Artık Cumhurbaşkanlığı seçim sürecine girmiş sayılırız.
Adaylar net olmasa da ortaya çıkmaya başladı.
Sağ cephede Derviş Eroğlu bir açıklama yapmasa da aday olacak diye tahmin ediliyor. Eski Başbakan İrsen Küçük “aday olabilirim” diye açıklama yapıyor.
Şimdiki müzakereci Kudret Özersay hangi cephede sayılabilir bilmiyorum ama O da adaylığa açık.

***

Öte yandan solda ise Mustafa Akıncı da “aday olabileceğini” söylüyor ve bağımsız adaylıktan söz ediyor.
Meclis Başkanı Sibel Siber, “halkım siterse, partim de onaylarsa reddetmem” şeklinde konuşuyor.
2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ise “CTP’nin desteği olmazsa aday olmam” diye açıklama yapıyor.
CTP’nin adayını açıklamaması Talat’ı düşündürüyor, hatta adaylık düşüncesinden vazgeçmesini bile sağlayabilir.
CTP ise adayının kim olacağı konusunda nabız yoklamalarını sürdürüyor.
CTP Genel Başkanı Özkan Yorgancıoğlu, adaylarının Eylül’de belli olacağını ifade ediyor.

***

Durum bu iken CTP’de herhangi bir erken Kurultay’da Talat’ın CTP’ye yeniden fiili olarak dönmesi ve parti başkanlığına aday olması beklenebilir. Belki de CTP’deki bu aday belirleme sürecindeki belirsizlik ve gecikme, Talat’ın başkanlığa aday olmasını isteyenleri Kurultay’ı zorlama aşamasına sokabilir.
Parti tabanı şöyle bir karar da alabilir ve süreci zorlayabilir;
CTP, bu kadar uzattığı aday belirleme sürecinde başka bir adayı belirleyebilir ancak özellikle son parti içi çatışmalardan dolayı “partiyi toparlayacak kişi olarak Talat’ı parti başkanlığına getirmek en doğru seçenek olabilir” gibi bir süreç yaşanabilir.
Belki daha önce CTP tarihinde böyle bir süreç ve bir adaylık döneminde ‘tabandan gelen alternatif üretme çabası’ gibi çalışmalar olmamıştır ama CTP içinde son yaşanan gelişmelerden sonra böyle bir sürecin de yaşanabileceğini söylemek çok da anlamsız olmaz diye düşünüyorum.
Kaldı ki böyle bir çaba demokrasi çerçevesinde algılanabilecek iyi niyetli bir çalışmanın dışında da algılanamaz.

***

Dün sevgili Tümay Tuğyan’ın yazdıklarına da katılmamak mümkün değil. Tümay iki konuda görüşünü belirtirken, birincisi “Kendini ‘sol’da tanımlayan bir partinin yapması gerekenin partinin sahip olduğu değerlere, vizyonuna ve misyonuna uygun olan profil tanımlaması yapmasını ve adayını belirlemesi” gerektiğini söylemiş, ikincisi de kendi açıklamasıyla adı daha da öne çıkan “Sibel Siber’le, Mehmet Ali Talat isimlerinin süreç uzadıkça ve soru işaretlerinin artmasıyla yıpranacağı” görüşüydü.
Bu iki görüşün de altına imzamı atarım.
Ancak şunu da belirtmek isterim ki; parti organlarının veya parti yetkililerinin her zaman doğru aday saptaması yaptıkları şeklinde bir kanaat doğru olmaz. Halkın seçeceği bir kişiyi parti dışında oy verecek seçmene de sormak genellikle daha iyi sonuç verir.
Ancak bu sonucun yine sahip olunan değerler, misyon, vizyon bağlamında ele alınması ve bir karara varılması daha sağlıklıdır.