Gerek Ankara’daki AKP iktidarı, gerekse Lefkoşa’da göreve getirtilen ve yeni Sarayı’nın hayallerini kuran Tatar ‘ayrılık tamtamları’ çalmaya devam ededursunlar, Joe Biden’lı ABD bölgeye potinlerle gelme hazırlığı yapıyor.

Doğu Akdeniz gazı ve bölgedeki diğer stratejik konular, Ankara’nın ‘uluslararası hukuk dışı’ kalmışlığının bir neticesi olarak şekillenen ‘kaba kuvvet politikası’ nedeniyle ileriye gidemiyor.

Bir süredir bölgedeki gaz arama çalışmaları yapan şirketlere ait tesisleri savaş gemileriyle rahatsız etmese de, Türkiye iktidarı hala kimseyle uzlaşabilmiş değil.

Bu dönemde Mısır’la hafiften bir yakınlaşma çabası olsa da, Meadest projesinin içindeki Kahire yönetiminin çok da bir hareket alanı yok.

Diğer yandan İsrail de kaçıncıdır Türkiye’ye “Gerginlik politikasını bırak da gel ve bu projenin bir parçası ol” diyor.

Ama deniz hukukunda son derece geride kalmış durumdaki Ankara yönetimi diğer birçok dış politika konusunda olduğu gibi Doğu Akdeniz ve de Kıbrıs siyasetinde de kimseye güven vermiyor, veremiyor.

***

Demokrat Joe Biden resmen göreve başlamasının üzerinden yaklaşık iki ay geçmesine rağmen hala Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı aramadı.

Erdoğan ve Külliye’deki ekibinin kulakları sürekli Atlantik’in öte yanından gelecek telefonda…

Beklenen ‘alo’ sesinin bir türlü gelmemesi ABD yönetiminin Ankara’ya karşı tavrının diplomatik bir sinyali olarak değerlendiriliyor.

Başta S-400 savunma sistemi olmak üzere Ankara’nın Washington ile arası açık durumda. Biden öncesi dönemde ABD ile ilişkilerde Halkbank davası ve İzmir’de tutuklanan rahip krizleri iki ülke arasında esen soğuk rüzgarları sertleştirmişse de, Trump’ın Erdoğan’la ilişkileri yüzünden kopmalar yaşanmamıştı.

Ancak Biden geldiği günden bu yana ABD, Ankara yönetimine bir türlü sıcak bir sinyal göndermiş değil. Anlaşılan o ki henüz ‘o kıvama’ gelinmedi.

***

ABD’nin yeni Dışişleri Bakanı Anthony Blinken’in Kıbrıs ve Doğu Akdeniz’e ilişkin açıklaması, ‘kıvam’la ilgili ipuçları taşıyor olabilir.

Bizim ‘ayrılıkçılar’ “Asla federasyon görüşmeyiz” diye bağırmaya devam ederken Blinken, "Kıbrıs'ı iki bölgeli ve iki toplumlu olarak birleştirecek kapsamlı bir anlaşmayı güçlü şekilde destekliyoruz” diyor.

Bununla da kalmıyor ve ekliyor: “Birleşmiş Milletler'in oynadığı kritik rolün desteklenmesi ve doğrudan Amerikan angajmanı da dahil, bu yaklaşımı güçlendiren çabaları destekleyeceğiz."

Henüz çok yakından tanımadığımız, yoğurdu yeyiş tarzını bilmediğimiz Blinken’in bu sözlerle Ankara’yı hedef aldığı ortada. Zaten açıklamasında Doğu Akdeniz’de Türkiye’yi ‘provokatif davranmak’la da suçluyor.

ABD Dışişleri Bakanı’nın göreve geldikten sonra yaptığı ilk değerlendirmede oldukça sert bir üslup kullanması oldukça dikkat çekici…

ABD ‘angajman’dan, yani ‘direkt müdahale’den söz ediyor. Bizim deyişle ‘Washington potinleri giyiyor.’

27-29 Nisan’daki Cenevre toplantısı belli ki oldukça enteresan bir atmosferde geçecek.