1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Abohor’dan Palekitre’ye…3
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Abohor’dan Palekitre’ye…3

A+A-

Suppuris ailesine ait evde bulunan toplam 21 kişiden yaralı olarak kurtulabilen Petros Suppuris olmuştu, 10 yaşındaki Suppuris… Kardeşi Kosta kaçıp saklandığı için kurtulmuştu. Liasi ailesinden ise 13 yaşındaki George başından ve başka yerlerinden yaralı, kızkardeşi Yanulla da ağır yaralı olarak hayatta kalabilmişlerdi… Katliamda toplam 17 kişi öldürülmüştü ancak Palekitre’deki toplu mezardan toplam 16 kişiden geride kalanlar çıkarıldı – küçük Yannis Suppuris, toplu mezarda yoktu… 

Bu toplu mezar kazısı yapılırken buraya gelmiştim, hayatımda ilk kez bir toplu mezar görüyordum ve bu benim için çok büyük bir şoktu… Toplu mezarın yanına oturup ağlamıştım… Toplu mezara nasıl öylesine atılmış olduklarını, kadınların ve çocukların giysilerini, potinlerini, terliklerini gördüğümde, hayatın onlardan nasıl da çalınmış olduğuna kendi gözlerimle tanık olduğumda şok geçirmiş ve oturup ağlamıştım… Buraya gazeteci arkadaşım Andreas Paraskos’la birlikte gelmiştik…

Kıbrıslıtürkler Palekitre katliamı hakkında hiçbirşey bilmiyorlardı – görgü tanıkları bulacak, burada neler yaşanmış olduğunu öğrenecek ve pek çok röportaj yaparak bu katliamı anlatacaktım bu sayfalarda… Böylece Kıbrıslıtürkler de, bazı Kıbrıslıtürkler’in gerçekleştirdiği Palekitre katliamını öğrenecekti…

Dr. Derviş Özer, küçük Yannis Suppuris’e ne olduğunu çok öğrenmek istiyordu çünkü toplu mezardan çıkmamıştı bu çocuk ve hala “kayıp”tı…

Onun ısrarlı araştırmaları sonucundadır ki bugün burada, yol kenarında duruyoruz, toplu mezarın olduğu yere bakarak onları defnetmiş olan şahidimizle konuşuyoruz… Okurum, değerli genç yazar Dr. Derviş Özer’e yürekten teşekkür ediyorum – o karanlık tarihimize ilişkin insancıl öyküler kaleme alıyor, hüzünlü öyküler ama aynı zamanda komik öyküler de yazıyor savaş yıllarında yaşanmış… Yazdıklarının tümü de gerçeğe dayanıyor ve o Kıbrıs’ta “taraf” tutmayıp hem Kıbrıslıtürkler’e, hem Kıbrıslırumlar’a dair en insancıl öyküleri yazan, geleceğe dair en çok umut vaadeden bir yazar…

Yoldan fotoğraflar çekip notlar alıyorum ve tekrar Lefkoşa-Mağusa yoluna dönüyoruz… Abohor yakınlarında sola dönüp duruyoruz – bu bölgede savaşta öldürülmüş pek çok Kıbrıslırum’un cesetleri varmış 1974’te – o zamanlar buraları tümüyle boşmuş ancak şimdi yol kenarına işyerleri inşa edilmiş… Eğer onların nereye gömülmüş olduğunu bilenler konuşmazsa, onların bulunması çok zor olacak. Ancak bir yol kazısı veya boru döşemek üzere bir kazı veya bir inşaat için kazı olduğunda tesadüfen ortaya çıkabilirler…

Abohor’a geri dönüyoruz ve şahidimizi evine bırakıyoruz, ona bizimle gelip bu yerleri bize göstermiş olduğu için yürekten teşekkür ediyoruz… Sonra da Derviş’in kızkardeşinin evine gidiyoruz, bizim için öğle yemeği hazırlamış… Yemekten sonra Derviş’in babasının tarlasına giderek oradan taze kereviz, taze soğan, pazı, brokolli topluyoruz – Derviş’in sevgili babacığı bunları hormonsuz, ilaçsız, doğal biçimde yetiştiriyor… Abohor’dan manzara müthiş! Tüm Beşparmaklar’ı buradan olduğu gibi görebiliyoruz… Dr. Derviş Özer ve sevgili ailesine veda edip Lefkoşa’ya geri dönüyoruz…

Belki bir gün ülkemiz daha iyi günler görecek ve yalnızca ilkbaharın tadını çıkarmakla meşgul olacak ancak şimdi hayatımıza geçmişten gelen karanlığı ortadan kaldırmak için daha çok çalışmamız, daha çok araştırma yapmamız gerek…

Bu yazı toplam 2142 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar