen çevrelerinde sıkıntıya yol açtığı açıktır.
Bunlar bu ziyareti, "KKTC'nin düzeyinin yükseltilmesi "histerisi” ile karşılamaya kalktılar…
Ancak Kuzey'deki egemen güçlerin ise bir bütün olarak bu ziyaretten memnun olduğunu söylemek de imkansızdır.
Bir kere CB Sayın Eroğlunun destekçileri olan UBP ile DP'nin bu ziyaretten çok hoşnut olmadıkları açıktır.
Ancak, Türkiye'nin ve sağın sağduyu sahibi insanlarının ve liberal görüş sahiplerinin bu ziyarete çok önem verdikleri ve olumlu buldukları da açıktır.
Bu arada solun çok önemli bir kesiminin, ABD'nin politikalarına muhalefetleri olsa bile, Sayın Biden'in bu ziyaretinin, çözüme katkı sağlaması bakımından önemli bir değer olarak değerlendirdikleri de açıktır.
Şimdi Kuzeydekiler açısından, yani bu ziyarete tepki gösteren ve hoşnut olamayan sağın belli güçleri açısından olayı değerlendirmek gerekir.
Bir kere bunların göz ardı ettikleri, ya da domuzuna bilip de karşı oldukları bir yan vardır.
Sayın Biden'nin Kuzey Kıbrıs'ı ziyaretinin çok ilginç bir dönemde gerçekleştiği açıktır. Rusya'nın desteklediği bir referandumla Kırım, Rusya' ya bağlandı.
Bunun arkasından Ukranya'nın içinde,Doğu Ukranya'da ayrı referandumlar gerçekleşti.
Ukranya'nın Federal yapıya dönmesi, ya da bu bölgelerin Rusya'ya bağlanması sorusu ile bu referandumlar yapıldı.
Daha evvel yine eski SSCB topraklarında, Moldavya'da olan, Trans Dinseyter'in ayrı Referandumla bağımsızlığını ilanı olduğunu da unutmamamız gerekir.
Ayrıca, Gürcistan'da oluşan gelişmeler ve savaşla Osetya ve Abazya'nın ayrı referandumlarla bağımsızlıklarını ilan ettikleri bir yakın geçmiş de var.
Bütün bunlar Kırım'daki gelişmelerle birlikte birbirlerine bağlandı ve yeni geniş bir sorunu oluşturdu.
Dünyada bu nedenle önemli bir siyasi ve askeri hareketlilik var. Ta bizim etrafımızdaki denizlere kadar yayılan, Rusya'nın ve ABD' nin denizlerde savaş gemileri ile birbirlerine dönük pazularını sıktığı bir gövde ve güç gösterisi yaşanmaktadır.
Rusya, bu gelişmelerin tümünü desteklerken, ABD ve BM tüm bu ayrılmaları ve ayrı devlet ilanlarını desteklemedi.
Bırakın siyasi kınamayı, bunlara çok şiddetli, hatta Rusya'ya ekonomik embargo öngören tedbirlerle ABD karşı çıktı. Ukranya krizi hala devam ediyor.
İşte bu gelişmeler yaşanırken, ilanına BM'nin karşı karar aldığı,ABD'nin karşı çıktığı KKTC'ye, Sayın Biden'nin ziyareti çok önemlidir.
Çünkü bu gelişmelerin üzerine, normalde siyasi literatürde KKTC ilanı gibi tek yanlı referandum, ya da karar ile devlet ilanı benzerliği olan bu yeni gelişmelerin sıcağı sıcağına yaşandığı ve buna karşı çok tepki gösteren ABD' nin Başkan Yardımcısının Kuzeyi ziyareti önemlidir.
Ama ne acıdır ki gerek CB, gerekse sağ siyasi partiler bunu değerlendirmekten aciz kaldı.
Ana Muhalafet Partisi Başkanı Sayın Hüseyin Özgürgün, o denli kendini kaybetti ki kendi twitter hesabından mesajlar attı. Sayın Biden'i Rum -Yunan Lobisinin adamı diye suçladı. Onu nerede ise istenmeyen kişi ilan etti.
Sayın Cumhurbaşkanının bu ziyaretten çok sıcaklık duymadığı izlenimi edinen yalnız ben değilim. Sayın Davutoğlunun bu ziyaret öncesi KKTC'yi ziyareti çok manidardır.
Cumhurbaşkanlığı bu mantık tutukluluğunu, Sayın Biden'nin Kuzeye bu ziyaretini yalnızca bir saatla sınırlanmasına dönük katkısından da görmek olanaklıdır.
Çünkü Sayın Biden, Güneyde,tüm siyasi partilerin başkanları, Dışişleri Bakanı, eski Cumhurbaşkanı Hristofyas ve pek çok sivil toplum örgütü temsilcileri ile görüştü. Ama buna karşın, Kuzeyde, yalnız sembol ve bayrak tartışması aşılarak Saray'da Sayın Eroğlu ile görüştü.
Üstelik ABD Büyükelçiliğinin bu görüşmelere açık olmasına ve hatta kendisine bu teklif edilmesine karşın, Sayın Eroğlu, Sayın Biden'nin Kuzeydeki siyasi parti başkanları, Dışişleri Bakanı ve eski CB ile görüşmesini sağlamadı, buna kapı açmadı.
Halbuki geçmişte ,BM Genel Sekreteri Ban Ki Moon'un Kuzey ziyaretinde o dönem CB Sayın Talat ve CTP Hükümetinin girişimleri ile Sayın Ban Ki. Moon'un Kuzey ziyaretinde tüm siyasi parti başkanları, Dışişleri Bakanı, Meclis Başkanı ve Başbakan ile Yardımcısı hep birlikte yemekli bir toplantıda hazır bulundu. CB ile görüştükten sonra onların da görüşleri alındı.
Işte ABD'nin ve BM' nin günümüzde ayrı referandumlarla ayrılıkcılığın ve buna karşıt olarakta farklılıkların demokratik birliğini ret eden hakimiyetçiliğin gemi azıya aldığı dünyamızda,Ukranya krizinin içinde Kuzeyi ziyareti çok önemli idi.
Sayın Biden'nin Kuzeye geçmesine tepki gösteren ve Ananstasiadis'i de sıkıştırarak olayı sabote etmek için, sembol ve bayrak krizi yaratan Güneyin şövenist hakimiyetcileri ile Kuzeyin,şövenist ayrılıkcılık politikalarını savunanlarının, Sayın Biden'nin Kuzeye geçmesine dönük duydukları hoşnutsuzluk, esasta benzer bir nedene dayanmaktadır.
Bu da bırakın geçmişi, esas olarak başlayan görüşmelerin, bugünkü statükonun sürdürülemez olduğunu vurgulayan. Kıbrıs'ın birleşmesinin siyasi eşitlik temelinde, Bir Federal çözümde olduğunu öngören Ortak Belgenin bizzat kendisine dönük olduğu da açıktır. Ortak Belgeye dönük olarakta ABD'nin verdiği desteği bilmelerinden dolayı bu ziyaretin buna destek olacağı için bu hoşnutsuzluk içindedirler.
Çünkü bu Ortak Belge eş zamanlı Referandumlarla Ada'nın birleşmesi hedefini içermektedir.
Ayrı, tek yanlı referandumlarla ayrılıkçılığın ve farklılıkların demokratik ortak temsiliyetine taraf olup eş zamanlı referandumlarla birliğin gerçekleşmesine karşı çıkan hakimiyetçiliğin bunlara destek olması beklenemez. İşte yüzden,ayrılıkcılığı ve hakimiyetçiliği tetikleyen Ukranya'daki gelişmelerin yaşandığı günümüzde, bu Ortak Belge yalnız bize dönük değil ama evrensel belaya dönen pek çok sorunun demokratik olarak aşılmasına dönükte olumlu bir örnektir.
İşte bu nedenlerle ABD Başkan Yardımcısı sembol krizine karşın,Kuzeye geldi.
Güneyde de vurguladığı temel, Ortak Belgeye dayalı çözüm oldu.
Yani Kıbrıs ziyaretinde hem Güneye hemde Kuzeye dönük olarak gerçekte Ortak Belgenin yol açtığı umuda destek oldu.
Bu nedenle Güneydekiler Ukranyadaki hakimiyetçiller gibi ve Kuzeydekilerde ayrılıkçılar gibi buna tepki gösterdi.
Artık Kuzeyin egemen güçleri şunu görmelidir. Evet KKTC'nin bizzat kendisine bir tepki var.
Ama bu tepki, Kıbrıs Türk halkının kurumsal varlığına dönük yoktur.
Bunu bizzat ABD Başkan Yardımcısı Kuzeye yaptığı ziyaretle yeniden gösterdi.
Ama ne acıdır ki Kuzeydeki siyasi egemen yapı bunu okuyamadı. Evet,sembollere dönük bir soğukluk var ama Ortak Belgenin ruhu açıktır, adanın geleceğini belirleme hakkına sahip olan siyasi eşit iki toplum var Kıbrıs'ta.
Buna dayalı olarak toplumsal varlığımız ve kurumsal konumumuzu göz ardı edemiyor kimse.
Hal böyle olmasına karşın,bayrak gönderdedir diye önceleri övünen Sayın Cumhurbaşkan; çıkartılan sembol krizine rağmen Sayın Biden'le görüşme yaptı.
Evet, Sayın Eroğlunu bu krize karşın, Sayın Biden'la görüştü diye eleştiren ve istifaya davet eden bağnaz kendi destekçileri de oldu. Bu eleştiri haksızdır.
Bu eleştirilere dönük olarak CB'nının doğru yaptığını, siyasi fırsatçılığa düşmeden söylememiz de gerekir.
Ama, toplumsal varlığının hem bugün, hemde adanın geleceği için evrensel kabul gördüğünün kesin olduğu, ABD Başkan Yardımcısının bu ziyareti ile yeniden açık ve kesin olduğu da ortada iken buna dönük tavır geliştirmeyin Cumhurbaşkanlığını da eleştirmek gerekir.
Çünkü Cumhurbaşkanlığı olaya dar devletci anlayışla yaklaştı. Bu yanlıştır.
Bunu sağlayanda olayı hala 1974 statükosunun korunması üzerinde okumak ısrarıdır. Bunun yol açtığı bir bencillik ve darlık içinde olayları ele almaktan bunlar kaynaklanmaktadır.
Çünkü bu ziyaretle Kıbrıs Türk Toplumunun toplumsal varlığını ve kurumsal kimliğini görünür kılmaya dönük çok ciddi bir fırsat, bu bağnazlıklardan ötürü tüketilmiştir.
Cumhurbaşkanlığı bu sığ bakışla bu ziyareti bir saate sıkıştırmayı tercih etmiştir.
Sayın Biden'nin, CB ile görüştüktenn sonra, siyasi parti başkanları ile birlikte bir arada bulması teklifinin masada olduğu bilinmektedir. Buna Meclis Başkanını eski CB'nını da katmak ve bu görüşmeye hali ile Başbakanı ve Yardımcısını,Ana Muhalefet Partisini ve TDP' yi de katmak mümkündü.
Bunun gerçekleşmesi ise sembolleri tartışılan, ama toplumsal demokratik varlığı ret edilemeyen, hatta adanın geleceğini belirleme hakkı olan Kıbrıs Türk Toplumununu, toplumsal olarak görünür kılmak demekti.
Toplumun demokratik kurumsal varlığını görünür kılmak gerekirken , Sayın Biden'nin yalnız kendisi ile görüşmesini sağlayan bu, bir usta memleket tavırları, asla kabul edilemez.
Bu yüzden bu ziyaretle kaçırılan en büyük fırsatlardan biri budur.
Ayrıca Güneyin hakimiyetçilerine de bir şey söylemek gerekir. Evet KKTC ilanı sorundur.
Evet, 1974 statükosu kabul edilemez..
Ama Kıbrıs'ı belaya sokan unsurlardan biri de 1964 statükosudur.
1974 statükosuna karşı çıkılacak diye, 1964 statükosunu, Kıbrıs Türk tarafına benimsetmeye çalışmak bugünkü çıkmazın nedenlerinden diğeridir.
Bu yüzden bizim toplumsal varlığımız ve kimliğimizi yok saymaya kalkmak ise çözümsüzlüğün sürmesini sağlayarak, gerçekte Kıbrıs Rum toplumunun da demokratik toplumsal varlığını zora sokmak demektir.
Bakın, ABD Başkan Yardımcısı kuzeye dünyada KKTC benzeri gelişmelerin olduğu bir dönemde geldi.
Ama Sayın Bidenin Kıbrıs'a gelişini tüm bunlara karşın sağlayan ana etken de oluşan Ortak Belgedir. Bunun içerdiği anlayışa destek olmak için geldi.
Onun stratejik ortak olarak gördüğü ve görmek istediği Kıbrıs, Ortak Belgenin dayandığı Federal çözüm mantığıdır.
Eğer siz, Ortak Belgenin dayandığı mantığı, Türk ve Elen milliyetçiliği ile engellemeye kalkarsanız, sonuç itibarı ile Kıbrıs hakimiyetçiliğin ve ayrılıkcılığı girdabında boğulup gidecektir.
Sayın Biden'nin ziyaretinin getirdiği en önemli sonuç,geleceği belirleyecek olanın Ortak Belgeye dayalı Fedral Çözüm olduğu gerçeğidir.