Açık tutanaklarda gizli tavırlar
BM’nin Crans Montana’da yapılan Kıbrıs zirvesine ilişkin gizli tutanakları açıklandı.
Artık Mısır’daki Sağır Sultan’ın da bildiği gerçeklik yeniden su yüzüne çıkıyor. Müzakerelerin temelinde, her adımda sorun oluşturan esas konu olarak Garanti ve İttifak Andlaşmaları var.
Birincisi, garantörlere ya ortaklaşa ya da her birinin tek başına Kıbrıs Devleti toprakları içerisinde, Kıbrıs devletinin ‘anayasal düzenini koruma’ amacıyla askeri operasyon yapma yetkisi veriyor.
İkincisi de, Yunanistan’ın 950, Türkiye’nin ise 650 askerden oluşan askeri birliklerini adada konuşlandırmalarını öngörüyor.
Tutanaklarda ortaya çıktığı kadarıyla, tarafların, yukarıdaki ve diğer konularda, Crans Montana’da söyledikleri, Kıbrıs sorununa ilişkin bilinen tutumlarıyla çelişkili değil.
Çavuşoğlu, Türkiye adına, Garantörlük Andlaşması’nın adının ‘Uygulama Andlaşması’ olarak değişmesini öneriyor.
Tutanaklara göre bu yeni andlaşmanın tarafları üç garantör devlet ve Kıbrıs olacak.
Tabi yeni andlaşmanın adının ne olacağı değil, içeriğinin ne olacağı çok önemli!
Türkiye’den şimdiye kadar, gizli söylenenler hariç, ‘garantörlük andlaşmasının devamı şarttır’ ibaresini duyan diplomatlar, bu isim değişikliği önerisi nedeniyle haklı olarak heyecanlanıyorlar.
Bu nedenle BM Genel Sekreteri Guterres Çavuşoğlu’ndan, bu yeni andlaşmada ‘tek yanlı müdahale’ye ilişkin yaklaşımın ne olduğunu soruyor.
Çavuşoğlu’nun bu soruya yanıt da oldukça heyecan verici:
‘İlk aşamada, tek yanlı müdahale’ düzenlemesi devam edecek.
Verilen bu yanıt, sizi, ister istemez, birinci aşamanın sonrasında artık ‘tek yanlı müdahale’ düzenlemesinin ortadan kalkacağını düşünmeye yönlendiriyor.
Guterres de bizim gibi heyecanlanıyor ve hikayenin devamında, yani birinci aşamadan sonraki dönemde, bu ‘tek yanlı müdahale’ konusunun ne olacağını soruyor.
Zaten kendisi sormasa, Anastasiadis mutlaka soracak!
Çavuşoğlu’nun yanıtı çok net, anlaşılır ve hatta mevcut koşularda tahmin edilebilirdir: Birinci aşamadan sonra, ‘tek yanlı müdahale’ düzenlemesini ‘konuşmaya’ yani ‘müzakere etmeye’ hazırız! diyor.
Bunun günlük hayatta kullanılan dilde söylenişi daha da açıklayıcıdır: ‘bakarız, ederiz.’
Satır araları okununca anlaşıldığı kadarıyla Guterres bu ‘bakarız, ederiz’i biraz deşmek istiyor.
Sonuç pek değişmiyor: ‘Andlaşmalar normal şekilde uygulanıp, yeni sistem işlerse’ Türkiye, tek yanlı müdahale konusunu ‘konuşmaya hazırdır’.
Türkiye, İttifak Andlaşması’nın da yeni bir andlaşmaya dönüştürülmesini öneriyor.
Türkiye hızlıca askerini adadan kademeli olarak çekecek ama Çavuşoğlu tüm askerin çekilmeyeceğini, bu konuyu müzakere edemeyeceğini, bunu başbakanların konuşabileceğini söylüyor.
Ama, ‘tek yanlı müdahale ve adada asker bulundurma kırmızı çizgimizdir’ demeyi de ihmal etmiyor.
Çavuşoğlu’nun Türkiye adına, Crans Montana’da söylediklerinin özeti şudur:
Beğendiğimiz bir andlaşmaya ulaşabilirsek askerlerimizi hızla geri çekmeye şimdiden söz veriyoruz ama KıbrıslıRumlar’ın diğer beklentilerini (Tek yanlı müdahale ve Kıbrıs topraklarında asker bulundırma) şimdi veya bir andlaşma ertesinde karşılayamayız. Sadece bu konuları zamanı gelince müzakere etmeyi kabul ediyoruz.
Şimdi de Anastasiadis’in söylediklerine bakalım.
Anastasiadis’in söylediklerinin, en azıdan bu tutanaklarda okunanlar bağlamında, pek de heyecan verici olmadığını, en başında belirtmekte fayda vardır.
Anastasiadis’in tüm dikkatini Çavuşoğlu’nun ne söylemekte olduğuna verdği çok açık.
Güvenlik ve garanti meselesinde ilerleme olması durumunda özellikle yönetim ve güç paylaşımı konusunda esnek davranacağını belirtiyor.
Ama tutanaklarda bu esnekliğin ne olduğu anlaşılmıyor.
Peki ‘esnek davranmak’ ne demek?
Aylar boyunca Akıncı’yla görüşen Anastasiadis özellikle yönetim ve güç paylaşımı konusunda, KıbrıslıTürk tarafını tatmin edebilecek bir açılıma niçin hazırlıklı değil?
O nedenle, Çavuşoğlu gibi, Anastasiedis’in de bu ‘bakarız, ederiz’ lafını çok beğendiğini anlıyoruz.
Anastasiadis, tek yanlı müdahale düzenlemesini belirli bir aşamadan sonra tartışabileceğini ve andlaşmaların yürürlüğe girmesinden sonra, İttifak andlaşması gereği adada bulunan 650 kişilik askeri birlik dışındaki Türk askerinin hızlıca geri çekilmesinin sözkonusu olduğunu söyleyen Türkiye’ye, Guterres’in çabalarına rağmen, herhangi bir karşılık vermekten ya da yeni bir insiyatif üstlenmekten kaçınıyor.
Gerek Anastasiadis gerekse Çavuşoğlu’nun çok aceleci alduğu anlaşılıyor.
Her ikisinin de tutumları, Crans Montana’dan bir beklentilerinin olmadığını ve bir an önce bu kentten ayrılmanın hesabını yaptıklarını gösteriyor.
Çünkü hem Anastasiadis Türkiye’nin tek yanlı müdahale ve askersizleşmeye yanaşmayacağını hem de Çavuşoğlu Türkiye’nin önerdiği şartlarda Anastasiadis’in daha ileri bir adım atmayacağını zaten biliyorlar.
İşte bu nedenle, Akıncı’nın ‘referandum tarihinin belirlenebileceği yolundaki sözleri Crans Montana’ya hakim olan havaya pek uygun düşmüyor.
Güvenlik ve garantiler konusunda bir kilitlenmenin süreci çökertebileceği zaten belliydi.
Bu nedenle Genel Sekreter Guterres çok önceden tarafları bu çöküşten kurtarmak ve yeni bir güvenlik sistemine hazırlamak üzere yapıcı bir düşünceyi ortaya atmıştı:
‘Bir tarafın talep ettiği güvenlik düzenlemesi diğer taraf için güvensizlik kaynağı oluşturmamalıdır.’
Bu ilkeye kim karşı çıkabilir?
O zaman bu ilkeyi benimseyenlerin somut bir adım atmaları gerekmektedir.
Bunun için ille de hemen Crans Montana’ya gitmeye de gerek yoktur.