“Adada savaşları çıkaranlar, hiçbir zaman kendileri savaşmadı… Etrafa saçılmış kemikler onların değildir…” 1
Çok değerli bir okurumuzun on yıl önce anlattığı, dört yıl önce gösterdiği, üç yıl önce St. Hilarion’da kazılan yerde bulunan sekiz “kayıp”tan altısı kimliklendirildi ve ailelerine küçük tabutlar içinde geri dönüşleri başladı… Askeri bölgedeki bu gömü yerlerinin kazılması için okurumuzla birlikte yıllarca mücadele etmiştik…
“Kayıplar konusuna ilgim, gazeteci dostum Sevgül Uludağ’ın Yenidüzen gazetesindeki yazılarını, röportajlarını okuduğum zaman başladı… İnsanlar ne acılar çekmiş… Ne dramlar yaşanmış.. Ne masum insanlara kıyılmış… Çocuklar nasıl anasız babasız, genç kadınlar nasıl dul kalmış, ana babalar nasıl evlat acısı çekiyor… Çok etkilendim. Kendimi onların yerine koydum. Kalbimin derinliklerinde bir şey beni dürttü. Askerliğim sırasında bir gaminide gördüğüm iskeletler aklıma geldi. Onlar askerdi. Çünkü iskeletlerin arasında tek tip mermiler de vardı… Gaminideki kemiklerin daha sonra başka bir yere gömüldüğünü de hatırladım. Durumu Sevgül’e söyledim. O da Kayıplar Komitesi’ne aktardı. Komitenin Türk ve Rum yetkilileri ziyaretime geldi. Konuştuk. Onlara bilgi verdim, kroki çizdim. Askeri bölgelerde kazı izni için birkaç yıl bekledik…”
“Adada savaşları çıkaranlar, hiçbir zaman kendileri savaşmadı. Kendileri ölmedi. Bir kör kuyuya atılıp kayıp edilmedi… Çocukları anasız babasız ortada kalmadı… Onların gencecik kadınları dul kalmadı.. Yitirdiği eşinin, evladının ardından, bir ömür ah çekip gülmeyi unutmadı onlar.. Bir hayatı heba edip de gözü yaşlı olarak bu dünyadan göçüp gitmedi… Onların kemikleri değildir kuyularda, gaminilerde, aceleyle açılmış çukurlarda aranan… Onların değildir etrafa saçılmış, yarısı dışarda yarısı toprakta duran kemikler… Bu dünya durdukça belki de hiç bulunmayacak kemikler, onların kemikleri değildir…”
“…“Ateş düştüğü yeri yakar” derler.. Doğrudur… Ama “kayıplar ateşi” sadece düştüğü yeri değil, her yeri, hepimizi, hepimizin yüreklerini yakmalıdır… Bu konuda bilgisi-tanıklığı olanlar, daha fazla gecikmeden, konuşmalıdır.. Bunu yapmak insanlık onuru adına bir görevdir. Yurdumuz Kıbrıs’a karşı bir sorumluluktur. Bilip de susanlar, vicdanlarında ağır bir yükle ölecektir. Yattıkları yerde de sonsuza kadar huzur bulmayacaktır. Bu kişiler bilsinler ki; toprak kendilerini, istemeyecektir…”
“Olanlar oldu. Hepsi geçmişte kaldı.. Türk veya Rum, ilgili herkes kaybının kemiklerini istiyor. Bir mezarı olsun, ağlayacaksa mezarının başında ağlasın diye… Bu onların hakkıdır. “Benim kemiklerim bulunsun, onların kemikleri kuyularda kalsın” demek, olmaz.. İnsanlığa sığmaz. İki bin kayıp vardır ve bunların çoğu, masum insanlardır… Öldürenlerle işimiz yoktur. Onları değil, öldürülüp kayıp edilenleri arıyoruz. Sağır insan bile, vicdanının sesini duyar.. Konuşun.. Artık insanlık konuşsun…”
Çok değerli bir okurumuzun on yıl önce bize aktardığı, bizim de Kayıplar Komitesi’nin Kıbrıslıtürk ve Kıbrıslırum yetkililerini bilgilendirdiğimiz, ardından onları defalarca bu okurumuzla bir araya getirdiğimiz St. Hilarion’daki askeri bölge içerisindeki gömü yerlerinin kazılması için uzun yıllar boyunca, bu okurumuzla birlikte çetin bir mücadeleye girişmiştik… Bu gömü yerlerinin kazılması için ısrarla ve inatla Kayıplar Komitesi’ne tekrar tekrar bilgi vermişti okurumuz ve çok ısrar etmişti: “Bana izin alın ki ben de bu gömü yerini size gösterebileyim…”
Okurumuzun ısrarla ve inatla sözünü ettiği bu yer, 2010 yılından sonra geçen altı yıl içerisinde, bir türlü kazılacak yerler listesine girmeyince, 2016 yılında yeni bir atak yapmış ve altı yıldır bu alana gidilmesi için ısrarlı çabalarımıza bir girişim daha yaparak, okurumuzun açık çağrılarını tekrar tekrar gazetemizde yayınlamayı sürdürmüş, Kayıplar Komitesi yetkililerini onunla bir kez daha buluşturmuştuk…
En nihayet dört yıl önce Kayıplar Komitesi bu okurumuza askeri bölgeye giriş izni almış ve okurumuz gömü yerlerini bularak Kayıplar Komitesi yetkililerine göstermişti… Üç yıl önce ise bu alanlarda başlatılan kazılarda ikisi bir yerde, dördü bir yerde olmak üzere toplam altı “kayıp” şahıstan geride kalanlara ulaşılmış olduğu açıklanmıştı Kayıplar Komitesi tarafından… Ancak laboratuvar analizleri sonucunda bu bölgede bulunan “kayıp” sayısının altı değil sekiz olduğu anlaşılacaktı… Böylece çok değerli okurumuzun yardımlarıyla sekiz “kayıp”tan geride kalanlar St. Hilarion askeri bölgesinde bulundu ve şimdi de bu sekiz “kayıp”tan altısının kimlikleri DNA testleriyle belirlendi ve ailelerine dönüş süreçleri başlatıldı…
Küçük bir tabut içerisinde ailesine geri dönüş süreci başlayan bu sekiz “kayıp”tan birisi Stavros Stavru adlı bir genç… Kendisi 1974’te yedek asker olarak kendini savaşta bulmuş, Balabayıs-Girne bölgesinde imiş birliği ve ondan geride kalanlar okurumuzun göstermiş olduğu alanda bulunmuş… Henüz 21 yaşındaki bu genç insan, Litrodondas köyünden imiş… Cenaze töreniyle ilgili detaylar, ailesi tarafından önümüzdeki günlerde açıklanacak… Ailesinin acısını paylaşıyoruz ve okurumuza böylesi yüce gönüllü olduğu, böylesi insancıl biçimde “kayıplar”ın bulunmasına yardım ettiği için sonsuz teşekkürlerimizi sunuyoruz…
2016 YILINDA NELER YAZMIŞTIK?
Mayıs 2016’da bu sayfalarda bu gömü yeriyle ilgili ve okurumuzun çabalarıyla ilgili neler yazmıştık? Yazımız özetle şöyleydi:
“Bundan tam altı yıl önce bu okurumla Kayıplar Komitesi yetkililerini buluşturmuştum yine St. Hilarion’da ve bu buluşma ardından bu sayfalarda Mayıs 2010’da şöyle yazmıştım:
“Bir başka okurum, St. Hilarion’da olası gömü yerleri hakkında bizimle buluşup bilgi vermeyi kabul etti. Onunla St. Hilarion Kalesi’nde buluşuyoruz ve Kayıplar Komitesi yetkililerini onunla tanıştırıyorum..
O da St. Hilarion’da bir zamanlar askerliğini yaparken, bir gaminide 7-8 tane “kayıp” Kıbrıslırum’dan geride kalanları nasıl bulduğunu, yetkili subayına bunu haber verdiğini, bu 7-8 kişilik grubun asker olduğunu üniformalarından ve botlarından anladığını, gömüldükleri yerde mermiler de olduğunu anlatıyor. Bu gamini boşaltılarak, başka bir noktaya gömülmüş kemikler. Okurum, insanlığını ortaya koyarak, bu grubun nereye gömülmüş olduğunu tarif ediyor, hatta bizim için bir de kroki çiziyor... Bir başka gamininin tarifini de veriyor, orada da bazı “kayıp” insanlar gömülü olabilirmiş...
“Bu insani bir görevdir ve elimden gelen her türlü yardımı yapmaya hazırım...” diyor.
Aslında bu okurum, geçmişte de farklı alanlarda olası gömü yerleri hakkında Kayıplar Komitesi’ne pek çok ihbarda bulunmuş, elinden gelen yardımı yapmıştı... “
Geçen yıl da aynı okurumuz beni ziyaret etmiş ve yine bu sayfalarda St. Hilarion bölgesindeki askeri bir kamp içerisinde bulunan yedi veya sekiz “kayıp” Kıbrıslırum’un olası gömü yeri hakkında şöyle yazmıştım:
“Yıllar önce bize ve Kayıplar Komitesi yetkililerine verdiği krokiyle St. Hilarion bölgesinde bir gaminide bulunan ve başka bir noktaya gömülen bazı “kayıplar”dan geride kalanların yerini işaretleyen okurumuz, St. Hilarion’daki askeri bölgede izin alınması halinde kendisinin bu bölgeyi Kayıplar Komitesi yetkililerine göstermeye hazır olduğunu söyledi.
Dün ziyaretimize gelen okurumuz, “Bu bir insanlık görevidir, ben bu konuda Kayıplar Komitesi’ne daha önce verdiğim kroki çerçevesinde bizzat yeri göstermeye hazırım” dedi.
“Nasıl ki Kıbrıslıtürkler kendi “kayıplar”ının bulunmasını istiyor, Kıbrıslırum “kayıp” ailelerinin de bu hakkı vardır. Artık insanlık konuşacaktır” diyen okurumuz bu konuda bilgisi olanları da bunları paylaşmaya çağırdı.
Kendisi askerlik görevini yaptığı esnada St. Hilarion’da bazı Kıbrıslırum “kayıp”ların kalıntılarına tesadüfen rastladığını, bunların bir gamininin içerisinde olduğunu, daha sonra gaminiden çıkan kemiklerin başka bir noktaya gömüldüğünü anlatan okurumuz, bu konuda bizimle birlikte kendisini ziyaret eden Kayıplar Komitesi’ni bilgilendirdiğini ve kroki de verdiğini hatırlattı. Okurumuz “Bu krokide bulunan gerek gaminiyi, gerekse “kayıplar”ın gömüldüğü noktayı bizzat Komite yetkililerine göstermeye hazırım, bu bölgeye giriş izni alınırsa, ben bu insanlık görevini seve seve yerine getireceğim” dedi….”
Altı yıl önce bize krokisini çizmiş olduğu yedi veya sekiz Kıbrıslırum “kayıp” şahsın olası gömü yerinin, kazılmasına izin verilen askeri bölgeler listesine konmamış olduğunu öğrenmiş bulunuyoruz. İşte bu nedenle bir kez daha 11 Mayıs 2016 Çarşamba sabahı bu okurumla görüşmeye geldik. Buraya Kayıplar Komitesi Kıbrıslırum Üye Yardımcısı Ksenofon Kallis ve Kayıplar Komitesi Kazılar Koordinatörü Okan Oktay’la geldik…
Bizimle buluşmaya gelen okurumuz, bir kez daha hepimize şunu anımsatıyor: Yıllar önce bir kroki çizmiş, orada bulunanlardan bahsetmişti… Tam altı yıl önceydi bu, Mayıs 2010’da…
Bir kez daha bir harita çiziyor, bir kroki ve boşaltılmış gamini ile buradan taşınmış 7-8 kişilik “kayıp” grubundan geride kalanların gömülmüş olduğu ikinci gömü yerinin koordinatlarını da bana göndermeye söz veriyor.
“Bütün o kemikler öylece saçılmıştı… Bir tane bütün iskelet vardı ama benim gaminiye baktığım zaman edindiğim izlenim, sanki bu kemikleri çevreden toplayarak buraya gömmüşlerdi…” diyor.
1984-85 yıllarındaydı bu… O zamandan bu zamana uzun yıllar geçmiş, yaklaşık 22 sene… Ancak ayrıntıları çok iyi hatırlıyor. Çünkü insan her gün böylesi bir manzarayla, bir toplu mezarla karşılaşmayacağına göre, bu görüntü kalbinde iz bırakmış – bu yüzden unutmuyor, unutamıyor ve Kayıplar Komitesi’nin bu olası gömü yeri hakkında birşeyler yapması için bunca yıldır ısrar ediyor…
O günlerde yetkili bir şahıs, bu gaminiye gömülmüş olanlardan geride kalan bazı altın dişleri toplamış ve bunları daha sonra Girne’de bir kuyumcuya sattığı anlatılmaktaydı…
Okurum bize, üzerinde çalıştığı bir başka olası gömü yerinden daha sözediyor… Bazı “kayıplar”ın yolun altına gömülmüş olduğu bir yerden sözediyor. Gömüldükleri zaman orada asfalt bir yol yoktu, yol sonradan yapılmıştı ve gömü de yolun altında kalmıştı… Bu Ercan’dan Afanya’ya giden yolun üzerinde bir nokta…
Okurum bir şahit bulmuş ve bu şahit de ona yolun belli bir noktasında çatlaklar oluştuğunu, yolun bozulduğunu, burasının olası bir gömü yeri olabileceğini anlatmış…
Aslında bu yerle ilgili daha önce bu sayfalarda bazı bilgiler paylaşmıştım geçmişte… “Kayıp” yakını Katerina Antona, “kayıp” kardeşini Ayakebir’de (Dilekkaya – Aya) ararken, bu bilgiye de ulaşmıştı.
Şimdi bu okurumdan bize bu yeri tam olarak gösterebilmesi için o bulmuş olduğu şahidi tekrar bulmasını rica ediyorum – şahit okuruma bu yeri gösterebilir, okurum da bize…
Kayıplar Komitesi yıllar önce bu yolun iki tarafını kazmış ancak yolda herhangi bir kazı yapmamıştı…
Okurum elinden geleni yapmaya söz veriyor, bundan eminim zaten…
Aynı gece bana St. Hilarion askeri kampı içerisindeki gamininin – ilk gömü yeri – koordinatlarını gönderiyor, gaminiden boşaltılarak “kayıplar”ın gömülmüş olduğu ikinci gömü yerinin koordinatlarını da gönderiyor.
Ertesi günü bu koordinatları Kallis ve Okan Oktay’a veriyorum, böylece bu yer üzerinde çalışma yapabilecekler.
Okurum altı yıl önce bana ve Kayıplar Komitesi yetkililerine eğer kendisine bu bölgeye “giriş izni” alırlarsa, Kayıplar Komitesi yetkililerine askeri kamp içerisindeki bu olası gömü yerini bizzat gidip göstermeye hazır olduğunu söylemişti.
Onu bu son ziyaretimizde, bu teklifini yineliyor – onun için bu insani bir görev… Kallis ve Okan Oktay’a, bu teklifini açıkça ifade ediyor: “Bana izin alın, size bu yeri göstereyim” diyor.
Bu çok değerli okuruma bu insani yardımları nedeniyle çok teşekkür ediyorum ve onun yardımlarıyla bazı “kayıplar”dan geride kalanlara ulaşabileceğimizi umuyorum…
Böylesine harika ve ısrarcı okurlarım olduğu sürece, tüm bu “kayıp” öykülerinden kaynaklanan kalbimdeki sızıyı gömebilir ve canla başla çalışmaya devam edebilirim…”