ADALET HERKES İÇİNDİR!!!!!!
ADALET HERKES İÇİNDİR!!!!!!
Feminist Atölye (FEMA)
[email protected]
Anayasa ve Yasaların ödevi, cinsiyet temelli doğrudan ve dolaylı her türlü ayrımcılığı yasaklamak ve bireylerin en temel insan hak ve özgürlüklerinden faydalanabilmeleri için fırsat eşitliği sağlamaktır. Adaletin gerçek anlamda herkes için sağlanabilmesi için yasalar etkili ve caydırıcı olmalıdır.
Herkes dil, din, ırk, renk, etnik köken, cinsiyet, cinsel yönelim siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep, medeni hal ve benzeri sebeplerle ayrım gözetilmeksizin kanun ve devlet önünde eşittir. Devlet bu eşitliğin fiilen hayata geçirilmesini sağlamakla yükümlüdür. Hayatın her alanında fırsat ve uygulama eşitliğine sahip olunana dek kota dahil hukuksal ve kurumsal geçici özel önlemler alınmalıdır.
Anayasa yanında temel yasalarda da açıkca veya örtülü olarak yaş, etnik veya ırksal köken, din, inanç, cinsel yönelim ve engelilik de dahil olmak üzere ayrımcılık yasaklanmalı ve yasalarda ayrımcılık içeren düzenlemelerin yürürlülükten kaldırılmalıdır. Eşit muamele ilkesinin etkin bir şekilde gerçekleştirilmesi yükümlülüğü ancak eşitliğin gerçekleştirilmesi önündeki engellerin ortadan kaldırılmasından geçer. Eşit muamelenin güçlendirilmesi için yasalardaki reform yanında devlet, basın, sivil toplum örgütleri ve siyasilere de iş düşer.
Hukuksal adalet bir kimsenin sahip olduğu hakları, bir başkasının hakkını ihlal etmeden uyumlu kullanabilmesi ile sağlanır. Hiçbir ayrım gözetilmeden herkesin eşit tutulacağı ideal adaletin gerçekleştirilmesi hedeflenirken, kişi hak ve özgürlüklerinin güvence altına alınması esastır. Bu güvencenin Anayasa yanında yürürlülükte bulunanan diğer yasalarca da desteklenmesi gerekir. Avrupa konseyi, yürürlükte bulunan sözleşmelerine ek olarak imzacı ülkelerin ayrımcılık yasağına dair ceza hukuku kapsamında da yasal düzenlemeler yapılmasını tavsiye eder. Nitekim üye ülkelerin bir kısmının ceza yasaları insanlara karşı ırkı, ten rengi, etnik kökeni, dini, yaşı, cinsiyeti ve cinsel yönelimi gibi sebeplerle sarf edilen tehditkar, aşağılayıcı, hor görücü ifadeler ve propagandaları yasaklar ve bu gibi suçların yaptırımını da hapis cezası olarak uygular.
Günümüzde geleneksel kalıplar ve ataerkil tutumdan sıyrılamamış muhafazakar, cinsiyetçi hukuk sistemleri yerine barış esasına dayalı, toplumsal refah ve insan onuruna değer veren, önyargı ve inançlardan sıyrılmış her türlü ayrımcılığa karşı eşit ve etkili koruma sağlayabilecek hukuk sistemleri esastır.
Ceza adalet sisteminin etkin ve verimli işlemesi bir ülkenin geleceğini yakından ilgilendirir. Kendisinden beklenen fonksiyonları yerine getirmeyen ceza yasası devlete olan saygı ve güvenin yıkılmasına ve toplum içerisinde kargaşanın doğmasına sebebiyet verir. Oysa yasaların amacı toplum düzenini kurup kollamak ve dengeleri sağlamaktır. Adalet sağlamaya çalışırken adaletsizliğe neden olmamak önemlidir. Adaletin sağlayıcısı kabul edilen yasaların herkes için herhangi bir ayrım gözetmeden düzenlenip uygulanması gerekmektedir. Yasaların sahip oldukları temelin değiştirilemez nitelikte olması, devlet eliyle konmuş doğrular olduğu algısının kırılması, sorgulanabilmesi ve gerektiğinde değiştirilebilmesi gerekir. Nitekim Kıbrıs’ın kuzeyindeki eski ceza yasasının ihtiyaçlara cevap vermediği gibi eşitlik ve adaletten de yoksun olduğu söylenebilir. Hatta kişileri cinsiyeti ya da cinsel yönelimi yüzünden damgaladığı gibi eşcinseller aleyhine açıkça ayrımcılık içeren düzenlemeleri olduğu açıktı. Söz konusu eski ceza yasası cinsiyet ve cinsel yönelimi sebebiyle bireylere karşı işlenen suçlarda etkili koruma sağlayamadığı ve engelleyemediği gibi bu gibi kişilere karşı işlenen suçları da cezasız bırakır. Eski yasada yer alan “doğaya aykırı cinsel ilişki” başlığı altındaki düzenleme açık bir şekilde cinsel yönelim açısından ayrımcılık içerir. Kişileri cinsel yönelimlerini serbestçe yaşayabilme hakkından mahrum etmekle birlikte kişilerin kimliklerini rahatça açıklayabilmeleri üzerinde engel teşkil etti. Bireylerin “ahlaksız”, “sapık”, “hasta”, “anormal” gibi tanımlanması, işe alınmama, meslekten çıkarılma, okuldan uzaklaştırılma, toplumdan dışlanma gibi yaptırımlara maruz kalmalarına da etkendi.
Eşcinsel ilişkinin suç kabul edilmesi uluslararası insan hakları standartlarına aykırıdır ve ayrımcılık yasağının ihlalidir. İnsan haklarına bu kadar aykırı olduğu açıkca ortada olan bir yasanın bile bile uygulanmaya devam edilmesi gerektiği düşünülemezdi. Bu bağlamda geçtiğimiz günlerde Meclis’te oy çokluğu ile kabul edilen ve Cumhurbaşkanı tarafından da onaylanan Ceza Yasası Değişikliği derde deva niteliğindedir. Ancak Ceza Yasası değişikliğinin gündeme geldiği süreçten itibaren yasal reforma karşı direnen homofobik zihniyet kaygı vericidir. Bir grubu ya da kişiyi dezavantajlı hale getirme amacı güden, ayrımcılık yaratan, kişi hak ve özgürlüklerine dokunan yasa maddelerinin yürürlükten kaldırılmasına karşı duruş sergilemek kabul edilemez. Özellikle yasaların, devlet makamlarının, siyasiler, medya mensubları ve sivil toplum örgütlerinin nefret ve önyargının oluşmasında ve pekiştirmesinde rol alması düşünülemez. Ne yazık ki tasarının Meclis’te oylanıp kabul edildiği zamana kadar yapılan birçok açıklama önyargılı, ötekileştirici ve ayrımcı saiklerle dolu olmakla birlikte aynı zamanda hedef göstericidir. Eşcinselliğin bulaşıcı bir hastalık olduğu izlenimini yaratıp, topluma normal olmadıkları ve kabul edilmedikleri mesajını yollayarak nefretin yaygınlaştırılmasını sağladıkları dahi söylenebilir. Duygu, önyargı ve inançlardan sıyrılmadan gelişigüzel yapılan açıklamalar toplum üzerinde eşcinsellikle ilgili önyargıyı derinleştirmekle birlikte toplumsal güvenliğin bozulması tehlikesini de içerir. İfade özgürlüğünün sorumsuz kullanılması bunun sonucunda da bir grubun hedef gösterilmesi, aşağılanması, alay edilmesi, karalanması kabul edilemez. Ayrımcı ifadeler ve/veya nefret söylemi içeren ifade özğürlüğü sınırlandırılmalıdır. Halkı kin ve düşmanlığa tahrik eden söylemlerin yaptırımdan yoksun olması suça teşviktir. Yaşanılan süreçte Ceza kanunu kapsamında nefret suçlarının tanımlanması ve cezalandırılmasının da ne kadar gerekli olduğu gözlemlenmiştir. Özelikle bu suçların büyük bir kısmının “eli kalem tutan aydın” medya mensubları ya da “ayrım gözetmeksizin tüm halkı temsil etmek” adına Meclis’te bulunan vekillerce işlenmesi homofobik ve transfobik söylemlerin daha kolay yagınlaştırılmasını sağlamaktadır. Kanunlarda cinsel yönelim veya cinsiyet kimliği temelinde her türlü ayrımcılık içeren eylem açık bir biçimde yasaklanmadığı müddetçe gerçekleşen ayrımcılık vakalarının ortadan kalkması mümkün değildir.
13.2.2014 tarihinde Avukat Mamalı’nın basında yer alan “Ceza Yasası” yorumu nefret söyleminin somut örneklerindendir. Mamalı açıklamasında toplum sağlığı ve ahlakının korunması tarzında erkek egemen söylemlerle seks işçilerini damgalayıp, ayrımcılığa uğratır. Örneğin “sokaklar fuhuş pazarı olacak” ve “sokakların hastalık saçan bir yer olacağı” ifadeleri ile seks işçilerini topluma karşı tehdit unsuru olarak gösterdiği gibi, toplumun geleceğini yozlaştıracaklarını ima ederek ötekileştirir. Fuhuşun suç olmaktan çıkarılması ile cinsel yolla bulaşan hastalıkların çoğalacağı düşüncesini, namus ve ahlak gibi muhafazakar argümanlarla destekleyerek seks işçilerini hedef gösterir. Açıklamanın seks işçileri açısından hakaret ve aşağılama içerdiği, seks işçilerini ötekileştirerek toplumdan dışlanmalarına sebep olacağı rahatlıkla söylenebilir. Taraflı ve ayrımcı bir dil kullanan Mamalı, kendi ahlak anlayışını yansıtır. Fuhuşun suç olarak bırakılması seks işçilerinin yaşadığı insan hakları ihlallerini görmezden gelmektir.
Demokratik bir toplum düzeni için eşitlik ve insan onuruna saygı mutlaktır. Hukuk ve adaletin, devletin ve toplumun temeli ve amacı olduğu düşünüldüğünde, toplumsal adaletin gerçekleştirilmesi adına Ceza Yasası Değişikliğinin onaylanmış olması doğru bir adımdır.
Daha çok adalet!
Herkes için adalet!