Açık Kapı
Periyodik olarak uluslararası araştırmacılar, gazeteciler, barış teorisyenleri Kıbrıs’a gelir ve henüz denenmemiş bir şey kalmış mı kontrol etmeye ya da başarıya nasıl ulaşılamadığını çözmeye çalışırlar. Takriben bir saat süren çeşitli kişiler ile röportajlar sonrası, konunun anlaşıldığına kanaat getirilir, derin sosyal analizler yapılır, tekerlek yeniden icat edilir ve raporlar bir kez daha raflanır. Bir sonraki sefere dek…
Böyle bir röportaj sırasında Avrupa Birliği’nin çözüm çalışmalarındaki yerini tartışıyoruz, sivil topluma etkisini. 2002 yılında başlayan toplumsal ayaklanma ile Kıbrıs Türk sivil toplumunun oldukça gelişim gösterdiğini, hak savunuculuğunun halen çok eksik olmakla birlikte geçmişe göre çok daha gelişmiş bir noktaya geldiğini ve bunda Avrupa Birliği’nin desteğinin büyük katkısı olduğunu anlatıyorum.
Bu yıl dördüncüsü düzenlenen Açık Kapı, Sivil Toplum Festivali ile sivil toplum örgütlerinin kendilerini tanıtma fırsatları olduğunu, hedef kitleleri ile bir araya gelebildiklerini ve sivil toplum bilincine katkı koyduklarını söylüyorum.
Sivil toplumun demokratik ülkelerde kontrol görevi vardır. Devlet kendisini denetlemesi için sivil toplum örgütlerine maddi katkı sağlar, birçok hizmeti sivil toplum örgütlerinden satın alır, karar verme mekanizmalarına dahil eder, görüşlerini sorar, dinler, yasalarını, uygulamalarını o yönde geliştirir.
Biz bu mekanizmalardan oldukça uzakta olsak da, sivil toplum örgütlerinin çeşitli alanlarda çalışmalar yaptığını, kavgalar verdiğini, Devlet’in sunması gereken hizmetleri halka ücretsiz sunduğunu görmek yine de sevindirici. Avrupa Birliği’nin desteğinin sivil toplum ile olduğunu bilmek, sivil toplum örgütlerinin yıllar içerisinde artan kapasitesini izlemek, gençlerin heyecanını, azmini görmek daha da bir sevindirici.
On kişi bir araya gelince çok kalabalık olduğuna karar verip amip gibi bölünen, her örgütten en az iki tane yaratmayı marifet sayan, ‘onun var benimki daha da güzel olsun’ yaklaşımlarında zirve yapan bir toplumda gönüllü hizmet vermek zor iş. Kendi sesini bile duyamayan bir Devlet’e durmaksızın laf anlatmaya çalışmak, ezilen haklının yanında durmak, yılmadan direnmek yanlışa gün be gün, daha da zor.
Böyle bir ortamda ayakta kalmayı başaran, ısrarla hak talep eden, hizmet sunan ve bunu karşılıksız, sadece inandıkları için yapan güzel insanlar, sivil toplum gönüllüleri. Onları tanımak, desteklemek, dayanışma göstermek, belki tek bir kahvelerini içmek ya da yeni bir hobi edinmek için Sivil Toplum Festivaline uğrayın derim. 15 Ekim tarihine kadar hemen hemen her gün, bir yerlerde bir aktivite var. Etkinlik Programı’na festival organizasyonunu üstlenen sivil alan ekibinin web sitesinden, www.sivilalan.eu ulaşabilirsiniz.
72 örgütü bir araya getirerek böyle güzel bir festivale imza attıkları için, sivil toplum gönüllülerine yürekten destek verdikleri için ve bu yılki festivali ‘sivil toplumda ve yüreklerimizde unutulmayacak izler bırakan, Ağustos ayında aramızdan ayrılan sevgili Natalie Christopher’e adadıkları için sivil alan projesine emek veren dostlara ve organizasyon komitesine teşekkür etmeyi de unutmayın, ne olur.