ABD – Çin Ötekiler, Küreselleşmenin Sahibi Kim?
En büyük olumsuzluk, “yeni, sürdürülebilir bir küresel dünya modeli”ni yaratacak dinamiklerin ne zengin ne de fakir dünyada belirginleşmemiş olmasıdır.
Biz küçük dünyamızda “bir karış toprak vermeyiz” derdindeyken, küresel dünyada acayip şeyler oluyor. Fazlasıyla yerel kalan medyamıza bakarak, zaten fazlasıyla karmaşık olan dünya hallerini algılamak mümkün olmuyor.
Dünya o kadar hızlı dönüyor ki, gelişmeleri anlamlandırmak giderek zorlaşıyor. Küreselleşme kavramını ele alalım. 25-30 yıl kadar önce büyük bir umut olarak dünya gündemine giren, ekonomi yanında insan hakları, demokrasi gibi değerlerin sınır tanımadan dünyaya yayılacağı öngörülen “Küreselleşme_”, bir kaç ay önce kavramın yaratıcıları arasında bulunan Uluslararası Para Fonu(IMF) literatüründen çıkarıldı. Gerekçe, kurumdan borç almak zorunda kalan zayıf ülkelerin gözünde bu kavramın sömürüyü, adaletsizliği çağrıştırması.
Zenginler de şikâyetçi
Fakirler şikâyetçi zenginler memnun diye düşünürken, Trump ortaya çıkıyor ve IMF’nin ağababası zengin ABD’de küreselleşme karşıtı bir politikayla başkanlık yarışını kazanıyor. Trump, yerli(Amerikan) ekonomiye zarar verdikleri gerekçesiyle yabancı mallara yüksek gümrük vergileri getireceğini söylüyor. Sınırlara duvar örecek, yabancıları ülkeye sokmayacak. Küreselleşmeye tam zıt bir politika.
Bunun ne kadar önemli bir değişim olduğunu anlamak gerekir. Liberal dünyanın en büyük gücü, kuruluşundan beri bütün dünyaya, “kapılarınızı açın, gümrük vergilerinizi kaldırın” diyen ABD, korumacı bir ekonomiye yöneliyor. Bu arada kafamız daha da karışıyor; ABD de şikâyetçiyse küreselleşme kimin işine yarıyor?
Çin sahip çıkıyor
Öksüz kalmış gibi görünen küreselleşmeye sürpriz(ya da değil) bir şekilde Çin sahip çıkıyor. Çin lideri Şi Cinping, Davos Dünya Ekonomik Forumu’nda yaptığı konuşmada, “küreselleşme iyi bir şeydir, ticarette korumacılık karanlık bir odadır” sözleriyle Trump’ı eleştiriyor. (https://tr.sputniknews.com/ekonomi/201701181026819013-davos-si-kuresellesme-ali-baba/) Yani kavramın mucidi ve amiral gemisi ABD şikâyetçiyken, bir yatırım alanı ve pazar olarak görülen Çin küreselleşmeye sahip çıkıyor. Bu görüntü bile dünyanın halinin fazlasıyla karmaşık olduğunu gösteriyor.
Çin’e bakarak, Hindistan, Brezilya, Hindistan, Endonezya, Türkiye gibi fakir dünyanın öne çıkan ülkelerinin de küreselleşmeden memnun olduğunu varsayabilir miyiz? Ya da hükümetler (ve elbette büyük sermaye) düzeyinde memnuniyet, bu ülkelerdeki bütün toplum kesimlerinin memnuniyeti anlamına gelir mi?
Kısacası dünya fazlasıyla karmaşık, kolay tanımlanamaz ve öngörülemez bir görünüm arz ediyor. Medya içerikleri ve hızlı enformasyon akışı olguları doğru algılamaya imkân vermiyor. Hele hamasetin ağır bastığı, 60 yıl öncesinin dünyasına hapsolmuş düşüncelerin medyada yoğun şekilde servis edildiği, bizim gibi ülkelerde küresel gelişmeleri anlamlandırmak çok daha zor oluyor.
Belirgin olgular
Bütün karmaşıklığına rağmen, düşünce dünyası, küreselleşmeyle bağlantılı bazı belirgin olgulara işaret ediyor. Önemli olanları şöyle sıralayabiliriz:
- Küreselleşme ekonomi, enformasyon ve biraz da kültürel alanda amacına ulaştı. Demokrasi ve insan hakları(siyaset) alanında ulaşamadı(bu zaten esas amaç değildi).
- Küreselleşmeden esas olarak ülkeler değil, çok uluslu şirketler yarar sağladı. Artan üretim ortalama geliri hemen her ülkede artırsa da ekonomik eşitsizlikler, fakir ülke insanları yanında ABD ve Batı Avrupa toplumlarının da derdi haline geldi. ABD’de Trump ve Batı Avrupa’da artan yabancı karşıtlığı küresel eşitsizliğin bir sonucudur.
- Küreselleşme (ya da bugünkü dünya ekonomi düzeni) özellikle de çevreye verdiği zarardan dolayı bu haliyle sürdürülebilir değildir. Buna rağmen dünyanın küreselleşme öncesine dönmesi de mümkün değildir.
- Görünürdeki küresel güçler (ABD, AB, Çin, Rusya gibi) arasındaki çelişkiler çıkar çatışmasından öteye geçmiyor ve kürenin geleceği açısından umut vermiyor.
- Her şeye rağmen küreselleşmeden kaçış mümkün değildir. Çözüm yeni, sürdürülebilir bir küresel dünya modelindedir. En büyük olumsuzluk(veya karamsarlık), böyle bir modeli yaratacak dinamiklerin ne zengin ne de fakir dünyada belirginleşmemiş olmasıdır.
Çocuklar Sosyal Medya Uyku; Öneriler
İngiliz Dijital Farkındalık Ajansı 2 bin 750 çocuğu kapsayan bir araştırma yaptı. Araştırmaya katılan her 10 çocuktan biri gece en az 10 kez cep telefonlarındaki bildirimlere baktığını söyledi. Yine yüzde 10'luk bir kesim, uyumadan önce telefonlarını kontrol etmediklerinde strese girdiklerini belirtti.
BBC’nin haberine göre katılımcıların yüzde 42'si cep telefonlarını gece yataklarında bulundurduğunu açıkladı. Yüzde 25'i ise geceleri cep telefonu kullanımı sebebiyle gün içerisinde kendilerini yorgun hissettiklerini söyledi. (http://www.bbc.com/turkce/haberler-37578669)
Öneriler
Öğrencilerin geceleri telefon kullanmalarının okula yorgun gelmelerine sebep olduğunu ve odaklanma sorunu yaşadıklarını saptayan Dijital Farkındalık Ajansı, sorunun çözümü için çocuklara ve yetişkinlere 10 öneride bulundu:
- Uyumadan 90 dakika önce cep telefonu kullanmayı bırakın.
- Telefonunuzun bildirimlerini kapatın ya da uçuş moduna alın. Sesini kısabilir ya da tamamen de kapatabilirsiniz.
- Cep telefonunuzun uyurken sizi rahatsız edebilecek ışığı varsa kapatın.
- Cep telefonunuzu sürekli kontrol etme alışkanlığınızı bırakmayı deneyin.
- Cep telefonunuzu; göremeyeceğiniz, sesini duyamayacağınız ya da ulaşamayacağınız bir yerde tutun.
- Cihazı kullanım oranınızı takip eden uygulamalar kullanın. (Mesela RealizeD ya da Moment)
- Dijital detoks yapın. Cep telefonu ve diğer cihazların kullanımına ara verin.
- Alışkanlıklarınızı değiştirin. Uyumadan önce cep telefonuna bakmak yerine iyi bir kitap okuyun, meditasyon ya da köpük banyosu yapın.
- Telefonunuzu neden kullandığınız hakkında düşünün.
- Bu listedeki önerilere uyarsanız kendinizi ödüllendirin.