Afiyet olsun Sayın Başkan!
Sürecin başından beri iyi gitmediğini gizlemeye çalışan ağabeylerimiz umarım son krizden sonra nereye doğru sürüklendiğimizi anlarlar.
Önce ne demişlerdi, hatırlanınız.
"2015 sonbaharında çözüm"
Sonra?
2015 sonunda çözüm!..
Daha sonra?
2016 başında çözüm…
Çok değil bundan birkaç ay önce CTP lideri Talat'ın bile dillendirdiği “Referandum olacak, Mayıs'taki seçimler ertelenebilir” açıklaması hala hafızalarda…
Hatta kimilerine göre Ocak-Mayıs arasında çok önemli ilerlemeler olacaktı ve bu açıklanacaktı.
E o da olmadı.
Seçimler de ertelenmedi.
"Mart'ta referandum" da hayalden öteye gidemedi.
***
Müzakereler ağır aksak ilerlerken "güven yaratıcı önlemler" ne oldu peki?
Kocaman bir hiç!..
Derinya ve Aplıç AB ihale süreçlerine sürüklendi, zamanın birinde belki açılır.
İki barikatın açılması için kuzeydeki otorite "bir yolu dökmekten aciz" bir görüntü sergiledi, sivil-asker bürokrasisi daha fazla kaynak talebini öne sürdü, zamana oynadı.
İki taraf atasındaki telefon şebekeleri konusu tamamen çöktü, hayata geçemedi.
Elektrikte, kriz anlarında alışveriş olsa da bu sistemli hale getirilemedi.
Başka barikat açılması konusu hiç gündeme dahi gelmedi.
***
Tüm bunlar yaşanırken kuzeyde de güneyde de aşırı milliyetçi çevreler hareketlenmeye başladı.
Güneyde ELAM faşistleri meclise girerken kuzeyde küçük küçük gruplar örgütlenmeye başladı.
Türkiye sermayesinin sahibi olduğu gazete ve televizyon her Allah'ın günü ırkçı, çözüm karşıtı yayınlarını sürdürmeye devam etti.
Ve biz, çözüm isteyen barış isteyen cephe her bir gün daha zayıfladık, elimiz güçsüzleşti.
Şimdi ne olacak diye düşünüyorum.
Hele hele de İstanbul'da Erdoğan'ın eliyle yaratılan krizi de gördükten sonra "Nereye sürükleniyoruz" diye kaygılanıyorum.
Genel manzara ürkütüyor.
Gelişmeler üzüyor.
Belli ki ayrılık öncesi son kozlar oynanıyor.
Umarım yanılırım, umarım öyle olmaz…
Oysa biz "Nisan devrimi" yaptığımızı sanıyorduk, daha dün gibi bir sene önce zeytin dalları ile havalara uçuyorduk.
Yanılmışız!..
Hem de çok yanılmışız!..
Ama iş işten geçmiş…
Hepimize geçmiş olsun.
Erdoğan'ın yemeğini yiyen Akıncı'ya da afiyet olsun.
İyi seyirler…
----------------------------------------
Özgürgün, devleti ‘aile şirketi’ mi sandı?
Çiçeği burnunda Başbakan’ımız Hüseyin Özgürgün ailesine makam yaratma konusunda hızlı çıktı.
Özgürgün, Başbakanlık Denetleme Kurulu Başkanlığı’na Canan Cankaya’yı atadı.
Canan Cankaya, Hüseyin Özgürgün’ün kızının nişanlısının annesi…
Yani müstakbel dünürü, damadı olacak kişin annesi…
DAÜ Mütevelli Heyeti Başkanlığı Danışmanlığı’na ise Aydın Karakuzu atanmış.
Aydın Karakuzu ise, Hüseyim Özgürgün’ün karısının kardeşi, kayın biraderi…
Daha bitmedi, devam!..
Elektrik Kurumu Yönetim Kurulu Başkanlığı’na ise yine birinci dereceden akrabası Hasan Çetin Erçen’i atamış.
Hasan Çetin Erçen de Özgürgün’ün kuzeni…
Anlayacağınız Hüseyin Özgürgün devleti ‘aile şirketine’ çevirmiş!..
Daha ilk günden!..
Daha yolun başındayken!..
----------------------------------------------
Başbakanlık'a basın işi: 6 ayda 30 bin 750 TL ödeme!
Bakanlar Kurulu’ndan bir karar!..
Başbakanlık’ın “basın işleri için” hizmet alımı kararı.
Mediaxlarge Advertising Agency’den 16 Mayıs 2016 - 31 Aralık 2016 tarihleri arasında hizmet alınacak.
6 aylık ödeme 30 bin 750 TL!..
Ayda 4 bin 100 TL…
Ne ihale, ne de başka bir şey!..
Bakanlar Kurulu kararıyla, devletin parası, 30 bin 750 TL’si “basın işlerine” verilecek.
Koskoca Başbakanlık’ta basın işi yapacak biri yok mu Allah aşkına?
Nerede tasarruf?
Nerede kemer sıkma?
Nerede, hani nerede?
Devletin malı deniz mi yoksa?
----------------------------------------------------
Her yerde kriz!
Suda kriz var, geçiş dönemi için açıklanan fiyat fahiş, belediyeler tepkili…
Ekonomide kriz var, döviz yükseliyor, hayat daha da pahalı hale geliyor.
Kamu maliyesinde kriz var, ekonomik program imzalanmadı, para yok, borç aldılar sağa sola dağıttılar, bir süre daha yetecek kaynak var, sonrası meçhul…
Kıbrıs sorununda kriz var, müzakereler askıda, liderler görüşmesi iptal.
Güven yaratıcı önlemlerde de kriz var, hiç biri ilerlemiyor.
Kamu kurumlarında içten içe kriz var, özelleştirme girişimleri ürkütüyor, düşündürüyor.
Siyasette de kriz var, iki tarafta da milliyetçilik yükseliyor.
Kısacası bu memlekette hep kriz var, hep sorun var.
Emeğe geçenlere de tebrik var, çok güzel içine ettiniz, sağ olun var olun.