1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Adalı’nın katilleri ne oldu Devlet bey?
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Adalı’nın katilleri ne oldu Devlet bey?

A+A-

Aferin Tatar’a (!)
Üstel’e Sucuoğlu’na Ertuğruloğlu’na aferin (!)
Bunlara yol açan Özersay’a da…
Elçiye, bekçiye, Mit’ine, bitine…
Hele de bunların peşinde koşan bu statükoyu yutmuş onlarcasına yüzlercesine aferin!

Varız ama yokuz şimdi…
Aziz ustanın o meşhur öyküsü gibi, “yaşar ne yaşar, ne yaşamaz…
Kendimizi yedik, kendimizi bitirdik!
Yediler, bitirdiler bizi…
İçin için…
Dışın dışın!

Yaşadığımız yeri yönetemediğimiz gibi ses de edemiyoruz.
“Başbakan” rolünü temsili üstlendirilen zat basın toplantısı yaparken, “cek, cak, cik, cuk”, yönetimi etkin ve fili elinde tutan “Elçi” namlı “Vali” geziyor; Devlet Laboratuvarı, Meclis yerleşkesi, Su işleri!

Kıbrıs’ın bölünmezliğini garanti ederek Kıbrıs’ı bölen “devlet”in arka “bahçesi”nden yükseliyor ses: “Kıbrıslı Türklerin iç işlerine karışmamak ne demek…”
Kurşun gibi bu sözler!
Utanmadan, sıkılmadan, yüzü kızarmadan söyledi!
“Kıbrıslı Türklerin içişlerine karışmamak demek adayı Rumlara teslim etmek demektir.”

Bu sözlere karşın “kuklaları” ses etti mi?
Yok!
Makam yerindeyse eğer…
Çoluğun, çocuğun, yanın, yandaşın kredisi, imtiyazı, arazisi, istihdamı, terfisi, teşviki ve mesaisi tamamsa… Kıyılar dağıtılmış, yurttaşlıklar verilmişse ‘istisnai.
Taş ocakları izinlerine yenileri eklenecek ve dağlar oyulacaksa….
Beton ormanına dönüşecekse kentlerimiz…
Kara para aklama merkezinde yeni yeni çamaşır makinelerine gözcülük edilecekse…
“Dağ başını duman almış” gerisi…

Bir sterlin almak için yirmi yedi türk lirası bulmak gerekse de dert değil…
Dünyaya kapılarımızı kapatsak, içimizde çürüsek, gençlerimizi göç yollarına versek de…

***

Ne tarih biliyor adam ne insanlık...

II. Abdülhamit’in Osmanlısı adayı satarken, Kıbrıslı Türklere "İngiliz'e itaat ediniz" diye buyurmuştu.
İtaat falan da edilmedi.
Şimdi eskilere sorsanız, “ah keşke İngiliz sömürgesi kalsa” diyorlar.
“Türk sömürgesi”ni yaşayınca…

Lozan Anlaşması'ndan adayı tümüyle gözden çıkaran sanki bir başkasıydı… “Bizim Kıbrıs diye bir meselemiz yoktur" sözü çok daha yakın tarihte, 50'lerde, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde söylendi.
Kıbrıs Cumhuriyeti'ni yapan da yıkan da ortada...
Kıbrıslı olmasa senin burada işin ne?

***


“Eğer kimliği, kişiliği elinden alınmış bir toplum durumuna düşmüşsek ve hiçbir tepki gösterememişsek başımıza her şey gelecektir. Boyun eğdiğimiz, sindiğimiz sürece eriyip yok olmamız kaçınılmazdır” demişti Kutlu Adalı…
Sahi, ne oldu katilleri Devlet bey?

En iyi siz bilirsiniz herhalde!

devlet-bahceli.jpg kutlu-adali-devlet-1.jpg


Kendi yurdunda göçebe

Ada yarısında demokrasi teslim alındı.
İrade kayıp!
Nüfus değiştirildi ve ikili protokoller marifetiyle neredeyse tüm kurumların yönetimi denizin ötesine bağlandı.

Yeni değil tüm bunlar ve bir günde olmadı.
“Türkiye’ye yaranmak...”
“Türkiye’ye susmak...”
“Türkiye’yi incitmemek”
üzerinden “yalvar yakar” bir siyaset iklimi ile bu noktaya gelindi.

İlhak, entegrasyon, asimilasyon eylemlerini görmezden geldikçe hakikat büyüdü, müdahale derinleşti.
“KKTC” düzenine uyumlaştıkça, öznelik kapasitemiz kayboldu.
Makama, maaşa, iktidara, hırsa, arsızlığa kurban edildi bir yurt!

*  *  *

Toplumun çoğunluğu ve siyasi elitler şöyle bir “psikolojik baskı”ya yenildi.
Kıbrıslı Rumlarla bir gelecek tasarımı “Türkiye karşıtlığı” yerine geçti.
Birine “yakınlaşmanın” göstergesi, diğerinden “uzaklaşmak” sayıldı.
Birini “sevmenin” işareti, diğerini “suçlamak” bilindi.
Kıbrıs’ın öbür yarısına aşk yasaklandı!
Ayıplandı işbirliği!
“Daha Türk ve daha Müslüman olma” yarışında roller paylaşıldı, Kıbrıs’a aidiyet unutuldu, kültür ve kimlik korunmadı.
Kendi yurdunda göçebe oldu ahali!
Kendi evinde, evsiz!


Türkiye ‘bizim için’ de seç!

Türkiye ‘Cumhurbaşkanı’nı seçecek ya!
Kıbrıs’ın kuzeyi kendi seçimine böylesine kilitlenmemişti.

Kıbrıslı Türk lideri “seçen” de yarışıyor çünkü…
“KKTC Cumhurbaşkanı” ve “KKTC Başbakanı” Ankara’dan görevlendiriliyor bir süredir…
“KKTC hükümeti” de oradan kuruluyor.
Hatta ve hatta…
UBP Kurultayı oradan yönetiliyor.

Kimilerine göre hep böyleydi…

***

Türkiye’nin seçimi Kıbrıs siyasetini yakından ilgilendirecek.
Burada da taşlar oynayacak!
En önemli endişe önce ekonomi, sonra demokrasi!

***

Kim seçilecek?
En son üç ankete göre Kemal Kılıçdaroğlu rahat…
Hatta seçimi ilk turdan alması da sürpriz değil.
Elbette “Kamuoyu Araştırması” denilen olgu da demokrasi ve özgürlüklerle doğrudan ilgili…
Bir ülkede demokrasi ne kadar gelişmiş, özgürlükler ne oranda ileriyse, kamuoyu ölçümleri o kadar güvenilir oluyor.

***

Ne olacaksa, olacak ve göreceğiz.
Umarım bir gün kendimizi yönetmeyi de öğreneceğiz.

anket-005.jpg

Bu yazı toplam 3631 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar