1. YAZARLAR

  2. Yücel Vural

  3. ABD-Türkiye ilişkileri: Geri dönüş olur mu?
Yücel Vural

Yücel Vural

SALAMİS TARTIŞMALARI

ABD-Türkiye ilişkileri: Geri dönüş olur mu?

A+A-

Biden-Erdoğan görüşmesinin belirgin tek bir sonucu vardır: İki müttefik arasındaki ilişkiler hala kırılgan bir zeminde devam ediyor. İlişkiler dramatik bir çöküşe sahne olmadığı gibi, iyileşeceğine dair de pek fazla bir umut vermiyor.

Türkiye’nin ısrarıyla gerçekleştirilen, Amerikan tarafınca 20 dakikayla sınırlandırılmak istenen ve yine Türkiye’nin çabasıyla 60-70 dakikaya kadar uzatılan, ama yine de ilişkilerin rayına oturtulmasına katkıda bulunmayan bu görüşme, belki de tarafların yeni bir solukla ortak konulara ‘yeniden’ odaklanmasına neden olacaktır.

Ancak bu yeniden odaklanmanın ‘yeniden’ başarısız olması için sayısız neden vardır.

Biden-Erdoğan görüşmesinin ardından anlaşmazlık konularını izlemek üzere ‘ortak mekanizma’ oluşturulacağının açıklanması, önceleri konuyu izleyenler arasında heyecan yaratmakla birlikte, bu adımın içeriğinin doldurulmamış olması, ilişkilerin kırılgan bir zeminde devam edeceğinin göstergesidir.

Türkiye tarafınca yarım ağızla tarif edilen bu ‘ortak mekanizma’nın aslında hiçbir yenilik içermediği  ve sadece ilgili bakanların görüşmesiyle sınırlı olduğu anlaşılıyor.

Zaten, taraflar arasında bakanlar ve diğer kurumsal düzeylerde sıklıkla temas yapıldığı kamuoyunun bildiği bir konudur.

Yani, ortak mekanizma, ilişkilerin düzelmesi için herhangi yeni bir boyut getirmiyor.

Tarafların, temel anlaşmazlık konularında sürdürdükleri tutumda herhangi bir değişikliğe yöneleceklerine dair, ortada belirgin bir hareketlenme yoktur.

İlişkilerin kırılgan bir zeminde süreceği, görüşmenin hemen ardından, tarafların karşılıklı olarak altını çizdiği ‘endişelerden’ de anlaşılmaktadır.

Türkiye, PKK’nın Suriye’deki uzantısı olarak tanımladığı YPG’ye ABD tarafından verilen siyasi-askeri destekten dolayı, ABD ise, Türkiye’nin S400 füzelerini topraklarında tutmakta ısrar ettiği için endişe duyduklarını ifade etmeye devam ettiler.

ABD’nin, Roma’da gerçekleşen Biden-Erdoğan görüşmesinden pek umutlu olmadığı, ortadaki verilerin ikili ilişkilerde yeni bir dönemin başlatılmasına engel oluşturduğunu düşündüğü zaten belliydi.

Bu görüşmenin yapılmasına ABD tarafından son anda onay verilmesi, süresinin kısa tutulması ve iki ülke ilişkileri hakkında hiçbir olumlu cümlenin kurulmaması, ABD’nin, Türk-Amerikan ilişkilerindeki donukluğun kısa sürede giderileceğine dair herhangi bir inanca sahip olmadığını da gösteriyor.

ABD, bir ölçüde ve şimdilik beklemede kalmayı tercih ediyor.

Türkiye açısından ise durum biraz farklıdır.

Türkiye bir yandan, Suriye’de, Libya’da, Doğu Akdeniz’de ve diğer konularda sahada attığı adımların en başta ABD olmak üzere Batı tarafından hazmedilmesini tedirginlik içinde beklerken, öte yandan da giderek derinleşen ekonomik sorunlarına karşı Batı’ya ihtiyacı olduğunu hatırlıyor.

İşte Türkiye açısından Biden-Erdoğan görüşmesinin anlamı burada önem taşıyor:

ABD ve tümüyle Batı’yla ilişkilerin düzeleceğine dair bir imaj, ya da psikolojik bir yanılsama yaratmak!

Yoksa, Türkiye’nin Batı’dan kopuşuna paralel olarak kötüleşen ilişkilerde bir ‘geriye dönüş’ün olabileceğine, yani normalleşmeye Türkiye’yi yönetenler de inanmıyor.

Bu yazı toplam 926 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar