1. YAZARLAR

  2. Sevgül Uludağ

  3. “Acı Söylem: Kosova’da çatışma sonrası kayıplar konusunun politize edilmesi...”
Sevgül Uludağ

Sevgül Uludağ

0090 542853 8436/00357 99 966518

“Acı Söylem: Kosova’da çatışma sonrası kayıplar konusunun politize edilmesi...”

A+A-

Nina Kaufmann

***  Kosova çatışması esnasında ve sonrasında, Kosova’da yaşayan bütün toplumlardan erkekler, kadınlar ve çocuklar zor kullanılarak “kayıp” edilmişlerdi... 2000’li yılların başlarında bazıları hapislerde sağ olarak bulunurken, çoğu toplu mezarlarda bulunmuştu... Günümüzde 1,621 kişi hala kayıptır, Uluslararası Kızılhaç Örgütü ICRC’ye göre... Zor kullanılarak kayıp edilmelerin meydana geliş şekli nedeniyle her bir kayıp şahsın akibetini ortaya çıkarmak mümkün olmayabilirse de, eğer olası gömü yerleri hakkında bilgi alınabilirse ve daha önce yanlış kimliklendirilmiş olanlar konusu çözümlenebilirse, yüzlerce aile savaş esnasında sevdiklerinin başına neler gelmiş olduğu konusunda yanıt alabilecektir.

***  Ailelerin “bilme hakkı”, uluslararası insancıl ve insan hakları hukuku tarafından tanınmıştır ve ileri gitmek için önemli bir adım da pek çoğu için kayıplardan geride kalanların kendilerine geri verilmesidir... Son yıllarda kimliklendirilen kayıp şahısların sayısında azalma gözlenirken, bu konu giderek tırmanan biçimde hem Kosova’da, hem de Sırbistan’da manşetlere taşınmaktadır.

***  Kayıplar konusunun politize edilmiş olduğu, hala kayıp olanların bulunması yerine artık Priştine ile Belgrad arasındak artan insani işbirliğine odaklanılmadığı ancak konunun bu iki başkent arasında yalnızca birbirini suçlama oyununda bir araç olarak kullanılmakta olduğu yönünde iddialar bulunmaktadır. Kayıplar konusunun bu şekilde siyasi bir araç haline dönüştürülmesi, hala kayıp olanların bulunması ve kimliklendirilmesi için işbirliğini engellemekle kalmaz, aynı zamanda Kosova’da bugün yaşamlarını sürdüren Arnavut kökenli ve Sırp kökenli toplumlar arasında güvensizliğin artmasına da yol açar.

***  “Kayıpların açıklığa kavuşturulamamış akibeti” başlıklı incelememe dayanmaktadır bu yazdıklarım, bu incelememi Priştine ile Mitroviça kentlerinde 2022’nin ilkbahar aylarında gerçekleştirdim, 1998-99 çatışmasında kayıp edilmiş şahıslar konusunun Kosova’da yaşayan Arnavut kökenlilerle Sırplar arasındaki güveni nasıl etkilediğini inceledim. Kayıp şahısların yakınlarıyla çalışan 16 kişiyle derinlemesine röportajlar yapılmıştır, bunlar hem Arnavut kökenli, hem de Sırp kökenli insanlardan oluşmaktaydı.

***  İnceleme, kayıp şahıslar konusunun bizzat kendisinin toplumlar arasındaki güvensizliği arttırmadığı bulgusuna varmıştır. Ancak her iki taraftan da politikacılar konuyu polize etmekte, iki etnik grup arasında zaten temas yoksunluğunu kuvvetlendirecek varolan savaş söylemleriyle oynamaktadırlar – böylelikle bu durum Kosova’da etnik gruplar arasındaki güveni etkilemekte ve konu çözümsüz bırakıldığı sürece de etkilemeye devam edecektir. Günümüz kosovasında Arnavut kökenlilerle Sırp kökenlilerin 1998-99’da yaşanmış olan şiddet deneyimlerini buluşup konuşabilecekleri alan çok azdır, böylece savaşa dönük anlatılar çoğunlukla karşıttır ve tek taraflıdır.

***  Güçlü bir “saldırgan-kurban ikilemi”nin var olduğunu anlattı röportaj yapılan bir şahıs, kendisine isimsiz olarak atıfta bulunulmasını istedi ve bu da Kosova’nın tüm etnik toplumlarının dahil olduğu kayıplar konusunun tartışılmasını karmaşık hale getiriyor. Kamuoyuna yönelik açıklamalarında politikacılar kayıp şahısların sayısını kendi anlatılarına göre uyarlıyorlar. Kosovalı Arnavut kökenli politikacılar, Arnavut kökenli olmayan kurbanlardan pek ender söz ediyor. Aynı şey, Sırbistan’da da Sırp olmayan kurbanlar için geçerli...

***  Tek taraflı anlatılar aynı şekilde savaş esnasında öldürülmüş olanların anma törenlerinde de görülebiliyor. Röportaj yapılan bir diğer şahıs, isimsiz olarak kalmak istediğini belirtti ve Mitroviça’daki Pazar yerinin bombalanması örneğini verdi. “Burada Roman bir kız da öldürülmüştü ve patlamada ölen Arnavut kökenli kurbanlar için yaptırılan anıtta, onun adına yer verilmedi” dedi.

kosovada-pristinede-kayiplarla-ilgili-bir-sergiden-gorunum.jpg

***  Mitroviça’nın Sırp ağırlıklı kuzey bölgesinde Yeni Sosyal İnsiyatif örgütünde araştırmacı olan Miliça Radovanoviç de röportaj verenler arasındaydı ve Arnavut kökenli olmayan kurbanlar konusunun Kosova’da “tabu bir konu” olduğunu anlattı. “En üst düzeyde yetkililer bu konuyla ilgili olarak konuştukları zaman, yalnızca Arnavut kökenli kurbanlardan söz ederler, Kosova savaşı esnasında öldürülmüş olan Sırplar’dan veya çoğunlukta olmayan diğer etnik kökenlerden gelen kurbanlardan hiç söz etmezler” diye konuştu Radovanoviç.

***  Sınırın öteki yanındaki Sırbistan’da ise Kosovalı Arnavut kökenlilerin bulunduğu toplu mezarlarla ilgili hemen hiçbir zaman anma hareketi yapılmaz... “Tek bir işaret... Tek bir küçük anıt bile yoktur” diyor röportaj yaptığımız bir diğer kişi... O da isimsiz olarak kalmak istiyor... Sırp yetkililerin “yanlış yaptıkları herşeyin üstüne sünger çekmeye çalıştığını” anlatıyor...

***  Buna bir örnek Bataynika toplu mezarıdır ki burada 2000’li yılların başlarında 744 Kosovalı Arnavut’tan geride kalanlar bulunmuştu... Bu mezar bir polis merkezinde bulunmaktadır ve kamuoyunun ulaşabileceği bir yerde değildir, kampanya yürüten sivil toplum, toplu mezarın bulunduğu noktada bir anı merkezi oluşturulması talebinde bulunurken, yetkililer onları görmezden gelmiştir.

***  Savaşın sona ermesinin üstünden 24 sene geçtiği halde, Kosova toplumu bölünmüş vaziyettedir. Arnavut ve Sırp toplumlarından çok küçük yaşlardaki çocuklara savaşta neler olduğuna ilişkin farklı öyküler anlatılmaktadır ve büyüdükçe de farklı radyo istasyonlarını ve televizyon kanallarını takip ederek farklı politikacılara kulak vermektedirler. 2022 yılına gelindiğinde Kosova’daki Sırp toplumunun yüzde 90’ının Kosovalı yetkililer tarafından veirlen kişisel belgeleri vardı, yakın geçmişte NGO Aktiv tarafından yapılan bir araştırmaya göre. Ancak röportaj yapılanlardan birisi, Sırpların çoğunun “kendilerini koruyucu ve görev sahibi” olarak Belgrad’a güvendiklerini belirtmiştir.

***  Arnavut kökenliler ile Sırp kökenlilerin fiziksel olarak ayrılmış toplumlarda yaşadıkları bir durumda, eğitim, medya ve politikaya gelince de farklı gerçeklikler ortaya çıkmaktadır ve politikacıların savaşın mirası hakkında konuşmaları da kamuoyunda çok büyük etki yaratmaktadır. Buna kayıp şahıslar konusu da dahildir.

***  Hem Arnavut, hem de Sırp kökenlilerden röportaj yapılanlar, günümüz Kosovası’nda güvensizliği körükleyen ana konulardan birisinin savaş esnasında işlenmiş suçlarla ilgili şimdiki siyasi diskursun olduğu konusunda hemfikir olmuşlardır... “Böylesi bir atmosfer olduğu sürece korkarım ki kayıp şahıslar konusu ikincil hatta üçüncül bir konu olmaya mahkumdur, bizi bölen ana konulardan birisidir bu ve aramızda gerginlik yaratır” diye konuşuyor BİRN ve diğer medya araçlarında gazetecilik yapan Serbeze Hakyiyaj.

***  Kosova Kayıp Şahıslar Kaynak Merkezi’nden Sara Salihu ise kayıp şahıslar konusunun, güvensizliği ve düşmanlığı tetikleyen bir konu olmak zorunda olmadığının altını çiziyor. “İki şey arasında ayırım yapmak gerekir – savaş esnasında suç işlemiş olanlar veya suçlular ile sıradan insanlar arasında ayırım yapmak gerekiyor” diyor verdiği röportaj esnasında... “Suçları genelleştirmemek gerekir çünkü bu suçları işleyenler insanlardı, bireylerdi, tüm bir ulus bu suçları işlememiştir” diyor... “Fakat yine de insanların iyileşip ileriye gitmesine izin vermeyen de liderlerdir” diye konuşuyor.

***  Gerek AB tarafından fasilite edilen Priştine-Belgrad diyaloğunda, gerekse genel siyasi tartışmalarda sık sık dile getirilen bir konu da savaş dönemine ait resmi arşivlerinde, özellikle Sırbistan’da yeni olası gömü yerleri hakkında bilgi bulunup bulunmadığıdır. Ancak Sırbistan devleti kendi gizli arşivlerini açmakta isteksizdir ve sık sık eğer Kosova Kurtuluş Ordusu arşivleri açılırsa, ancak o zaman kendilerinin de böyle bir şey düşünebileceğini belirtmiştir. Ancak bir gerilla grubu olarak çalışmış olan Kosova Kurtuluş Ordusu’nun gerçekten de düzgün bir arşivi olup olmadığı da belirsizdir.

***  Her halukarda, röportaj yapılanlardan biri düzgün bir arşiv olmamış olsa da, Kosova’da kayıp Sırplar’la ve çoğunlukta olmayan diğer toplumlardan kayıplarla ilgili bilgisi olan insanlar bulunabileceğine işaret ediyor. Yaptığımız inceleme-araştırma için bir röportaj veren insan hakları aktivisti ve tiyatro yönetmeni Kuştrim Koliki de “gerçek arşivler bulunmasa dahi, bu yanlış şeylere tanık olmuş gerçek insanlar vardır” diye konuşuyor.

***  İşbirliğinden yoksunluk ve bilgi paylaşma konusundaki isteksizlik, kayıpların bulunmasına yönelik ilerlemenin önünde engellerdir fakat bu, Kosova’daki Arnavut kökenliler ile Sırp kökenli toplumlar arasında güven konusunda güçlü bir olumsuz etki yapmakta ve Serbeze Hakhiyaj’ın dediği gibi insanları “etnik çizgiler içerisine hapsetmektedir...”

***  Priştine-Belgrad arasında oluşturulmuş olan kayıp şahıslarla ilgili iki toplumlu çalışma grubunu fasilite etmekte olan Uluslararası Kızılhaç Örgütü ICRC de defatle kayıp şahıslar konusunun insancıl boyutlarda tutulması, “güçlü siyasi destekle beraber” konunun politize edilmemesi konusunun önemini vurgulamış bulunuyor. Oysa son eğilim tam ters yöndedir. Kosova ve Sırbistan’daki politikacılar kendi toplumlarındaki kayıp şahıslarla ilgili pek çok konuşma yaparken, hem Kosova Başbakanı Albin Kurdi, hem de Sırp Cumhurbaşkanı Aleksandar Vuciç, kayıp şahıslar konusunu savaş esnasında işlenen suçları itiraf etmedikleri gerekçesiyle tekrar tekrar ötekini suçlamak için kullanmışlar fakat savaş esnasında kendi taraflarının işlediği suçları itiraf etmeyip aynı zamanda işlenmiş olan bu suçların kovuşturulmasına yönelik yasamanın zayıflığından da söz etmemişlerdir.

***  Koliki’nin dediği gibi kayıp şahıslar konusu “çözümlenmesi için siyasi düzeyde ele alınmak için politize edilmiyor, siyasi kredi elde etmek üzere kullanmak ve kötü biçimde kullanmak, birbirini suçlamak ve birbirine hakaret etmek üzere kullanılıp politize ediliyor. Ve bu da sorundur çünkü bu konu ancak siyasi irade göstererek çözümlenebilecek bir konudur, özellikle de arşivler konusunda...” Her iki hükümet de işbirliğinin arttırılması çağrısında bulunuyor ancak bu çoğunlukla bir davetten çok bir tehdit ya da ultimatom şeklinde yapılıyor. Ve politikacıların işbirliği ihtiyacını nasıl çerçevelendirdikleri de kamuoyunda etki yaratıyor.

*** Kayıp Şahıslar Kaynak Merkezi’nden Nataşa Boziloviç’in kayıp yakınlarıyla çalışmalarından kaynaklanan deneyimlerine dayanarak belirttiği gibi, “liderler ne kadar radikal açıklamalar yaparsa, aileler o kadar birbirinden uzaklaşır... Geçen sene aileler arasındaki işbirliği ve genel olarak toplumlar arasındaki işbirliğinde geriye gidiş görülmüştür...” Boziloviç ayrıca kayıp şahıslarla ilgili Priştine-Belgrad çalışma grubunun çıkmaza girmiş olduğunu çünkü Kosova delegasyonunun, Sırp delegasyonu başkanı Veliko Odaloviç’in savaşa karıştığı gerekçesiyle görevden alınmasını talep ettiğini hatırlatıyor. Kayıp Şahıslar Kaynak Merkezi, kayıp şahısların bulunmasına ilişkin gereksiz yere politize edilen bu sürecin alandaki durumu kötüleştirdiğini ve farklı etnik kökenlerden kayıp yakınları arasındaki diyaloğu da özellikle kötü biçimde etkilediği görüşünü ortaya koyuyor.

***  İsimsiz kalma koşuluyla konuşan röportaj yapılmış olan bir diğer şahıs da kayıplar konusundaki siyasi diskursta olumsuz bir eğilim görüldüğünü kaydediyor ve “Bu çok zalimce birşeydir, bu konuyu kötüye kullanmak kolaydır çünkü ailesinde kayıp şahıs olmayanlara da dokanır” diyor.  Röportaj veren bir diğer kişi de Kosova’daki Arnavut ve Sırp kökenli toplumlarda savaşa ilişkin anlatıların farklı olmasına karşın “bir annenin acısının etnik bir kökeni yoktur” diye konuşuyor...

***  Bu konuda konuşup paylaşmayı ve görüş alış verişini kolaylaştıran bir ortam yaratan bazı başarılı girişimler olmuştur. 2017’den bu yana, merkezi Priştine’de bulunan Kayıp Şahıslar Kaynak Merkezi, farklı etnik toplumlardan kayıp yakınlarını deneyimlerini paylaşmak ve kayıp şahısların akibetini araştırma çabalarının arttırılmasını birlikte savunmak üzere bir araya getirmiştir. Kayıp Şahıslar Kaynak Merkezi iki yaşlı adam tarafından kurulmuştu. Bunlardan biri oğlu kayıp olan Kosovalı bir Arnavut olan Bayram Kerkinay, diğeri de kardeşi kayıp olan Kosovalı bir Sırp olan Milorad Trufunoviç idi. Röportaj yapılanlardan biri, 15 sene önce buluşmaya başladıklarında “önce birbirlerine bağırıp birbirlerini suçluyorlarmış...” Fakat sonra bu iki adam birbirleriyle gerçekten konuşmaya başlamışlar ve aynı tür acıyı paylaştıklarını anlamışlar, işte o zaman birlikte çalışmaya başlamışlar... Kayıp Şahıslar Kaynak Merkezi’nin itici gücü olmuşlar – bu platform, Kosovalı Arnavutlar’la Kosovalı Sırplar’ın aynı amaç için birlikte çalıştığı pek az platformdan biri halen...

***  Kayıp Şahıslar Kaynak Merkezi’nde program görevlisi olan Nataşa Boziloviç ile Sara Salihu, farklı kökenlerden gelen kayıp yakınlarının başlangıçta işbirliği yapmakta isteksiz olduklarını fakat tarafsız bir ortamda duygularını ifade edebildikleri zaman derhal ortak bir zemin bulabildiklerini anlatıyorlar. Merkezi Priştine’de olan bir barış örgütünün bir temsilcisinin de belirttiği gibi, Kayıp Şahıslar Kaynak Merkezi’nin organize ettiği ortak toplantılarının atmosferi, genelde toplumdaki atmosferden daha iyi oluyor: “Siyasi alanda her iki taraf da birbirini suçlamaya çalışır... ancak bir kez kayıp yakınlarıyla bir toplantıya katıldığınızda, acının aynı acı olduğunu, umudun aynı umut olduğunu, hedefin aynı olduğunu görürsünüz, işte o zaman Arnavut ya da Sırp olmak o kadar da önemli değildir...”

***  Kayıp Şahıslar Kaynak Merkezi örneği, toplumlar arasında ortak bir anlayış bulmanın mümkün olduğunu gösteriyor, gerçekte ise bu insiyatif, türünün neredeyse tek örneği bu coğrafyada. “Ancak Kosova ve Sırbistan’da siyasi irade, bu durumu değiştirebilir” diye düşünüyor röportaj yapılmış olan şahıslar. “Toplumlar arasında ilişkileri iyileştirip işbirliğini arttırmaya yönelik sivil toplum insiyatifleri son derece önemliyken, eğer bir toplumda siyasiler tam karşıt yönde çalışıyorsa, o zaman toplumu değiştirmek mümkün olmayacaktır” diye düşünüyorlar.

***  1998-99 savaşından kayıp şahısların aranması ve kimliklendirilmesinde ilerleme kaydetmek için de siyasi irade ve işbirliği gerekiyor. Bu süreçteki çıkmaz ve siyasi düzeyde karşılıklı suçlama oyunu, kayıp yakınlarının yanıtlar bulma şansını tehdit ederken, aynı zamanda daha fazla düşmanlık ve güvensizliği tetikleme riski de taşıyor.  Salihu “Kayıp şahıslar konusu insanların acı çektiği bir konudur ve prensipte insancıl bir konudur fakat halen her iki taraftan politikacılar bu konuyu rehin almış durumdadır” diye konuşuyor...

https://balkaninsight.com/2023/01/19/bitter-rhetoric-the-politicisation-of-missing-persons-in-post-conflict-kosovo/

(BİRN’de Nina Kaufmann’ın 19 Ocak 2023’te yer alan incelemesini özetle derleyip Türkçeleştiren: Sevgül Uludağ/YENİDÜZEN).

Bu yazı toplam 806 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar