AÇ-KAPA HÜKÜMETİ
‘En kötü karar, kararsızlıktan iyidir.’
Böyle bir atasözü var mı bilmiyorum ama yoksa da sorun değil.
‘En kötü örgüt, örgütsüzlükten iyidir’ sözüne hep inandım. Kararlılık konusunda da aynı görüşteyim.
Kararlı olmak lazım...
Ve o kararı aldıktan sonra da arkasında durmak lazım.
Yönetici kadroların en zor sınavıdır bu.
Hem karar almak…
Hem de arkasında durmak…
Aksi halde yönetmek imkansız hale gelir.
Karar almazsanız, aldığınız kararları sürekli bozarsanız, değiştirirseniz, iptal ederseniz o zaman siz yöneten değil ‘sürüklenen’ olursunuz.
Çünkü herkesin mutlu, herkesin tatmin, herkesin destek olacağı bir karar olmaz, olamaz. Mutlaka birileri beğenecek, birileri beğenmeyecektir.
Her kesimin çıkarları, beklentileri aynı değildir.
O yüzden her türlü karar eleştiriye de, tartışmaya da açıktır.
Yeter ki adaletli olsun, hukuki olsun, vicdani olsun…
***
Şimdiki hükümetin ‘karar alma’ ve ‘kararları uygulama’ karnesine bakalım.
Geçer not almaları mümkün mü?
Sadece kendilerine oy vermeyenlerin, muhalif düşüncede olanların değil, toplumun çok büyük bir kesimin yargısı böyledir.
Belki ‘sıfır’ vermez kendi taraftarları ama karneye ‘5’i bile kolay kolay onlar bile yazamaz.
Çünkü ‘kararsızlık’ ve ‘sürekli karar değiştirme’ adeta bir politika haline gelmiş durumdadır.
Hangi kararı doğru aldılar, hangisini değiştirmediler, kaç kararlarının arkasında durdular ki bugüne kadar?
Mesela eğitimde o kadar çok karar değişti ki, Bakan Olgun Amcaoğlu’na sorsanız o bile ‘okulların şu anda açık mı yoksa kapalı mı olduğunu’ kolay kolay bilemeyebilir.
Maliye Bakanı Dursun Oğuz kamu maliyesiyle ilgili son iki ayda o kadar taban tabana zıt açıklamalar yaptı ki, KKTC’yi Brunei Sultanlığı kadar zengin, bazen en zor durumdaki Afrika ülkesi sanmanız işten değil.
‘Hayatı ucuzlatma’ lakırdılarıyla boş ve ucuz vaadler sarf edenlerden söz etmek bile abes…
Ama ülkeyi açma-kapama konusunda hükümetin ikircikli, gayrı bilimsel tavır ve kararları üstünde durmak şart. Çünkü bu kararlar -daha doğrusu kararsızlıklar- ülkeyi ‘bitme noktası’na getirdi!
***
Hem öngörüsüzlük, hem de yaşananlardan ders almama eğilimi yüzünden neler oldu, fakında mısınız?
Mesela şu oldu: Bakanlar Kurulu yüksek öğretimle ilgili, Eğitim Bakanlığı’nın getirdiği bir önergeyi onayladı. Nedir o?
Özetle şu: Bahar döneminde eğitim yüzde 40 online, yüzde 60 ise yüz yüze olacakmış. Ama ‘gelebilecek öğrenciler’ için geçerli bu kural. Gelemeyenler tamamen online devam edebilecekler.
Buraya kadar her şey ‘normal’ görülebilir.
Ama asıl enteresan nokta, ‘bahar dönemi öğrenci kayıtlarının Mayıs ayı sonuna kadar yapılabilecek’ olması…
Mayıs sonu!..
Yani bahar döneminin sonu… Finallerden hemen öncesi…
Bu ne demek?
Birileri Hanya’yı da, Konya’yı da anladı demek…
Yani değil Mart’ta, Nisan’da dahi öğrencilerin geleceğine dair umut kalmadı.
Belli ki üniversitelerde kalmadı bu umut ve ‘belki Mayıs sonuna kadar işler düzelir’ diyerek, kayıtları uzattıkça uzatmak istediler.
Oysa Bakan Amcaoğlu ‘Mart’ta 30 bin öğrenci hedefliyoruz’ diyeli daha iki hafta ya oldu ya olmadı.
Burnunun ucunu dahi göremeyen bir hükümet var başımızda…
Sürekli ‘açıp kapatan’ bir hükümet…
İşimiz çok ama çok zor gerçekten…