1. HABERLER

  2. RÖPORTAJ

  3. “Adalet duygusu zedelendi, büyük tehlike var…”
“Adalet duygusu zedelendi, büyük tehlike var…”

“Adalet duygusu zedelendi, büyük tehlike var…”

Lefkoşa Barış Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Dr. Abidin Akbirgün’den önemli tespit: “Toplumda ‘olan bize oluyor’ duygusu hakim, büyük tehlike… Toplumu yıkar…”

A+A-

Alım gücünün düşmesinin yanı sıra, ‘adil olunmaması’nın insanlarda, ‘devlet birilerini koruyor. Birileri daha az, birileri daha fazla alıyor’ algısı yarattığına işaret eden Lefkoşa Barış Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Dr. Abidin Akbirgün’den önemli tespit: “Toplumda ‘olan bize oluyor’ duygusu hakim, büyük tehlike… Toplumu yıkar…”

HASTA SAYISI İKİYE KATLANDI
“Günlük bakılması gereken ve hastaneye başvuran hasta sayısı 80 civarlarında. Buna karşın iki doktor ile günlük sadece 40, 50 hasta ile ilgilenilebiliyoruz, 30 hasta her gün bakılmadan geri gönderiliyor”

 

Fehime ALASYA

Alım gücünün düşmesinin yanı sıra, ‘adil olunmaması’nın insanlarda, ‘devlet birilerini koruyor, birileri daha az, birileri daha fazla alıyor’ algısı yarattığına işaret eden Lefkoşa Barış Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Dr. Abidin Akbirgün’den önemli tespit: Toplumda ‘olan bize oluyor’ duygusu hakim, büyük tehlike… Toplumu YIKAR…

Gözlemledikleri hastalara ilişkin yapılan genellemede, ekonomik krizin pandeminin önüne geçtiğini ifade eden Lefkoşa Barış Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Dr. Abidin Akbirgün, toplumdaki ‘adalet duygusunun’ zedelendiğini işaret etti.

Toplumda, ‘olan bize oluyor’ duygusunun hakim olduğunu belirten Akbirgün, ‘hep beraber toplum olarak zor durumdayız’ duygusunun olmadığını anlatarak, bütünlüğün olmamasını büyük bir tehlike olarak nitelendirdi.

 

“Toplumdaki adalet duygusu zedelendi”

 

 “Ekonomik kriz pandeminin önüne geçti, toplumda ‘ben duygusu’ hakim, ‘biz duygusu’ yok…”

Toplumdaki ‘adalet duygusunun’ zedelendiğini ifade eden Akbirgün, özetle şu ifadeleri kullandı:

“Alım gücü düştü ama bu gibi sorunların dışında adil olunmaması insanları  ‘sanki devlet birilerini koruyor, birileri daha az alıyor, birileri daha fazla alıyor’ duygusunu uyandırıyor. Bu toplumu yıkacak olan şeydir. Herkesin alım gücünün azaldığını gören insanlar daha kolay bütünleşir ve sorunun içinden daha kolay çıkar. Ama şu andaki tehlike;  bütünlük olmaması, şu anda gözlemlediğimiz ‘hep biz etkileniyoruz, hep biz sorun yaşıyoruz’ düşüncesinin hakim olmasıdır. Hep beraber toplum olarak zor durumdayız duygusu yok, bu olmalı. Bizde ‘olan bize oluyor’ duygusu var. Bu duygu da tahammülsüzlüğe de neden olabiliyor.

Evlilik krizi, ekonomik kriz, anne, baba veya çocuk kaybı, yas reaksiyonu gibi durumlar genelde yeşil reçete ile tedavi edilebilecek durumlar değildir. Ama bu ilaçlar da yardımcı ilaçlardır.”

“Serbest satılan ve kontrolsüzce kullanılan antidepresanlar büyük tehlike”

Nisan ayında hastanede 4 doktor ile hizmet verdiklerini anlatan Akbirgün, günümüzde 2 doktorlarının kaldığını, bir doktorun istifa ettiğini, hizmet alımı olan diğer doktorun ise işi bıraktığını belirtti.

Yeşil reçete dışında serbest satılan ve kontrolsüzce kullanılan antidepresanların da büyük tehlike olduğunu kaydeden Akbirgün, ülke şartlarında bunların kontrolünün çok zor olduğunu ifade etti.

“Bazı ilaçlar ‘kötüye kullanım amaçlı’ tüketiliyor”

Bazı dikkat eksikliği ilaçlarının ise 18 yaş üzerindeki yetişkinlerde ‘kötüye kullanım amaçlı’ tüketildiğini gözlemlendiğini anlatan Akbirgün, “Bu nedenle 18 yaş ve üstünün bu ilaçları dışarıdan rahat bir şekilde alınabilmesi mi yoksa sadece devlet kontrolünde mi satılıp satılmayacağı Bakanlık bünyesinde de tartışılıyor.” şeklinde konuştu.

Nüfus artıyor, hastanedeki doktor sayısı aynı

Ülkedeki tüm nüfusa (defacto nüfusa) hizmet verdiklerini anlatan Akbirgün, sık olarak öğrenci, asker, yetişkin, madde bağımlılarına, turist gibi kitlelerin ihtiyacını karşılamaya çalıştıklarını anlattı. Önceliklerinin her zaman psikiyatrik aciller olduğunu kaydeden Akbirgün, “Zaten önceliğimize yoğunlaştığımız zaman geriye çok bir şey kalmıyor” dedi.

Giderek artan nüfus karşısında hastane ve sağlık ekibinin hala aynı sayıda olduğunu belirten Akbirgün, “İki doktorumuz var, bu kadro çok yetersiz. Eğer bu hastane çökerse bu ülkede alternatifi yok… Burada rol yapanlar, cezaevinden, askerden kaçmak isteyenler, maaş talep edenler gibi farklı sorunlarla da uğraşıyoruz. Bunlar da büyük yük ve bu dönemde de arttığını gözlemliyoruz.”  şeklinde konuştu.

8 doktor olması gereken yerde 2 doktor…

Günlük bakılması gereken ve hastaneye başvuran hasta sayısının 80 civarlarında olduğunu anlatan Akbirgün, buna karşın iki doktor ile günlük sadece 40, 50 hasta ile ilgilenilebildiğini, 30 hastanın her gün bakılmadan geri gönderildiğini kaydetti.

Münhal açıldığı zaman başvuru yapan doktor olmadığını da anlatan Akbirgün, hastanede en az 8 doktor olması gerektiğini belirtti.

“Temel düzelmedikçe toplum düzelmez”

Toplumun en altındaki temelin cezaevi ile Barış Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi olduğunu dile getiren Akbirgün, kişilerin kendini sorgulaması gerektiğine vurgu yaptı, şunları kaydetti:  “Toplum ne halde diye bakmak istiyorsanız Barış Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi ve cezaevine bakmalısınız. Toplumun en altındaki temelde onlar var. Bu temel düzelmedikçe toplum düzelmez. En üst kademedeki kişileri eleştirirken, aslında kişiler önce toplum bireyi olarak kendini sorgulamalı.”

“Yaşlılarımıza sahip çıkılmalı, akıl hastası muamelesi yapılmamalı”

Hastanedeki en büyük sıkıntılardan birinin de ‘yaşlı hastalara akıl hastası muamelesi yapılması’ olduğunu ifade eden Akbirgün, “Son zamanlarda yaşlı hastalara akıl hastası muamelesi yapılıyor ve burada kalmaları için aileler çok fazla ısrar ediyor. Alzheimer (Alzaymır) veya Parkinson bir akıl hastalığı değil. Bu kişilerin hastanede kalması için bize baskı uygulanıyor. Tabii ki sosyal devlet gerekliliğiyle bu ailelere yardımcı olunmalı ama onların yeri burası değil. Her gün bununla ilgili en az bir veya iki hasta ailesi ile mücadele veriyorum. Hastasını buraya yatırıp almayan aileler var. Bu yaşlıları sokağa atamayız ama burada da kalmaması gerek. Biz hastalarımızı tedavi edip yeniden topluma karışımasını sağlıyoruz.”

“Koruyucu ruh sağlığı hizmeti vermeliyiz ama…”

Günümüzde koruyucu ruh sağlığı hizmeti verilemediğini anlatan Akbirgün, “İnsanlar hasta olup bize gelmeden, öncesinde bununla ilgili eğitimler vermeliyiz. Sağlık ocaklarında koruyucu ruh sağlığı hizmeti de verilmeli ama yapamıyoruz. Ancak buraya yetişiyoruz…”


Pandemide çocuklar…

“Sinirlilik, tahammülsüzlük ve uykusuzluk şikayeti başvurusu arttı”

Pandemi döneminde çocukların nasıl etkilendiğini sorduğumuz Akbirgün, özetle şunları dile getirdi: “Bu farklı bir alanın çalışması ve her bir detayıyla ayrı incelenmesi gereken bölüm. Ama kısaca değinecek olursam; çocukta bir sorun çıkması yetişkinlerde de sorun çıkarıyor. Sinirlilik, tahammülsüzlük ve uykusuzluk şikayetlerinin başvurusu pandemi döneminde arttı. Pandemi döneminde eve kapanan çocukların yaş gruplarına göre veya çağlarına göre yaşadığı sıkıntılar farklılık gösterdi. Özellikle oyun çağı çocuklarının pandemide kapanması kötü etkiler doğurdu. Bu sorunlar aslında tüm aileye de yansımıştır.”

 


Sağlıktaki ilaç eksikliğinin ‘yeşil reçetelere’ yansıması:

Yarı yarıya düşüş…

Pandemi dönemi ve akabinde sağlıkta ilaca erişimde yaşanan sıkıntı, Barış Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ndeki uzman doktorların onayı ve reçete yazması ile hastaların sahip olabileceği ilaçları kapsayan ‘yeşil reçete’ kayıtlarına da yansıdı.

2020 yılının ilk altı aylık zaman diliminde toplam 1,014 adet yeşil reçete verilere yansırken, bu rakam 2021’de 794’e geriledi, günümüzde ise 575 oldu.

 

‘Yeşil reçete’ kayıtlarındaki düşüşü YENİDÜZEN’e yorumlayan Lefkoşa Barış Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi Başhekimi Dr. Abidin Akbirgün: “İlaç eksikliği ve son iki aydır doktor sayısının azalması nedeniyle ‘yeşil reçete ile satılan ilaçlarda’ büyük düşüş yaşandı”

Pandemi dönemi ve akabinde sağlıkta ilaca erişimde yaşanan sıkıntı, Barış Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’ndeki uzman doktorların onayı ve reçete yazması ile hastaların sahip olabileceği ilaçları kapsayan ‘yeşil reçete’ kayıtlarına da yansıdı.

2020 yılının ilk altı aylık zaman diliminde toplam 1,014 adet yeşil reçete verilere yansırken, bu rakam 2021’de 794’e geriledi, günümüzde ise 575 oldu.

2020’den bu yana geçen zaman diliminde bahse konu yeşil reçetelerin sayısı neredeyse yarı yarıya düştü.

Geride bıraktığımız Mayıs ayında 33 yeşil reçete hastane kayıtlarında yer alırken, bu rakamın bir önceki yılın aynı döneminde 173 olduğu dikkat çekti. 2020’de ise bu rakam 208 olarak verilere yansıdı.

Bu yılın altı aylık zaman diliminde görülen rakamların geçmiş yıllara kıyasla çok düşük olduğunu ifade eden Akbirgün, ilaç eksikliği ve son iki aydır doktor sayısının azalması nedeniyle ‘yeşil reçete ile satılan haplarda’ büyük düşüş yaşandığını anlattı.

İlaç eksikliği ‘kısmen’ sürüyor…

Bazı yeşil reçete ilaçlarının kısmi olarak karşılandığını anlatan Akbirgün, hala bu yönde eksiklik olduğunu dile getirdi.

“Doktorlar mümkün olduğu sürece hastaların ilaçları veya miktarlarını değiştirdi”

Akbirgün, konuyla ilgili özetle şu ifadeleri kullandı:

“Yeşil reçeteli haplarda çok fazla düşüş yaşandığı görülüyor çünkü bu ilaçların büyük oranda eksikliği var. Bunun yanında bizim de doktor eksikliğimiz var. Xanax, dikkat eksikliği ilacı gibi çok sık kullanılan ilaçlar yok. Bu ilaçların çoğu özel eczanelerde de bulunmuyordu. Doktorlar mümkün olduğu sürece hastaların ilaçları veya miktarlarını değiştirdi. Bu ilaçların kimi zaman çoğu yoktu, kimi zaman bazılarını bulduk, kimi zaman sadece eczanelerde bulunabildi, çok çeşitli sıkıntılar yaşandı.”

Yeşil reçete takip mekanizmalarında ciddi bir sorun olduğunu anlatan Akbirgün, bunun için birçok çalışma yapıldığını da kaydetti.

yd-destek-gorseli-2-725.jpg

Bu haber toplam 4125 defa okunmuştur