1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. Abohor’un eski çöp alanında bulundular, şimdi defnediliyorlar…3
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

Abohor’un eski çöp alanında bulundular, şimdi defnediliyorlar…3

A+A-

Gazetemizin yıllarca devam eden ısrarlı çabaları  ve okurlarımızın çok değerli yardımları sonucunda  Abohor’un  eski çöplüğünde Kayıplar Komitesi’nin yürüttüğü kazılarda kalıntıları bulunan beş Kıbrıslırum “kayıp” kimliklendirildi… Üçünün Voni’den alınarak “kayıp” edilen 45 kişilik grup içerisinde olduğu anlaşıldı…

 

FROSSO DİMU NELER ANLATMIŞTI?
2007 Temmuz’unda bu sayfalarda Frosso Dimu ve Andreas Vlamis’le yayımladığımız röportajın son bölümü şöyleydi:

 

SORU: O bana 36 kızın hamile olarak güneye gönderildiğini anlattı...
FROSSO DİMU:
15 kız hamileydi, bunu biliyorum...

SORU: Bazıları hamile olduğu halde bunu söylemeye çekinmiş...
FROSSO DİMU:
Benim bildiğim 15 kız hamileydi...

SORU: Kilisede kaç Kıbrıslırum vardı?
FROSSO DİMU
: 50 kişi kadardık... Tek bir kapı açıktı, diğer kapılar kilitlenmişti... Noel yaklaşırken, serbest bırakılacağımız zaman da yaklaşıyordu. Bir gece beni komutanlardan birinin yanına gitmem için çağırdılar... Bir kadın öğretmen vardı, onun da bana eşlik etmesini istedim, aksi halde gitmek istemedim. Bu kadın Kıbrıslırum’du, lise öğretmeniydi. Öğretmenle gitmek istememin nedeni şuydu: O 40 kişilik grup tutuklanmadan önce, kimse bu insanların kim olduğunu bilmiyordu. Ben onlardan bir kağıda isimlerini ve köylerini yazmalarını istemiştim daha evimdeyken... Pek çok kişi, hemen hepsi ancak tümü değil, isimlerini ve köylerini bir kağıda yazmışlardı. Şanslıyız çünkü bu insanların kimler olduğunu biliyoruz şimdi...

SORU: Bu kağıt neredeydi?
ANDREAS VLAMİS:
Sana daha önce, Frosso’nun çok zeki bir kadın olduğunu söylemiştim... Akıllı bir kadın olarak bak ne yaptı: Tek bir kağıt vardı – Kipulla adlı kıza “Bu kağıdı Türkler bulabilir, o nedenle kopyasını çıkarmalısın” demişti. “Bu isimleri tekrar yaz başka bir kağıda...” Bu kağıdı Birleşmiş Milletler’e ulaştırmalıydık – her kim birkaç ay içinde serbest kalacak olursa, bu kağıdı hükümet yetkililerine de ulaştırmalıydı. Böylece bir kopyasını çıkardılar bu kağıdın...
FROSSO DİMU: Bu kağıdı kilisede saklamıştım... Bir noktada Sayın Denktaş, Sayın Kleridis’le Voni’ye gelmişti... “Sayın Kleridis” dedim ona, “şimdi buraya geldiğine göre, sana verecek bir şeyim var... Bunu Birleşmiş Milletler’e verecektim ancak onlar geri gelmediler. Evimde tutuklananların listesidir bu” dedim. Ve bu listeyi Kleridis’e verdim...

SORU: Bu ne zaman olmuştu?
FROSSO DİMU:
Ağustos sonuydu veya Eylül başı gibi bir şeydi galiba... Üç ay kaldık Voni’de enklavda – gelip giden yoktu, haber yoktu... Ben güneye geçtikten sonra Kleridis’e gittim, “Bu insanların akibetini araştırmaya söz vermiştin, ne yaptın?” dedim ona. “Türkler bir şey söylemiyor ama aralık bir kapı var, yurtdışında toplantılara katıldığımda, onlara soracağım” dedi bana. Ama bir şey olmadı...
Bu arada komutanın yanına gitmemle ilgili anlatacaklarımda kalmıştık... Komutan İsmet idi... Onun evi de komutanın merkeziydi çünkü komutan oydu!

SORU: Yani Beyköy’den İsmet’i mi görmek istiyordun?
FROSSO DİMU
: Hayır! O beni görmek istiyordu... Ancak ben yalnız gitmek istememiştim, o öğretmen kadınla gitmek istemiştim oraya... İsmet beni çağırmıştı.  Ancak ilk defasında İsmet’i aramışlardı ve onun ayrılması gerekmişti, bu yüzden orada bulunan başkalarıyla konuşmuştum. Kleridis’e verdiğim kağıtta ne olduğunu bilmek istiyorlardı.
Kocamın adı Dimos İoannu ve  tutuklananlar arasındaydı...
“Kleridis’e bu kağıdı verdim çünkü başlarına ne geldiğini öğrenmek istiyorum” dedim. Hamile bir kadın vardı, neredeyse doğum yapacaktı – bu yüzden Lefkoşa’da hastaneye gitmesi gerekiyordu. Bu kadına da, bu listeyi yetkililere ulaştırması gerektiğini söylemiştim... O hamile kadının gideceği gün, o kağıdı tekrar gönderdim onunla...
“Sizin cumhurbaşkanınız bizden bazı kişileri istiyor. Kleridis’e verdiğin o kağıt neydi?” dediler bana...
O zaman onlara “Biliyorsunuz ki kocam tutuklandı” dedim, “kızkardeşimin oğlu da tutuklandı, bunu da biliyorsunuz” dedim. “Tek bir şey biliyorum... O da, üstünde kocamın ve kızkardeşimin oğlunun adı olan bir kağıt verdiğim” dedim. “Onları tutuklayanlar da şu, şu, şu kişilerdi” dedim. “Başka bir şey bilmem” dedim.
 “Ama başkanınız bizden insanları istiyor” dediler...
Onlara bu insanları tutuklayan insanları da sıraladım...
İsmet’yle ikinci kez görüştüğümüzde ona adıyla hitap ettim. O da bana “Adımı nereden bilin?” dedi. “Ben senin annen Behice’yi  de, baban Hüdaverdi’yi de tanırım” dedim. “Beyköy’ün hocasıdır, bizim köye gelir...”
“Annemle babamı nereden tanın ki?” dedi bana.
“Çünkü yaz aylarında tarlalarda birlikte çalışırdık” dedim. Biz Kıbrıslırumlar, ölmüş bir kişiden bahsederken “Tanrı onu affetsin” diyerek başlarız söze. İsmet’in de annesi ölmüştü, ben de annesinden bahsederken “Tanrı onu affetsin” demiştim.
“Annemden böyle bahsettiğine göre ve babamı da tanıdığına göre,  yarın serbest bırakılacağını söyleyebilirim sana... Tümünüz serbest kalacaksınız” demişti İsmet bana...
İsmet, ertesi günü beni yeniden çağırdı... Ve bana 5 Kıbrıs Lirası verdi...
“Annemle babamı tanıyorsun, kocanın nerede olduğunu bilmiyorsun... Paran da yok şimdi, gittiğinde yiyeceğe ihtiyacın olacak. Bu parayı ilk ihtiyaçlarını karşılayasın diye vereyim sana” dedi bana...

SORU: İsmet’in söz verdiği gibi serbest kaldınız mıydı ertesi gün?
FROSSO DİMU:
Evet...

SORU: Kamptayken herhangi birisinin öldürüldüğüne tanık oldun mu Frosso?
FROSSO DİMU:
Görmedim ancak bazı Kıbrıslıtürkler kendi aralarında konuşurken duydum....

ANDREAS VLAMİS: Kampta öldürülenlerden biri amcamdı – adı
Hristodulos... Vurulmuş ve öldürülmüş... Frosso, öldürüldüğünü görmemişti ancak iki asker kendi aralarında konuşurlarken, öldürüldüğünü duymuştu.

SORU: Hangi gün serbest kalmıştın Frosso, hatırlıyor musun?
FROSSO DİMU:
24 Aralık 1974’tü, Noel günüydü... 

SORU: Bu kamp hep Kıbrıslıtürkler’in denetiminde miydi?
FROSSO DİMU:
Cihangir’den  (Abohor)Kıbrıslıtürkler’in denetimindeydi...
ANDREAS VLAMİS: Neden biliyor musun? Çünkü köyümüz, son köydü... Bizim köyden sonra Türk bölgesi başlıyordu – Ebiho (Cihangir-Abohor), Mora (Meriç), Çaoz (Çatoz – Serdarlı), Kalivaça (Kalavaç)... Tüm bu köyler... Ve bizim askerlerimiz, bizim köyden çıkıp gitmişlerdi örneğin Çatoz’a... Ve herkes, yani bölgedeki tüm Kıbrıslıtürkler, onların Voni’den geldiklerini biliyordu, “Voni’den geldiler” diyorlardı... Ne yaptılarsa, bedeli ödenmek zorunda kalındı... Çok sayıda kaybımız var, 24 kişi var kayıp Voni’den, bundan başka öldürülenler var...

SORU: Frosso, son olarak söylemek istediğin bir şey var mı?
FROSSO DİMU:
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin Strazburg’taki oturumuna gittim... 1985’teydi sanırım... Orada sanırım 14 kişiydik ve kayıp sevdiklerimiz hakkında tanıklık yaptık. Mahkemenin kararı, Türkiye’nin bu kayıp insanların akibeti hakkında kanıtlar sunmasıydı. Ancak bu karar çekmecelere gömüldü..

Bilmek istediğimiz tek şey vardır: Gerçek... Öldürüldüler mi yoksa sağ mıdırlar? Gerçek neyse, onu bilmek istiyoruz. Başka bir şey istemiyoruz. Yalnızca gerçeği istiyoruz...”

(YENİDÜZEN – Kıbrıs: Anlatılmamış Öyküler… Sevgül Uludağ - Temmuz 2007)

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Bu yazı toplam 2045 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar