Abohor’un eski çöp alanında bulundular, şimdi defnediliyorlar… 2
Gazetemizin yıllarca devam eden ısrarlı çabaları ve okurlarımızın çok değerli yardımları sonucunda Abohor’un eski çöplüğünde Kayıplar Komitesi’nin yürüttüğü kazılarda kalıntıları bulunan beş Kıbrıslırum “kayıp” kimliklendirildi… Üçünün Voni’den alınarak “kayıp” edilen 45 kişilik grup içerisinde olduğu anlaşıldı…
SORU: Frosso, kaç çocuğun var?
FROSSO DİMU: İki kızım, bir oğlum var... Yannis oğlumun adıdır, kızlarımın adları ise Yorgulla ve Dimitra... Kocamın adı Demos İoannu, Lefkoşa’da kuru temizleyicide çalışıyordu...
SORU: Nasıl birisiydi kocan?
FROSSO DİMU: Pallaryodissa’dandı. Voni’ye evlenmişti. Erkek kardeşi de gelip Voni’ye evlenmişti. Çok iyi bir adamdı, çok iyi bir karakteri vardı... Kimseye acı bir söz söylediği duyulmamıştı...
SORU: Kayıp kardeşiniz Themis nasıl biriydi Andreas?
ANDREAS VLAMİS: 24 yaşındaydı... Mahkemelerde çalışıyordu, Lefkoşa’da çalışıyordu... “Beylif”ti... Çok iyi bir insandı kardeşim...
SORU: Frosso Dimu’nun kızkardeşi, sizin annenizdi... Yani Frosso, teyzeniz oluyor. Annenizin adı ne?
ANDREAS VLAMİS: Maritsa... Bir kardeşimiz var Themis, o kayıptır. Ben, Andreas, Dimitris, Anna ve Kulla... Bunlar kardeşlerimiz...
SORU: Voni’de 1974’te ne olduydu?
FROSSO DİMU: 14 Ağustos’ta ikinci işgal başladıktan sonra, 40 civarında insan bizim köye geldiydi. Benim eve geldiklerinde, askeri giysilerini değiştirsinler diye onlara giysi verdim. Tüm askeri giysilerini yaktılar, hatta ayakkabılarını bile. Ve sivil giysiler giydiler...
SORU: 40 kişiden fazla bir gruba nasıl giysi bulabildiydiniz?
FROSSO DİMU: Dolapları açtım evde, oğlum onlarla aynı yaştaydı... Andreas Vlamis’in kardeşi de onlarla aynı yaştaydı, onun ve benim oğlumun bütün giysilerini ortaya çıkardıydık, komşulardan da giysi istediydik. Bu kayıp kişilerden biri çok şişmandı – adı Panikos Lambru idi... Lithrodondoslu’ydu bu adam. Bu Matyat yakınında bir köydür...
SORU: 40 civarında bu grup hep aynı köyden miydiler?
ANDREAS VLAMİS: Hayır, hayır... Çeşitli yerlerdendiler, Baf’tan, Dali’den falan... Dali’den Dr. Simeo vardı mesela...
SORU: O şişman kişiye nasıl giysi bulduydu Frosso?
ANDREAS VLAMİS: Bulamadıydı. Köyde şişman bir kişi vardı, ondan istedik... “Bay Hristidi” dedik, “uygun giysin varsa ver adama!” O da verdiydi...
FROSSO DİMU: Sonra onlara makarna pişirdim... Makarnalarını yedikten sonra, üç Kıbrıslıtürk geldi...
SORU: Onları tanıyor muydunuz?
FROSSO DİMU: F.’nin oğlu A. idi bir tanesi – Çiftlik’tendi ve Beyköy’de kalıyordu. S. vardı bir de – Ebiho’dan (Cihangir’den-Abohor’dan) bir kişinin kardeşiydi bu. Üçüncü kişi olan H., Ebiho’dan (Cihangir’den-Abohor’dan) bir çobandı. Bu üç kişi geldi, silahları vardı... Üç el ateş ettiler havaya... İnsanlar dışarı çıksın diye ateş ettiydiler. Benim evim şöyleydi diyelim, karşıda yol vardı... Ateş açıldıktan sonra, evimdeki bu insanlar, elleri havada dışarıya çıktılar. Hepimiz dışarı çıktık...
SORU: Yani kadınları falan da mı aldılar?
FROSSO DİMU: Herkesi aldılar... Kadınları bir yana, erkekleri bir yana dizdiler... Ben “Nere götüreceksiniz kendilerini?” dedim. “Korkma, onları Cihangir’e götüreceğiz” dediler bana. Gitmeye başladılar...
SORU: Kaç kişi tutuklandıydı yani?
FROSSO DİMU: 50 kişi kadar vardı... Erkeklerin sayısı yani...5 tane da kadın... Evime gelenler makarna yedikten sonra, bu gruptan iki kişi bana “Biz gidip etrafta neler olup bittiğine bakacağız” dediler. Derenin içine gittiler... Dere köyün içinden geçerdi o zaman ve bu iki kişi neler olup bittiğini araştırıyordu derenin içinden... Bu arada, bu 3 Kıbrıslıtürk, aldıkları erkek grubunu Cihangir’e götürdüler. Kadınlar köyde kaldıydı. Bu iki kişi baktıkları yerden köyün içinde Türk askeri gördüklerini sandılar ve köprünün altına saklandılar. Bu iki kişi daha sonra bana geldiler ve erkeklerin Cihangir’e götürüldüğünü gördüklerini anlattılar. Ben de kilisenin yanına giderek baktım ve onların gerçekten de Cihangir’e doğru gittiklerini gördüm... Bu iki kişi Dali’dendi. Bana “Köyde Türk askeri gördüğümüzü sandık, korktuk ve köprünün altına saklandık” dediler. Türk askeri geldikten sonra, artık onlar duruma el koydu. İnsanları Neahorgo’ya (Minareliköy’e) kilisenin içine götürdüler. Ben de oraya götürüldüydüm. 50 kişi kadar vardı, bunların tümü Voni’den değildi, civar köylerden de insanlar vardı... Kilisenin içinde bir de ölü eşek vardı... Türk askerleri bizi Neahorgo’ya (Minareliköy’e) götürürken, Birleşmiş Milletler’in bir aracı geldi. Dali’den bu iki kişiden biri, Birleşmiş Milletler aracını görmüştü – Birleşmiş Milletler’e, Voni’den büyük bir grubun tutuklandığını ve Cihangir’e (Abohor’a) doğru götürüldüklerini söylediler ve “Onlar için bir şeyler yapın” dediler. Birleşmiş Milletler askeri Kanadalı’ydı ve onlara “Siz burada kalın, biz gidip bakacağız ne oluyor ve dönüp size bilgi veririz” dediler. Ama geri gelmediler!
Neahorgo’daki içinde ölü eşeğin de bulunduğu kilisede bir gece geçirdik, ölü eşeğin kokuları içinde! Sonra bir Türk subay, kilisenin avlusuna çıkmamızı istedi. Bize “Köylerinize dönmekte serbestsiniz” dedi. “Barış içinde yaşayacağız. Bir sorun yoktur, köylerinize dönünüz” dedi. “Peki ya biri yolda belde bizi görürse giderken ne olacak?” dedik. “Size birer belge vereceğiz, bunu gösterip köylerinize gideceksiniz” dedi bize. Bize birer belge verdi... Yaşlı bir kadın, bir patikadan kızının evine gitmek istiyordu. Etraftaki gözcüler onu görüp vurdular.
SORU: Bu kadını tanıyor muydun Frosso?
FROSSO DİMU: Milu Çavuşi’ydi adı... Vonili’ydi... Çok yaşlı bir kadındı ve öldürülmüştü... Bir Kıbrıslıtürk, kadınların köye yaklaştığını gördüğünde, “Ne oldu? Nere gidiyorsunuz?” dedi bize... Biz de ona “Subay bize köyümüze dönmemizi söyledi, bize belge de verdi, barış içinde yaşayacağız” dedik ona. Bu Kıbrıslıtürk’ü tanımıyordum... Köyümüzdeki büyük kiliseye, Ayios Yeorgios Kilisesi’ne gittik... Bazı Kıbrıslıtürkler mücevherlerimizi, paralarımızı falan topladı...
SORU: Onları tanıyor muydun Frosso?
FROSSO DİMU: Kiliseye götürülen Kıbrıslırumlar, Voni’den, Palekitro’dan (Balıkesir) ve Eksomedosi’dendi (Düzova). Mücevherlerimizi ve paralarımızı toplayanlar ise bazı Kıbrıslıtürk gençlerdi... Türk ordusundan subaylar Dali’den iki kişiyi tutuklayıp onları Türkiye’ye gönderdiler, bunlar bir süre sonra geri döndüler.
SORU: Yani evine gidemiyor muydun Frosso?
FROSSO DİMU: Kilisede kalıyorduk. Üç ay sürdü Voni’de bu hayat... İlk gün, 6 tane genç kız vardı, bunlar 14-15-16 yaşlarındaydılar, çok gençtiler... Onları koruyabilmek için, kızları bir köşeye yerleştirip önlerine geçtik... Gece de onları koruyabileceğimiz biçimde yatıp uyuduk. Bu Kıbrıslıtürk gençler gelip “Sen gel! Sen gel!” diyordu... İnsanların bazı doğal ihtiyaçları vardır, bunun için de bir yer olması gerekir – mesela tuvalet gibi... Oradaki insanlar bu tuvalet ihtiyacımızı gidermemiz için bizi kilisenin en kutsal bölümüne gönderiyordu...
Bu kutsal yere normalde yalnızca papaz ve ona yardım eden çocuklar girebilir... Burada bir masa vardır ve genellikle bu masanın üzerinde azizlerin kemikleri durur... Burası bir kilisede bizim için en kutsal yerdir ve kadınların da kilisenin bu bölümüne girmesine izin yoktur. Burayı tuvalet olarak kullanmamız için gönderdiler bizi oraya... Yakında kiliseye ait tuvaletler olduğunu biliyorduk, onlara “Yakında kilisenin tuvaletleri vardır, izin verin bu tuvaletleri kullanalım” dedik ama “Olmaz!” dediler, “burada yapacaksınız tuvaletinizi...”
SORU: Orada kaç Kıbrıslıtürk vardı?
FROSSO DİMU: Dört kişiydiler...
SORU: İlk gece kızları saklamaya çalıştılar ancak tecavüzler yaşandı... Bu tecavüzler devam etti mi yoksa durdu mu? Çünkü bizim bildiğimiz bunlar bir süre sonra engellendi...
FROSSO DİMU: Çoğu hamileydi...
SORU: Yani Voni’de mi hamile kalmışlardı? Yoksa farklı bölgelerde tecavüze uğrayıp da Voni’ye mi getirilmişlerdi?
FROSSO DİMU: Voni’de hamile kaldılar. Adetleri durmuştu. Anneleri ağlıyordu... Bir kadının kızına birisi tecavüz etmeye çalışmıştı ve kadın çıldırmıştı – “Kocamı tutukladınız, bu size yetmedi mi?” demişti... Hamile olan beş kız vardı bunlar ve anneleri onlara kürtaj yaptırmak istemişti... Bir Türk bize kürtaj için kızların Çatoz’a götürüleceğini söyledi. Ancak anneler bunu kabul etmedi – Çatoz’da kürtajı kabul etmediler. Eğer bir şey yapılacaksa, özgür bölgelerdeki hastanede kürtaj yaptırmak istediklerini söylediler. Bunun üzerine ertesi gün Kızılhaç geldi. Hamile olan beş kızı bir araca koydular ve gittiler.
SORU: Nerede yaptılar kürtajları?
FROSSO DİMU: Nerede yaptıklarını bilmiyorum... Kızılhaç gelip kızları aldı. Kızları alıp nereye götürüp de kürtaj yaptıklarını bilmiyorum çünkü ben köyde kaldıydım...
SORU: Bu kızlar geri geldi miydi Voni’deki esir kampına?
FROSSO DİMU: Hayır... Güneye götürüldüler ve orada oldular herhalde kürtaj... Yıllar sonra tekrar gördüm bu kızlardan birini... Evlenmişti... Kocası bana “Tecavüze uğradığını biliyorum ancak bunun onun isteğiyle olmadığını da biliyorum” dedi...
SORU: Kampın sorumlusu Alpay Topuz bana kendisi kampın sorumlusu olmadan önce bazı kadınların tecavüze uğradığını ancak kendisi geldiği zaman bunu durdurduğunu anlattı. Hatta bazı kişiler ondan bunu istediğinde, reddetti. Alpay Topuz’u hatırlıyor musun Frosso?
FROSSO DİMU: Evet, Alpay’ı hatırlıyorum, durdurmaya çalıştığını da hatırlıyorum, yardım ettiğini de hatırlıyorum. Alpay geldikten sonra kamp sakinleşmişti...
DEVAM EDECEK