AÇIK HAVA HEYKEL MÜZELERİ YAPALIM
Yıllar önce Larnaka’da Ayia Napa bölgesinde bir tatil yapmıştık.
Bu tatil öncesi herkes gibi ben de bu bölgeyi sadece barların olduğu bir eğlence merkezi olarak biliyordum.
Gezi öncesi internetten bölgede ziyaret edilebilecek turistik yerleri inceledik. Luna Park, Cape Greco, Açık Heykel Parkı, Liman ve daha bir çok yer vardı.
Ardından gideceğimiz yerleri işaretleyip, yakın olanları değişik günlere göre grupladık ve üç tam günde Ayia Napa’yı tanıdık.
Gezilecek ve görülecek pek çok yer keşfettik.
Bu yerler arasında beni en çok etkileyen ULUSLARARASI AÇIK HEYKEL MÜZESİ oldu.
2014 yılında açılmış olan bu müze, denize yukarıdan bakan yirmi bin metrekarelik kocaman bir açık alanı kaplıyordu. Bu manzaralı alan içerisinde ise çok güzel bir yürüyüş güzergahı sunuyordu.
İlk açıldığında dünyanın farklı bölgelerinden yirmi adet heykeltıraşın birçok eserini barındıran bu patika zaman içerisinde yeni eserlerle daha da güçlenmişti.
Bölgeye gelen turistler için atılan bu adım özellikle bizlerin dikkatini çekti.
Tam tamına bir buçuk saat boyunca o patikada zaman geçirdik.
Birçok eser gördük ve birçok fotoğraf çektik.
Birçok heykelin önünde kendimizi mest olurken bulduk.
Kendi kültürümüzden ve farklı kültürlerden yola çıkmış sanatsal yaklaşımlarla bezenmiş bir açık hava müzesindeydik.
Özellikle güzergahın üzerindeki metal bir köprü ve bu köprü üzerine yerleştirilen Yunan Tanrıları’nı betimleyen heykellere bayıldık.
İşin ilginç yanı, turizm sezonu henüz açılmamış olmasına rağmen bu park turistlerle doluydu.
Parkurun hiçbir noktasında yalnızlık çekmedik, hatta resim çekmek için sıra beklemek zorunda olduğumuz anlar bile yaşadık.
Heykel parkı ziyaretimiz bize gün boyunca bazı öğretiler sundu.
Ayia Napa gece hayatıyla, eğlencesiyle ve deniziyle hali hazırda Avrupa’dan birçok genç turisti kendine çekiyordu. Bu da bölgenin ekonomisinin güçlenmesine fayda sağlıyordu.
Ama şehir burada durmayı seçmedi. Turizmini daha da güçlendirmekten ve sanat adına önemli bir adım atmaktan geri durmadı. Ve bu bağlamda attığı adım işe yaradı.
Heykel parkı büyüdü, turist tipolojisinin yelpazesi gelişti ve bölgeye sanat adına önemli bir katkı sağladı.
Bu heykel parkurunu düşündüğümüzde aklımıza gelebilecek ilk yer, çizgisel niteliğinden dolayı Kumsal Parkı olabilir.
Hali hazırda düz bir güzergahı Kumsal Parkı heykellerle donatılabilir.
Böylece bu park, kendini ziyarete gelen çocuklarımıza, üniversite öğrencilerine ve turistlere adamızın zengin kültürünü anlatabilir. Dahası, Mehmet Akif Caddesi’ne bağlanan bu güzelim parkın sanatsal yönü ile bölge esnafına da yeni bir soluk alabilir.
İnanın sadece Lefkoşa’da değil, tüm şehirlerimizde uygulanabilecek heykel vizyonun götürüsü az, getirisi çok olacaktır.
Hiçbir şey başarılamasa bile, akşam yürüyüşünü yapan bölge sakinlerine güneş batarken sanatla bütünleşmiş güzel anlar sunacaktır.
Düşünmeye değer…