1. YAZARLAR

  2. Tayfun Çağra

  3. Acınasılar!..
Tayfun Çağra

Tayfun Çağra

Acınasılar!..

A+A-

“İki namaza bir bisiklet”

Bu kadar mı düştüler! Gözü dönmüşlük bu kadar mı olur! Ne demek günde iki vakit cemaatle camide namaz kılan çocuğa bir bisiklet hediye!

İlle de “sizi bana benzetecem” inadı! Nedir bu böyle?

***

Daha önce denetimsiz, izinsiz yapılan kuran kursları Anayasa Mahkemesi’ne gitmiş, Mahkeme de “kuran kursları devletin gözlem ve denetimi altında yapılır” demişti. Aynı kararda “Dini eğitimin veya hafızlık eğitiminin Din İşleri Komisyonu tarafından yapılmasının devletin gözetim ve denetimi ile eşdeğer kabul edilmesi mümkün değildir” de deniyordu.

Bu karar yanlış aksettirilmiş, “kuran kursları yasaklandı” olarak duyurulmuş, buna tepkiler çığ gibi büyümüştü.

Hatta Türkiye Cumhuriyeti’nin en tepesinden hakarete varan açıklamalar ve tehditler gelmişti.

Sonradan kararın ne dediği anlaşılmış olacak ki bu hakaret içeren açıklamalar kesilmişti.

Ancak atanmış Cumhurbaşkanı Ersin Tatar da, Din İşleri Dairesi'nin yetkilendirilmesi için Başbakan'la görüştüğünü belirtmişti o dönemde…

Bu yetki verildi mi bilmiyorum ama aniden TC Lefkoşa Büyükelçiliği ile Evkaf ve Din İşleri’nin işbirliğinde bir kuran kursu seferberliği duyuruldu.

Yaz döneminde çevrimiçi dini bilgiler verilecekmiş, bu bilgileri alan çocuklar da günde iki namazı cemaatle birlikte camide kılarlarsa bisiklet kazanacaklarmış.

İnsan buna gülsün mü, ağlasın mı, sinirlensin mi… Duygular o kadar karışık ki! Galiba hepsi var, bütün duyguları bir anda yaşayabilirsiniz böyle yasadışılık, böyle ilkellik, böyle örümcek kafalılık, böyle bağnazlık karşısında…

Çocuklar bisikletle kandırılarak namaza zorlanıyor, boyun eğmeye, söyleneni yapmaya, emret efendimci olmaya hazırlanıyor…

Çocukların özgür kafalarını örümcek ağlarıyla doldurmak, komutlara hazır, sorgulamayan beyinlere döndürmeye çalışıyorlar… Çocuklar büyümeden, yaşamadan onları öldürmeye çalışıyorlar…

***

Nasıl olsa seçimlere müdahalelerini yaptılar, istediklerini atadılar, emirlerin sorgusuz sualsiz yerine getirilmesini garantilediler ve şimdi yasadışılığı da normalleştirerek, zavallılara da bu yolu açarak, yasaları çiğneyerek, mahkeme kararlarını da yok sayarak kuran kursu düzenliyorlar…

Eğitim Bakanlığı da bakıyor sadece… “Durun bakalım bu sizin işiniz değil” diyemiyor, hatta bu politikanın, yani genç beyinlerin yıkanarak boyun eğen biçime getirilmesi için Çanakkale  kamplarına da 3750 gencin gönderileceğini açıklıyor.

Toplumun yok edilmesi için, Kıbrıslı Türklerin ve de buraya gelmiş, yerleşmiş, ekmeğini burada kazanan, burayı yurt bilen TC kökenli yurttaşların da AKP seçmeni ve destekçisi olması için ellerinden gelen her şeyi yapan, bütün emirleri yerine getiren atanmış saray ve hükümet ne yaptığının farkında mı yoksa umursamaz, bilinçsiz, sorumsuz bir şekilde günü makam sahibi olarak bitirmek için gözlerini ve kulaklarını kapatmış bir şekilde zavallı olmanın rahatlığını! mı yaşıyorlar?

Nasıl bir şey böyle biri olmak, insanlıktan çıktıklarının farkında olamıyorlar mı, bu kadar mı ‘walking dead’ halindeler anlamıyorum…

Hiç yerlerinde olmak istemezdim doğrusu… Onlar için üzülüyorum… Onlara acıyorum.

 


Bu kafayı hak etmiyoruz…

 

Biz böyle bir bakanı, böyle bir kafayı hak etmiyoruz…

Elbette, o insane oy verenler, onu milletvekili yapanlar, sonra bakan olarak atayanlar var ama kendi adıma ve birçok kişi adına da şunu söyleyebilirim ki biz Erhan Arıklı kafasındaki birinin bakan yapılmasını, kafatasçı zihniyetle insana saldırılarını, tehditlerini hak etmiyoruz…

Arıklı; “O bayraklara dokunan eller kırılır” tehdidi yaptı, alışmak istemediğimiz bir üslupla…

Hangi bayraklar?

Mağusa Surları üzerine yine yasadışı bir şekilde, Eski Eserler’den, Anıtlar Yüksek Kurulu’ndan izin almadan dikilen bayraklarla ilgili…

Surların üzerine koskocaman iki beton dökülmüş ve bu betonların üstüne de bayraklar dikilmiş.

Şimdi Anıtlar Yüksek Kurulu bu bayrakların sökülmesini istemiş ama şimdiye kadar sökülmeyen bayrak direkleri için Arıklı, kafatasçı, Turancı söylemiyle “bayraklara dokunan eller kırılır” diyor.

Bayrak dikilecek diye eski eserlerin mahvedilmesine onay verenler, büyük bir hata ve suç işleyerek o direkleri diktirenlerin sorgulanması, yargılanması gerekirken bir de üstünden çıkmak ve direklerin kaldırılmasını isteyenleri tehdit etmek ancak Arıklı kafasındakilerin yapacağı bir iş olur ki işte bu beyinleri taşıyanların benim bakanım diye ifşa edilmesini ben kabullenmiyorum ve bunu hak etmiyorum.

 


CHP’nin bilindik halleri…

CHP Lideri de KKTC’ye geldi, bazı temaslar yaptı ve gitti.

CHP Lideri Kılıçdaroğlu’nun Kıbrıs sorunu konusunda Türkiye’nin ve dolayısıyla şu anki AKP, daha doğrusu Erdoğan iktidarının politikasının dışında, farklı bir yaklaşım sergilemesini beklemiyorduk.

Yine de insanın hep bir beklentisi olur aslında; Üstelik de şimdilerde Erdoğan ile içte bu kadar ayrı düşmüşken hiç olmazsa Kıbrıs sorunu konusunda bir araştırma yapar, buradan görüşler alır, farklı bir politika oluşturur diye umut eder insan…

Ama o beklentinin çok fazla olduğu görüldü yine; KKTC’nin tanınmasına destek verdi Kılıçdaroğlu ve gitti.

Sadece Kutlu Adalı’nın ailesini ziyaret etmesi ve mezarını ziyaret ederek çiçek bırakması anlamlı oldu ama bu anlam da daha çok yine iç siyaset için yapıldı diye düşünüyorum.

Ana muhalefet olarak kendi yapamadıklarını mafya lideri Sedat Peker bazı hesaplaşmalar nedeniyle yaparken Kılıçdaroğlu da bu ortamı kullanmak istedi.

AKP’nin şansı, CHP gibi bir ana muhalefetin olması aslında… O yüzden de Erdoğan CHP gibi bir muhalefet olduğu için hep Allah’ına şükrediyordur herhalde!..

Bu yazı toplam 1555 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar