1. HABERLER

  2. HABERLER

  3. 'Afetin nedeni insan eliyle yapılan hatalar'
'Afetin nedeni insan eliyle yapılan hatalar'

'Afetin nedeni insan eliyle yapılan hatalar'

BAŞBAKAN ve KTMMOB yetkilileri Girne, Lapta, Alsancak, Dikmen ve Ciklos'ta yaşanan su baskınlarına ilişkin raporları AÇIKLIYOR

A+A-

Başbakan ve Kıbrıs Türk Mimar ve Mühendisler Odası (KTMMOB) yetkilileri Girne, Lapta, Alsancak, Dikmen ve Ciklos'ta yaşanan su baskınlarına ilişkin raporları açıklıyor. 5 Aralık 2018 gecesi yaşanan sel, taşkın, heyelan ve toprak kayması olayları ile ilgili olarak KTMMOB  tarafından hazırlanan 2 raporla ilgili bilgilendirme, Başbakan Tufan Erhürman ve KTMMOB yetkililerinin katılımı ile yapılıyor. 5 Aralık 2018 gecesi yaşananlarla ilgili, Girne, Lapta, Alsancak ve Dikmen'de yağışlar sonucunda yaşanana sel, taşkın, heyelan ve toprak kayması olayları ön teknik raporu ve Ciklos mevkiinde meydana gelen taşkın olayı değerlendirme raporu olmak üzere 2 rapor hazırlandı.

Başbakan Tufan Erhürman’ın açıklamaları özetle şöyle:
5 Aralık’ta yaşadığımız felaket var. O gecenin ardından toplantı yaptık. Heyetler oluşturdular. Ayrıntılı çalışma yaptılar. Bu çalışmanın ardından 2 adet raporu, bir tanesi özel olarak Ciklos’la ilgilidir. Dün itibariyle bu raporu sundular. Ben de basın önünde bu sunumu yapmalarını istedim. Hükümet olarak önemsediğimiz nokta var, çalışmaların siyasi müdahale olmadan paylaşılması hassasiyetimizdir.

CİKLOS RAPORU’NDAN: Su, dere yatağından geçemedi, yola çıktı- Suyla taşınanlar menfezi tıkadı, su yola çıktı

KTMMOB Başkanı Seran Aysal özetle şunları kaydetti:7 Ocak’tan itibaren 2 raporun oluşması noktasında ortak mutabakat neticesinde hareket ettik. Verilerin hızlı şekilde tarafımıza iletilmesi önemliydi. Başbakan bize sürekli destek verdi. Verilerin en hızlı şekilde ulaşmasını sağladı. Teşekkür ediyorum. Birliğimiz, İnşaat Mühendisleri Odası’nın hazırladığı rapor dışında 5 bölge ilgili ön rapor için de belediye başkanları, temsilciler, dairedeki teknik kişiler ve üyelerin katkısı ile rapor hazırlandı.  Çalışma, ciddi mühendislik çalışmasını içinde barındırıyor. Uzman inşaat mühendislerinin çalışması ile tüm havza değerlendirildi. Diğer rapor, 6 odanın temsilcileri ile hazırlandı. Sahada mevcut durumunun tespiti, ön değerlendirme yer alıyor. İçerisinde de çözüm önerileri de vardır.

Girne, Lapta, Alsancak, Dikmen RAPORU: Alsancak-Lapta yolu yol altı menfezleri YETERLI DEĞİLDİR. Bu menfezler yeniden inşa edilmeli

 

Girne, Lapta, Alsancak ve Dikmen Raporu:

Girne, Lapta, Alsancak ve Dikmen'de yağışlar sonucunda yaşanana sel, taşkın, heyelan ve toprak kayması olayları ön teknik raporu, tamamen gözlemlere dayalı bir rapordur. Yol altı menfezler kanalları çok yetersiz durumdadır. Dere yataklarına yapılan setler kaliteli işçilikle inşa edilmediği için birçok noktada kırıldı.

Derelere yapılan izinsiz işgallerle ilgili yasa dışı müdahaleler ortadan kaldırılmalı, yasal işlemler başlatılmalı. Lapta – Alsancak’ı da kapsayacak bir imar planı önerilmektedir. Dere yatakları ve dereler üzerine kurulan bentlerin bakımı layıkı ile yerine getirilemediği için su akışı etkilenmekte, tıkanıklık ve taşkınlara neden olmaktadır.

“Afetsel boyutu insan eliyle yaptığımız hataların sonucudur”

KTMMOB Başkanı, “Çevremizi temiz tutmamamız nedeniyle tıkanıkların yaşandığını da çok net görmekteyiz. Bunun yanı sıra yetki karmaşası, kimin nereyi temizleyeceği konusunu açıklığa kavuşturamadığımız da bir gerçektir” dedi.

Artık uluslar arası normlar ile havza yönetim sisteminin ileriye götürülmesi gerektiğini ifade eden Başkan, “Yağış bizim ülkemizin ihtiyacıdır, aşırı yağışların sele dönüşmesi doğa olayıdır ama afetsel boyutu insan eliyle yaptığımız hataların sonucudur” şeklinde konuştu.

Harekat planı oluşturulacak

Uzmanların rapora ilişkin sunumunun ardından değerlendirmelerde bulunan Başbakan Tufan Erhürman, uzmanlara teşekkür etti.

Erhürman, “Raporlar anlatılanlardan ibaret değil, çok daha ayrıntılıdır. 1975-2018’e kadar maksimum yağış verileri de derlendi. En yoğun yağışların ikincisinin yaşandığı bir geceydi… Belirlenen saat tüm o saatlerden daha yoğun yağışların olduğu bir saatti. Hiç istemediğimiz olayların yaşandığı saat de o saatti.
Bilimsel çalışma bize bir takım önlemler alınması gerektiğini de gösterdi. Çevrenin temiz tutulmaması gibi bir faktörün en başlarda gelmesi son derece düşündürücü.
Menfezlerin tıkanması ve suyun onları aşıp yola çıkması en önemli etkenlerden görünüyor. Düzenli temizlik yapılması gerekliliğini de ortaya koyuyor.
Oradaki pislik sadece ağaç dalları da değil, çok şaşırtıcı atıklar da var. Bunun bu kadar ciddi sonuçlar yaratması çok düşündürücü, ışık tutucu.
Menfezlerin enleri, boyları konusunda da bir takım değişikliklere gidilmesi gerektiğini de gösteriyor raporlar ve tabi ki meteorolojinin o gece için yağışın bölgesel şiddete ilişkin haritalar hazırlamaması da var.
Bundan sonraki yol haritamız, bu iki rapora dayanarak, hızla harekat planı oluşturuyoruz. Temizlik çalışmaları, yetersiz menfezlerin tespiti ve inşasını ortaya koyacağız.

Erhürman: HAREKAT PLANI oluşturuyoruz. Bilimsel verilerle hızla hareket edeceğiz. Derelere müdahalelerde izinler ne zaman verildi ARAŞTIRACAK ve hukuka gideceğiz

Yağış nereye yoğun yağarsa orada sorunlar ortaya çıkıyor. Bilimsel verilere dayalı, hızla çalışacağız. Derelerin önünün kesildiği, müdahale edildiği yerlerde izinler ne zaman, nasıl verildi, kimler mevzuata aykırı izin verdi araştırması da sürdürülecek. Tespit edilen her türlü hukuka aykırılık için de işlem yaptırılacak.
Bu raporlar bize bir daha aynı şeyleri yaşamamamız için neler yapmamız gerektiği konusunda ışık tutacak, hem de yaşananlarla ilgili sorumluluk ve hukuka aykırılıkların tespitine yardımcı olacak.
Yoğun yağışların olacağı bir 3 ay öngörüsü var. Çok zamanımız yok, hatta çok geç bile kaldık çünkü 1986’dan bu güne olması gerektiği gibi olmayanlar nedeniyle yaşananlar var."

Sorular

Erhürman bilgilendirmenin ardından basının sorularını yanıtladı.

Yapılan yardımlarla ilgili bir soruya karşılık Erhürman şu yanıtı verdi; ev içlerindeki hasarlar için başlatılan kampanyalar var. Vakıflar İdaresi nezdindeki kampanyalara arzu ettiğimiz kadar katkı olmadığını düşünsek de, giderilen eksiklikler var. Kamusal alanlarda çok ciddi eksikler var, katkı yapabilen vatandaşlarımızın katkı yapmasının da önemi büyük.

Soru: Derelere müdahaleler nasıl ortadan kaldırılacak? 
Erhürman: Kamulaştırma yapılması gereken yerlerde kamulaştırma yapılacak. Nasılsa olmaz gibi bir yaklaşımla davranılıyor ama olabildiğini gördük. Kamusal hakkı sınırlanabilen bir haktır. Kamulaştırma gerekiyorsa evet yapılacak. Mali gücümüz ne kadar yeterlidir sorulabilir ama bir kısmı da hukuka aykırıdır.

KTMMOB Başkanı Aysan: Bugünden sonra yapılacak çalışmalarda KAPALI SİSTEMLERDEN uzak durulması, bilimsel çalışmaların ortada olması lazım. Mühendislik konuşmamız lazım.

 


 

SEL RAPORU...

 

“(CİKLOS HAKKINDA) PROJE ZORUNLU MESLEKİ DENETİMDEN GEÇMEMİŞ, HİDROLİK VE HİDROLOJİK BİLEŞENLER GEREKTİĞİNCE DEĞERLENDİRİLMEMİŞ, KORKULUKLARDA EKSİKLİKLER VAR”

 

Girne bölgesinde geçtiğimiz aralık ayında yaşanan sel, taşkın ve toprak kayması olayları ile ilgili Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nin (KTMMOB) hazırladığı iki rapor, Başbakan Tufan Erhürman ve Birlik yetkilileri tarafından düzenlenen basın toplantısıyla paylaşıldı.

Başbakan Tufan Erhürman, raporlara bakıldığında derelerin önünün kesildiğinin, derelere müdahale edilerek akışlarının engellendiğinin ortaya çıktığını anlatarak, bu inşaatlar için izinlerin ne zaman ve nasıl verildiğinin tespit edileceğini, mevzuata aykırı izinleri verenler hakkında gerekli işlemlerin yapılacağını belirtti.

Erhürman hem bir daha böyle felaketler yaşanmasın diye hukuka aykırılıklar konusunda gerekenin yapılacağını, hem de bundan sonrasında bilimsel bir yaklaşımla hareket edileceğini vurguladı.

İşin yönetsel boyutunun da önemli olduğunu anlatan Erhürman, bugüne kadarki yönetsel anlayışla bu işin sürdürülemeyeceğini, bilimsel verilere dayanarak hareket edilmesi gerektiğini vurguladı.

Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Başkanı Seran Aysal’ın da hazır bulunduğu toplantıda, “Girne, Lapta, Alsancak ve Dikmen’de yağışlar sonucunda yaşanan sel, taşkın heyelan ve toprak kayması olayları ön teknik raporu” Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Doğuç Veysioğlu  tarafından; “Ciklos mevkiinde meydana gelen taşkın olayı değerlendirme raporu” da İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Gürkan Yağcıoğlu tarafından sunuldu.

 

ERHÜRMAN: “EVET ÇOK YOĞUN BİR YAĞIŞ YAŞANDI, BİR FELAKET YAŞANDI AMA BİR TAKIM ÖNLEMLER ALINMALIYDI VE ALINMALIDIR”

Başbakan Tufan Erhürman basın toplantısında yaptığı konuşmada, 5 Aralık 2018 gecesi yaşanan felaketin ardından 7 Aralık’ta KTMMOB ile toplantı yaptıklarını ve kendilerinden bu konuda ayrıntılı bir bilimsel rapor hazırlamalarını istediğini dile getirdi. 

KTMMOB’un bu bağlamda iki rapor hazırlayıp kendisine sunduğunu kaydeden Erhürman, hükümet olarak bu raporların objektif şekilde, siyasi müdahale olmadan paylaşılmasını istediklerini, bu nedenle bugünkü basın toplantısını düzenlediklerini kaydetti.

Raporların okunmasının ardından kendi değerlendirmesini de sunan Erhürman, sel felaketinde yaşamını yitirenleri yeniden rahmetle andı, zarar gören vatandaşlara geçmiş olsun diledi.

Raporların çok daha ayrıntılı bilgiler içerdiğini, önümüzdeki günlerde bu ayrıntıların da basınla paylaşabileceğini dile getiren Erhürman, Boğaz bölgesi 1975-2018 yılları maksimum yağış verilerine bakıldığında, 5 Aralık’ta Boğaz’da bu dönemde görülen en yoğun ikinci yağışın yaşandığını dile getirdi. Bunun da arzu edilmeyen sonuçlara yol açtığını söyleyen Erhürman, “Yağışın gücü ortada ama yapılan bilimsel çalışma bir şeyi daha gösteriyor: Evet çok yoğun bir yağış yaşandı, bir felaket yaşandı ama bir takım önlemler alınmalıydı ve alınmalıdır” dedi.

 

MENFEZLERİN TIKANMASI…

Bunların başında çevrenin temiz tutulması geldiğini, bunun da oldukça düşündürücü olduğunu kaydeden Erhürman, menfezlerin tıkanmasının yarattığı felaketin düzenli temizlik faaliyetlerinin gerekliliğini ortaya koyduğunu anlattı.

Menfezlerden sadece ağaç dalları gibi doğal atıkların değil insanların attığı çöplerin de çıktığına işaret eden Erhürman, bunun oldukça düşündürücü olduğunu dile getirdi.

Kapalı menfezler konusunda gerekli çalışmaların yapılması, Meteoroloji Dairesi’nin yağış şiddet zaman çizelgelerini açıklaması gibi önlemlerin önemine değinen Erhürman, Nehir Havza Yönetim Planlarının bir an önce düzenlenmesinin gerekliliğine de işaret etti.

 

“BUGÜNE KADARKİ YÖNETSEL ANLAYIŞLA BU İŞ SÜRDÜRÜLEMEZ”

İşin yönetsel boyutunun da önemli olduğunu anlatan Erhürman, bugüne kadarki yönetsel anlayışla bu işin sürdürülemeyeceğini, bilimsel verilere dayanarak hareket edilmesi gerektiğini vurguladı.

Ülkenin hep kurak olacağı varsayımıyla hareket edilmemesi gerektiğini anlatan Erhürman beklentinin yağışların artacağı yönünde olduğunu anlattı.  

Ulaştırma Bakanıyla birlikte hızla bir harekat planı oluşturmak için çalışmaya başladıklarını söyleyen Erhürman, temizlik faaliyetlerinin artırılması ve menfezlerle ilgili sorunun çözülmesi için çalışacaklarını söyledi.

Dün de İskele’de benzer bir sorun yaşandığını dile getiren Erhürman, bunun da yağış nereye fazla yağarsa oralarda sorun çıktığına işaret ettiğini anlattı.

 

“DERELERİN ÖNÜ KESİLDİ, DERELERE MÜDAHALE EDİLEREK AKIŞLARININ ENGELLENDİĞİ ORTAYA ÇIKTI”

Raporlara bakıldığında derelerin önünün kesildiğinin, derelere müdahale edilerek akışlarının engellendiğinin ortaya çıktığını anlatan Erhürman, bu inşaatlar için izinlerin ne zaman ve nasıl verildiğini tespit ederek mevzuata aykırı izinleri verenler hakkında gerekli işlemlerin yapılacağını belirtti.

Erhürman hem bir daha böyle felaketler yaşanmasın diye hukuka aykırılıklar konusunda gerekenin yapılacağını hem de bundan sonrasında bilimsel bir yaklaşımla hareket edileceğini anlattı.

Önümüzdeki 3 aylık sürenin yağışlı olacağı öngörüsü olduğunu ifade eden Erhürman, “Kaybedecek zaman yok, yeterince zaman kaybettik” dedi.

1986’daki yol genişletme çalışmalarından bu yana olması gerektiği gibi yapılmayan çalışmalar olduğunu anlatan Erhürman, o günden bu güne “nasılsa buralara yağmur yağmaz” anlayışıyla hareket edildiğini ancak bundan sonra bu anlayışla hareket etmenin mümkün olmadığını söyledi.

 

BAĞIŞLAR…

İlgili bölgelerde ortaya çıkan zararların giderilmesi için Vakıflar İdaresi’nin yoğun bir katkı koyduğunu, özellikle ev içlerinde ortaya çıkan zararların giderilmesi adına epey yol kat edildiğini dile getiren Erhürman, halktan arzu edilen kadar katkı gelmediğini söyledi.

Buna rağmen Vakıflar ve Kızılay’ın yardımlarıyla ev içlerindeki hasarların giderdiğini anlatan Erhürman, öte yandan hala ciddi ihtiyaçlar olduğunu dile getirerek, katkı yapabilecek durumdaki vatandaşların bağış yapmasında fayda olduğunu anlattı.

Erhürman bu sorunların aşılmasında el birliğiyle hareket etmenin önemine vurgu yaptı.

Başbakan Erhürman basın mensuplarının sorularına da yanıt verdi. Derelere yapılan inşaatlar konusunda yöneltilen bir soru üzerine kamulaştırma yapılması gereken yerlerde kamulaştırma yapılacağını vurgulayan Erhürman, yollardaki drenaj sorunlarının çözülmesiyle ilgili bir soru üzerine de, bu konuda gerekli adımların atılacağını anlattı.

 

AYSAL: “YAĞIŞLARIN AFETE DÖNÜŞMEMESİ İÇİN GEREKEN TEDBİRLERİ ALMAMIZ, MÜHENDİSLİK BİLİMİ IŞIĞINDA GEREKENİ YAPMAMIZ GEREK”

Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Başkanı Seran Aysal ise, basın toplantısında yaptığı konuşmada, raporların hazırlanması sürecinde gerekli verilerin kendilerine olabildiğince hızlı şekilde ulaşması için yaptığı yardımlar dolayısıyla Başbakan Tufan Erhürman’a teşekkür etti.

Aysal, Ciklos hakkındaki raporun hazırlanması sırasında ciddi bir mühendislik çalışması yapıldığını, tüm verilerin analiz edildiğini ancak Girne, Lapta, Alsancak ve Dikmen hakkındaki raporun ön rapor niteliğinde olduğunu anlattı.

Raporlarına sonuçlarına bakıldığında, küresel ısınmanın da etkisiyle ülke altyapısının ciddi şekilde elden geçirilmesi gerektiğinin görülebileceğini anlatan Aysal, çevre kirliliğinin meydana getirdiği sonuçlara da işaret etti.

Aysal gerek Belediyeler, gerek Kaymakamlıkların sorumluluğunda olan ama yetki karmaşası nedeniyle temizliği yapılamayan bölgelerin yarattığı sonuçların raporlarda yer aldığını anlattı. 

Eski yöntemlerin terkedilip uluslararası normlarda havza yönetim sistemine geçilmesi gerektiğini anlatan Aysal “Yağış bizim ülkemizin bir ihtiyacıdır. Aşırı yağışların sele dönüşmesi doğa olayıdır ancak olayın afetsel boyutu insan eliyle yaptığımız hatalar sonucunda yaşanıyor. Bunların afete dönüşmemesi için gereken tedbirleri almamız, mühendislik bilimi ışığında gerekeni yapmamız gerekmektedir” dedi.

Aysal konuşmasında, başta Karayolları Dairesi olmak üzere tüm teknik kadroların tamamlanması gerektiğine vurgu yaptı.

 

YAĞCIOĞLU: “PROJE ZORUNLU MESLEKİ DENETİMDEN GEÇMEMİŞ”

Ardından İnşaat Mühendisleri Odası Başkanı Gürkan Yağcıoğlu, hidrolojik/hidrolik, trafik/ulaşım ve geoteknik değerlendirmeler ışığında Ciklos mevkiiyle ilgili tespitleri paylaştı.

“Raporun bilgimize getirdiği ana bulgu; mühendislik yapılarının mühendislik norm ve prensiplerine göre, tasarlanıp, yine mühendislik normları altında kontrollü şekilde inşa edilmesi gerekliliğidir” diyen Yağcıoğlu, bunun harici bir yaklaşım ile inşa edilen mühendislik yapılarının; can, mal ve ekonomik kayıplara yol açma ihtimalini barındıran büyük risk faktörlerine dönüşeceğine vurgu yaptı.

“Bilirkişi komisyon çalışmaları esnasında, İnşaat Mühendisleri Odası söz konusu yol ile ilgili Karayolları Dairesi’nden mevcut tüm proje (hali hazırda inşası devam eden tadilat projesi dahil) ve özel teknik şartnameleri yazılı olarak talep etmiştir” diyen Yağcıoğlu,  kendilerine Başbakanlık aracılığı ile gönderilen belgelerde, söz konusu projenin zorunlu mesleki denetimden geçmediğinin tespit edildiğini anlattı.

Yağcıoğlu “Şayet bahse konu proje; yasanın emrettiği şekilde davranılarak İnşaat Mühendisleri Odası Vize bürosuna sunulmuş olsa idi, projenin fenni sorumlusu (Müellif) mühendis/mühendisler, gerekli tüm proje çizimleri, yapısal hesap ve varsayımlar, özel teknik şartname ve keşif bilgileri proje arşivinde bulunacaktı” dedi.

 

“HİDROLİK VE HİDROLOJİ BİLEŞEN VE PRENSİPLERİ GEREKTİĞİNCE DEĞERLENDİRMEDEN HAREKET EDİLDİ”

Sunumuna “Hidrolik ve hidrolojik hesaplar, mühendislik prensipleriyle yapılmış bile olsalar, çok seyrek aralıklarla da olsa yaşanacak yüksek yağışlarda taşkın ve karayolunun doğrudan suyla karşılaşması riski, bu tür güzergah seçimlerinde nihai olarak söz konusudur” sözleriyle devam eden Yağcıoğlu, şunları kaydetti:

“Ancak sorun yaşanan bölgede menfez kesitleri incelediğinde, bu riske ilave olarak; her yol genişletme çalışmasında, mühendislik açısından ortaya konamayacak yaklaşımlarla, boyutlara müdahale edildiği tespit edilmiştir. Aynı şekilde karayolunun; çevre, hidrolik ve hidroloji bileşen ve prensiplerini gerektiğince değerlendirmeden, sadece daha geniş platform yaratılması amacına yönelik her genişletilme, yamaçlardan akışa ve dere yatağına müdahaleye yeni bir adımı teşkil etmekte, ilave olarak inşaat artıklarının ve yağışla taşınacak ağaç, dal ve diğer malzemenin yol kenarlarında, menfez ağzı ve içinde birikmesine uygun ortamlar yaratmaktadır.

İncelen bölgede yağış sırası ve ertesinde menfezlerin başlarında yaşanan birikmelerin; dere yatağına mühendislik prensipleriyle çalışılmadığı yapılan müdahale ile zaten yüz yüze olunan taşkın ve karayolunun suyla kaplanması riskini daha da somut ve doğrudan felaketle yaşanan boyuta taşıdığı anlaşılmaktadır.

İncelen karayolu kesiminde gözlemler; felaket ve sonrasında gerçekleşen müdahaleler ertesi yapıldığı ve karayolunun 2018 yılında gerçekleştirilen genişletme projelerine ilişkin proje ve hesaplara erişilemediğinden, özellikle karayolu kenarı ve kenar alanları için hangi güvenlik unsurlarının uygulandığı yönünde kesin bulgulara ulaşılamamıştır.”

 

“METEOROLOJİ’NİN YAĞIŞ-ŞİDDET-ZAMAN GRAFİKLERİ OLUŞTURULMAMIŞ”

5 Aralık 2018 tarihinde 13.00’de başlayan ve 22.00’ye kadar devam eden toplam 174.6 mm değerindeki yağışın tekrarlama periyodunun 1978-2009 yılları dikkate alındığında 200 yıl civarlarındayken, 1978-2018 yılları dikkate alındığında bunun 50 yıl civarlarında olduğunun tespit edildiğini söyleyen Yağcıoğlu şöyle devam etti:

“Son 10 yılda bölgedeki yağışların şiddetinde bir artış görülmektedir. TC Karayolları Tasarım El kitabında menfezlerin taşkın alanının önemine göre en az 100 yıllık tekrarlama periyoduna göre tasarlanması önerilmektedir. Köprülerde ise bu yolun önemine göre 500 yıla kadar çıkabilmektedir. Ancak ülkemizde Meteoroloji Dairesi tarafından ölçülen yağış değerleri kullanılarak yağış-şiddet-zaman grafikleri oluşturulmamıştır. Gerek karayolları drenaj tasarımlarında, gerek yağmur suyu drenaj tasarımında gerek ise havza yönetiminde taşkın alanlarının belirlenmesinde yağış-şiddet-zaman grafikleri ihtiyaç duyulmaktadır. Bu grafikler olmadan hidrolik yapıların tasarımı sağlıklı yapılamamaktadır.

Gerek bölgede yapılan gözlemler, gerekse yağış-akış ilişkisinden elde edilen değerler, Boğaz deresinde 5 Aralık 2018 tarihinde 14.00 – 20.00 saatleri arasında meydana gelen şiddetli akışla (en yüksek değer 35.7 metreküp/s) birlikte gelen dal, ağaç, çöp ve depozit menfezin girişinin tıkanmasına sebep olmuştur. Bu şiddetli akışın ardından 22.00 – 24.00 saatleri arasındaki ikinci ve daha şiddetli bir akışın (en yüksek 49.4 metreküp/s) ise girişi tıkanmış menfezden geçememesi sonucunda su yol üzerine çıkarak yoluna devam etmek zorunda kalmıştır. Mevcut menfezin kapasitesi 35 metreküp/s olarak hesaplanmıştır. Menfez ilk şiddetli yağışta gelen debiyi taşıyabilmiştir ancak menfez girişinin tıkanması sonucunda ikinci şiddetli yağışta gelen debiyi taşıyamamıştır”

 

“HAVZA YÖNETİMİ UYGULANMAYA BAŞLANMALI”

Gerek içinden dere geçen yerleşim yerleri gerekse karayollarındaki köprü ve menfezler için en erken zamanda havza yönetimi uygulanmaya başlanmamız gerektiğini dile getiren Yağcıoğlu sunumunu şöyle sürdürdü:

“Havza yönetimi sonucunda ne kadar yağışın ne kadar akış yaratabileceği önceden bilinecek hangi yağışlarda hangi alanların su altında kalabileceği hesaplanabilecektir. Kritik olan alanlardan başlayarak gerek Su İşleri Dairesi’nde gerekse Karayolları Dairesi’nde bu çalışmaların başlaması gerekmektedir. Bu çalışmaların yapılabilmesi için ise bu ve bunun gibi dairelere ilgili mühendisler istihdam edilip kadrolarının genişletilmesi gerekmektedir.

Yeni yapılacak veya rehabilite edilecek tüm yolların mevcut sanat yapılarının (köprü ve menfez gibi) ve drenaj hatlarının mutlaka son yıllarda elde edilen yağışlar da dikkate alınarak yeterli olup olmadığı kontrol edilmelidir. Yetersiz yapıların kapasitesi artırılmalıdır. Özellikle ana yolların kenarlarında kapalı drenaj hatlarından uzak durulmalıdır. Bu kapalı sistemlerin tıkanma riski yüksektir. Dolayısıyla açık kanallar tercih edilmelidir”

 

“DRENAJA ÖNEM VERİLMELİ”

Karayollarında drenaja daha çok önem verilmesi gerektiğini dile getiren Yağcıoğlu, bordürlerin kullanıldığı yollarda mutlaka drenaj ızgaralarıyla suyun en erken zamanda drenaj sistemine girmesinin sağlanması gerektiğini anlattı.

Karayolları Dairesi’nin bu konudan hangi standardı kullanacağına resmen karar vermesi ve yeni yolların bu standartlara göre projelendirilmesinin sağlanması gerektiğini söyleyen Yağcıoğlu, mevcut yolların ise mutlaka bu drenaj standartlarına göre analiz edilmesi gerektiğini belirtti.

 

“DERİVASYON KANALI ŞU ANKİ YAPISI İLE CİKLOS MEVKİİNDE TEHLİKE ARZ EDİYOR”

Yağcıoğlu şöyle devam etti:

“Şu anda Ciklos mevkiinde yapılan dere derivasyon çalışmasının kısa vadede uygun olduğu düşünülmektedir. Ancak mutlaka hidrolik ve geo-teknik analizin yapılması ve suyun o kanalda herhangi bir erozyona sebep olmaması için neler yapılması gerektiği belirlenmelidir.

Lefkoşa – Girne yolunun Ciklos mevkiindeki emniyete alınması amacıyla, yaşanan felaket sonrası yapılan dere derivasyonu özellikle yaşanan taşkın olayında oluşan yağış miktarına paralel gelişen debinin miktarı ve dere deplasesi esnasında yapılan kontrolsüz dolgu göz önünde bulundurulduğu zaman derivasyon kanalının şu anki yapısı ile Ciklos mevkiinde tehlike arz ettiği görülmektedir. Bu kapsamda derivasyonu yapılan dere boyunca, palplanj veya betonarme kazık konsol istinat duvarı yapımı önerilmektedir.

Karayolu yapılarında yapılacak üst yapı, temel ve alt temel tasarımları; trafik yükü, malzeme özellikleri, inşa yöntemi, kullanım süresi ve amacı gibi kriterlere göre belirlenip gerekli hesaplamalar yapıldıktan sonra inşa edilmektedir. Ancak proje kapsamında İnşaat Mühendisleri Odası tarafından talep edilen projeye ait dökümanlar arasında bahse konu, üst yapı, temel ve alt temellerin kesit boyutlandırmalarının yapılışı ile ilgili herhangi bir hesaplamaya rastlanmamıştır. Bu durumda inşası yapılan yolun tasarım açısından ekonomik veya dayanım açısından dayanıklı olup olmadığı bilinmemektedir.

Bahse konu saha ve elde edilen yol projesi dokümanları geoteknik mühendisliği açısından incelendiği zaman Boğaz derenin Lekoşa – Girne yoluna yaklaştığı bazı noktalarda şev duyarlılık sorununa rastlanmıştır. Çalışma alanında yola paralel faylara rastlanmış olup bölge yüzey jeolojisinin değişkenliği de göz önünde bulundurulduğu zaman şevlerin detaylı zemin etüt çalışmalarını takiben yapılacak şev duyarlılığı çalışmaları ile emniyetli olup olmadıkları gözden geçirilmelidir.

Bahse konu projede 2013 yılında yayınlanan TC Karayolları Genel Müdürlüğü Karayolları Teknik Şartnamesi kullanılmıştır. Bu şartnamelerde yapılacak üst yapı, temel ve alt temel tasarımları; Trafik yükü, malzeme özellikleri, inşa yöntemi, kullanım süresi ve kullanım amacı gibi kriterlere göre belirlenip gerekli hesaplamalar yapıldıktan sonra inşa edilmelidir ibaresi vardır. Ancak bahse konu proje kapsamında Odamız tarafından talep edilen bu dokümanlar arasında, üst yapı, temel ve alt temellerin kesit boyutlandırmalarının yapılışı ile ilgili herhangi bir işleme rastlanmamıştır. Bu durumda inşası yapılan yolun tasarım açısından ekonomik veya dayanım açısından dayanıklı olup olmadığı bilinmemektedir.”

 

“KORKULUKLARDA EKSİKLİKLER VAR”

Girne  - Lefkoşa karayolunun Ciklos ve diğer kesimlerinde, orta refüjlerin her iki kenarında oto korkuluk teşkilinde eksiklikler, yol kenarları oto korkuluklarında da süreksizlikler gözlendiğini belirten Yağcıoğlu şunları kaydetti:

“Oto korkulukların koruyucu olabilmesi için öngörülen yüksekliklerinin bazı kesimlerde sağlanmadığı, yine oto korkuluk başlangıç ve bitirilişlerinde standartlara uyulmayan kesimler olduğu izlenmektedir. Nihayet oto korkulukların sağlam zemine yeterli derinlikte çakıldıklarına yönelik de şüpheler söz konusudur.

Karayolu güvenliği yaklaşımında, sürücülerin artan eğitim ve denetim etkinliklerine karşın hata yapmaya devam edebilecekleri fakat yol kullanıcılarının hatalarının ölümle sonuçlanmaması veya cezalanmaması için, karayolu tasarım ve uygulamalarında ‘affedici ve koruyucu’ unsurların daha fazla öne çıkarılması ifade edilmektedir. Bu durumda yoldan herhangi bir nedenle çıkacak bir sürücünün, yeni bir darbe ya da devrilmeyle karşılaşmadan maddi hasar veya yaralanmayla sonuçlanacak bir kaza  yaşamasını sağlayacak, daha yumuşak yol kenarı eğimleri, yol kenarlarında hız ve araç sayısına bağlı olarak tanımlanacak genişliklerde güvenli, çukur, sert kaya ve cisimlerin bulunmadığı bölgelerin yaratılması, bunun sağlanması çok  maliyetli olacaksa bu taktirde her iki yönde sürekli oto korkuluk kullanımın gerçekleştirilmesi önerilmektedir.”

 

VEYSİOĞLU: “DRENAJ SİSTEMİ KAPSAMLI OLARAK İNCELENMELİ”

Ardından Çevre Mühendisleri Odası Başkanı Doğuç Veysioğlu “Girne, Lapta, Alsancak ve Dikmen’de yağışlar sonucunda yaşanan sel, taşkın, heyelan ve toprak kayması olayları ön teknik raporu”nu sundu.

Veysioğlu dört bölgede herhangi bir hidrolik rapor bulunmadığını, raporun gözlemlere dayandığını belirtti ve şöyle devam etti:

“Lefkoşa- Girne (Ciklos) yolunda, Girne Meteoroloji istasyonu yağış verileri incelendiğinde geçmişte aynı oranda yağış düşen ve hatta daha yağışlı günlerde dahi, yüzeysel akıştan kaynaklanan sorunların bugünkü kadar büyük olmadığı gerçeği dikkate alınmalıdır. Yeni yolun drenaj sisteminin kapsamlı olarak incelenmesi ve yüzeysel akış sorunlarının giderilmesi için detaylı projelendirmesi yapılması gerekmektedir.

Alsancak - Lapta Anayolu, Güney-Kuzey istikametinde dağdan denize dökülen derelerin taşıyacağı su miktarları dikkate alınmadan inşa edilmiş olduğundan yol altı menfezleri/kanalları çok yetersiz durumdadır. Bu güzergâhtaki yol altı menfezleri/kanalları detaylı olarak gözden geçirilmeli ve gerekli olduğu durumlarda buralardan geçmesi muhtemel su miktarlarına uygun olarak yeniden inşa edilmelidir.

Dere yataklarına set olarak veya ıslah etme maksadıyla yapılan taş ve beton duvarlar suyun akışına uygun doğru bir yöntem ve kaliteli bir işçilikle inşa edilmiş olmadıklarından dolayı sel sularının etkisi ile birçok noktada yıkılmışlar ve taşkınlara neden olmuşlardır. Setlerin sağlamlık ve dayanıklılıkları kontrol edilmeli suyun akışına uygun olmayan kıvrım ve köşeler, zayıf kısımlar ve hasara uğrayan duvarlar/bölgeler “U / V” şekilli açık kanal olarak tamir edilmelidir.

Dere yataklarının yol altı geçitlerinde ve kaldırım altlarında büz kullanılarak inşa edilen kanalların birçoğunun yetersiz, tıkanmış ve işlevlerini yitirmiş oldukları saptanmıştır. Buralarda yer alan ve kapasiteleri yetersiz olan büzler iptal edilerek bunların yerine kutu menfezler inşa edilmeli, kaldırım altlarına inşa edilmesi kaçınılmaz olan büzlerin tıkanmaması ve tıkanmaları durumunda kolayca temizlenebilmeleri gerekir.Yerinde saptanan ve bu ön teknik raporda belirtilen sorunların kapsamlı çözümleriyle ilgili olarak, yağış verileri ve dere kesitleri incelendikten sonra detaylı uygulama projeleri hazırlanmalıdır.”

 

“DERELERE YAPILAN İZİNSİZ MÜDAHALE VE İŞGALLERLE İLGİLİ GEREKLİ YASAL İŞLEMLER BAŞLATILMALI”

Veysioğlu derelere yapılan izinsiz müdahale ve işgallerle ilgili olarak tapu kayıtları, inşaat izin ve onay belgelerinin incelenmesi, gerekli ölçümlerin yapılması ve varsa yasa dışı müdahalelerin ortadan kaldırılması için gerekli yasal işlemler başlatılması gerektiğini dile getirdi ve şöyle devam etti:

“Yeni inşa edilmekte olan kara yollarında çoğu zaman 21/2005 sayılı KTMMOB yasasının emrettiği vize işlemleri ve 18/2012 sayılı Çevre Yasasının gereği olan çevresel etki değerlendirme süreçleri uygulanmamaktadır. Bu sorun son olarak tamir/tadil edilen Lefkoşa Girne anayolu Ciklos dönemecinde bulunan Değirmendere yatağının tamamen göz ardı edilmesi sonucunu doğurmuştur.

Fasıl 82 Kamu Derelerinin Korunması Yasası ‘dere kenarı veya duvarı’ ibaresini ‘herhangi bir derenin yatağının her bir tarafından altı ayağa kadar uzanan mesafe içinde kalan arazi’ olarak tanımlasa ve dere yataklarının her iki tarafından 6’şar ayak mesafeyi koruma altına alsa da hem bu mesafe yeterli değildir hem de karar/izin veren kurumlar bu kuralı gözetmemektedir.

Derelerin korunması ve geliştirilmesinden sorumlu kurumlar ise yasanın kendilerine yüklediği görevleri yerine getir(e)memektedirler. Yine ayni yasada dere yatağı“ herhangi bir derenin suyolunun en son sınırları arasında kalan ve tüm set ve adacıkları da içine alan arazinin tümü’ olarak tasvir edilmektedir. Bu tasvir, 18/2012 Çevre Yasasına uyumlu olarak dere hudutları ve koordinatları ve taşkın alanları da belirlenerek tekrar düzenlenmelidir. Güncelliğini yitirmiş olan Fasıl 82 Kamu Derelerinin Korunması Yasası Avrupa Birliği Sel Direktifine uyumlu olmalı, taşkın/sel bölgelerinde özel sigorta sistemlerine olanak sağlamalı ve kamulaştırmanın önü açılmalıdır.

Su Çerçeve Direktifi ve Sel Direktifinin Avrupa Birliği ülkelerine getirmiş olduğu çağdaş yaklaşım ve kurallara uygun olarak, ülke genelinde sel/taşkın bölgeleriyle ilgili kapsamlı bir yönetim planı hazırlanmalıdır.

Lapta ve Alsancak bölgesindeki gelişmeler Girne II Bölge Emirnamesi kurallarına tabidir, söz konusu Emirnamede taşkın riskinden korunmak amacı ile dere yataklarından çekiliş/kamuya terk ediliş mesafesi belirlenmemiştir. Ocak 2018’de yürürlüğe giren Girne-Çatalköy İmar Planında, dere yataklarına komşu parsellerde yapılabilecek inşaatlar için 4.4.13.3 Sulak Alanlar,  Akifer ve Dereler başlığı altında yer alan ‘Bu Planla koruma sınırları belirlenmemiş olan derelerden cephe alan parsellerde yapılabilecek gelişmelerde suyun akışının engellenmemesi, herhangi bir taşkın durumunda çevresinin etkilenmemesi ve yeşil kuşak oluşturmak amacı ile Girne Kaymakamlığı ve Su İşleri Daire’sinin görüşleri çerçevesinde 3 metre derinliğinden az olmamak üzere belirlenecek alan kamuya terk edilecektir’ maddesi ile dere yatakları koruma altına alınmış ve olası taşkın risklerinden korunmak amaçlanmıştır. Bundan sonra yapılacak olan ve dereye sınırı bulunan bir inşaatta dere sınırının en az üç metre mesafesine kadar olan kısmın kamuya bırakılması için gerekli Emirname değişikliği ve Lapta-Alsancak bölgesini kapsayacak bir İmar Planı yapılması gerekmektedir. Bu yapılana kadar hâlihazırda yürürlükte olan Fasıl 82 Kamu Derelerinin Korunması Yasası’nda yer alan altı ayaklık mesafenin uygulanmasına özen gösterilmesi gerekmektedir.”

 

DERE YATAKLARININ TEMİZLİĞİ…

Dere yatakları ve derelerin üzerine kurulmuş set/bent yapılarının temizlik ve bakım işlerinden Kaymakamlıklar ve Su İşleri Dairesi’nin sorumlu olduğunu dile getiren Veysioğlu şöyle devam etti:

“Ancak bu görevi Kaymakamlıklardan izin alarak Belediyeler yerine getirmektedir. Çoğu zaman da Belediyeler maddi sıkıntılardan dolayı bu işleri layıkıyla yerine getirmekte yetersiz kalmaktadırlar ve sonuç olarak temizlik ve bakım işleri yeterince yapılmamaktadır. Bu yetersizlik, çevre kirliliğinin yanı sıra su akışını etkilemekte, menfez girişleri vb. daralma noktalarında tıkanıklıklara ve taşmalara neden olmaktadır.

Özellikle kurak dönemlerde, dere yatakları üzerine inşa edilmiş duvar bent ve göletlerin siltasyon neticesinde azalmış olan sus tutma kapasiteleri, temizlik yapılarak artırılmalıdır.

Dere güzergâhları boyunca yapılan gözlemlerde dere tabanlarının ve yamaç şevlerinin yer yer yoğun bitki örtüsüyle kaplandığı, şiddetli akış nedeniyle bunların köklerindeki toprağın aşındığı ve sökülerek dere güzergâhları boyunca aşağılara taşındığı görülmüştür. Bu durum köprü geçişlerinde ve kanal, büz gibi su yapılarının girişlerinde (özellikle geçişlerin dar olduğu kısımlarda) tıkanmalara sebebiyet vererek su akışlarını etkilediği hatta yer yer arkalarından gelen çöplerin de birikmesini sağlayarak geçişi tamamen kapatıp yataktan taşmalara da neden olduğu anlaşılmaktadır. Bu tıkanıklıklara özellikle kamışlıklar ile akasya türündeki ağaçlar neden olmakta ve bu akasya ağaçlarının 4-5 yılda bir kontrol edilerek dere tabanı ve yatak şevleri ile göletlerin içinden kesilip çıkarılması gerekmektedir.” (TAK)

Bu haber toplam 4635 defa okunmuştur
İlgili Haberler