1. YAZARLAR

  2. Eralp Adanır

  3. “Ağabeyim KARA MEHMET”
Eralp Adanır

Eralp Adanır

“Ağabeyim KARA MEHMET”

A+A-

 Kasım 2018’de kitabın yazarı İbrahim beyle, BRT’deki tv programımda bir söyleşi gerçekleştirmiştik. Bu söyleşileri zaman zaman sizlere, yazarların kitapları hakkında söylediklerini paylaşarak aktaracağız. Ve merhum Mehmet Manavoğlu. Nam-ı diğer “Kara Mehmet”i kitaplaştıran özellikleri neydi... 

erd-001.jpg

-Bu bir roman olarak yazılmadı.  Abimin çok değişik vasıfları da vardı. Pentakloncu olarak düşünebilirdiniz kendisini. Mesela müthiş bir izciydi. İzciliğinde öyle bir seviyeye gelmişti ki özellikle 1964’e kadar, onların döneminde, dünya izciliğini yakalamışlardı. Hala hayatta olan izci arkadaşları var mesela Tuncay bey, bunlar hakikaten harika izcilerdi. Ağabeyim Türklüğü, sadece Kıbrıs Türklüğünü değil, Türklüğü 17 yaşındayken 1952’de Avusturya’da temsil etti. O zamanlar Türkiye katılmıyordu izci etkinliklerine ve Kıbrıs’tan Rum, Ermeni ve Türk olmak üzere bir izci kafilesi gitti. Her ülkenin çeşitli gösterileri oluyordu, geliyorlar diyorlar ki Kıbrıs izcilerine, hade siz de birşey yapın. Bizim birşeyimiz yok diyor Rum kaptan. Ağabeyim diyor ki bizim var. Ben diyor gösteride bulunacağım ve çıkıyor ıslıkla Harman Dalı’nı çalıyor oynuyor ondan sonra da bir Türkü okuyor. Atina Janborisi’nde, İngiltere’de en son bir Janbori’de -Jambori dediğimiz de izci festivalidir- gidiyorlar orda herkes kendi ülkesiyle ilgili standt kuruyor, onlara bölümler veriyorlar, gösterilerde bulunuyorlar tanıtıyorlar. Ondan sonra futbolculuğu. 15 yaşındayken lisanslı futbolcu oluyor ve 1950 yılında o zamanlar Doğan Güneş ki daha sonra LTSK ile birleşiyordu, 1950 yılında grup şampiyonu oluyorlar fakat bir tek Çetinkaya var Türk takımlarından, o zamanki KOP ikinci bir Türk takımın daha ligde oynamasını istemiyor. Erteliyorlar maçları takviyeli takımlarla Rumlar giriyorlar sahaya biraz da hakemlerin ayak oyunları, lige giremiyorlar. Ama o zamanlar şampiyon oluyorlar. 1955’ten sonra Rumlar bizi dışlayınca kendi futbol federasyonumuzu kuruyor ve Doğan Türk Birliği’nin yönetminde, kaptanı, antrenörü gibi görevlerde bulunarak fırtına gibi esiyorlar.

Kitabın sayfalarını çevirmeye başladığımda dikkatimi çeken bir göndermeyle karşılaşıyorum. En azından bana göre bir “gönderme”: “TMT’de adsız gönüllüler ve adsız kahramanlar vardır. Bu manada başarıların yapılanların bir tarihçesi yoktur. Adsızların kendileri ve yaptıkları sadece yakınları tarafından bilinir. Çünkü hakiki TMT mensubu kendi kendini metetmez.”

-Doğrudur çünkü bilgi kirliliği var. Bakın en son ismini vermeyeceğim Limasollu bir arkadaşımızın yayımladığı bir kitapta, tamamıyla konjektüre veya siyasi görüşlerine göre bir tarih yazmaya kalkıyorlar. Örneğin daha TMT, teşkilatlar daha kurulmadan Rumların bize ilk saldırıları başlıyor. Tarihini şu anda tam ezbere söylemeyeceğim. İlk olarak Limasol’da Rum bandabuliyasında (belediye pazarı) tavukçu Nihat dayıyı vuruyorlar. Benim babam da orada ki 56-57 yaşlarındaydı, koşturuyor. Hiçbir Rum yardımcı olmuyor. Taksici arıyor adam ağır yaralanmış, korkuyorlar. O esnada İsmail Canbulat adlı bir hemşehrimiz, motorsikletle geçmektedir. Babam Nihat dayıyı motorsikletinin arkasına koyuyor, gönderiyor Türk kesmine, sonra Ankara’da vefat ediyor tavukçu Nihat. Fakat bu tavukçu Nihat’ı kurtarmaya kalkan Türkleri cezalandırmaya kalkıyorlar. Kısa bir müddet sonra İsmail Canbulat beyi Rum tarafında çalıştığı matbaada vuruyorlar yaralanıyor fakat ölmüyor. Bir müddet sonra da Londra’ya gidiyor. İkinci sırada babam var. Fakat babamın çok iyi bir Rum arkadaşı tarafından uyarılıyor, “Niyazi bey çocuklarını seviyorsan pılını pırtını topla git” diyor. Ve babam o gün hatırlıyorum, 57 yaşında sokak kapısında yığılıyor. Bilahare Ahmet Barudi diye bir vatandaşımızı vurmaya kalkıyorlar ıskalıyorlar. Yücel Köseoğlu’nu vurmaya kalkıyorlar fakat Yücel Köseoğlu kıl payı kurtuluyor, ondan sonra Suna berberin babası Ahmet Sarandagi’yi vurup öldürüyorlar. Burada şahıslar önemli miydi, hayır, gelişigüzel. Fakat bu bahsettiğim ve ismini vermeyeceğim kitapta deniliyor ki, İsmail Canbulat beyle Ahmet Barudi solcu oldukları için teşkilat tarafından vuruldu. İnsaf çünkü daha teşkilat kurulmadı. Teşkilat, ‘57’nin sonlarında kuruluyor. Kasım gibi. Peki nasıl oluyor o zaman. İşte böyle kirlilikler var. Bir kirlilik de; ilk TMT ile ikinci TMT’nin örtüştürülmesi yüzünden oluyor.

İki ayrı TMT nasıl oluyor...

-Şöyle ki birinci TMT’yi ki bence esas TMT o, Denktaş bey Burhan Nalbantoğlu ve Tanrıverdi kuruyorlar Kasım 1957’de. Ve diğer örgütleri lav ediyorlar. Çünkü diğer Karaçete, Volkan gibi örgütler spontane kurulmuş olanlardır ve başıbozuktu, bir liderliğe bağlı değildi. Ondan sonra TMT diğer bölgelerde de teşkilatlarını hızla kuruyorlar. Ve 1958’in 5 Ağustosunda da Grivas’ı pes ettiriyorlar. Çünkü müthiş çarpışmalar oluyordu. Limasol’u alacak olursanız, onlar vurunca biz de vuruyoruz en sonunda müthiş bir olay, bir deri fabrikası baskını oluyor orda pes ettiriyoruz Limasoldakileri. Şimd, ikinci TMT’nin kuruluşu 1 Ağustos’tur. Özel Harp Dairesi tarafından kurulmuştur Albay Rıza Vuruşkan bey gelmiş ve ilk Bayraktar olmuştur. Ama bunun adı KİP olarak veriliyor. “Kıbrısı İstibtat Planı”. Fakat tabii bu planın adı kullanılmıyor. Mevcut bir TMT var, halkın benimsediği, o TMT’nin adını alıyorlar ve kuruluşunu 1 Ağustos gösteriyorlar, ilk kurucular da ilk yemin edenler de o 1 Ağustos’taki zevat oluyor. Halbuki mesela Limasol’daki TMT’nin kurucusu Ramadan Cemil beydir. İlk kadroda Atilla Berberoğlu, Mustafa Çağatay, ağabeyim Mehmet Manavoğlu, Kandu muhtarı var ve ilk Tabur Komutanı da Konuloğlu ki ismi kitapta yer alıyor, onlar kuruyorlar. Şimdi bu şahıslar 1964’deki karargahta geçerli oluyor ilk kurucular olarak. Burda bu kurucu insanları zikretmezsek büyük bir vefasızlık olur... İkinci TMT gene bu insanları alıyor  bünyesine, yine bazıları aynı şekilde devam ediyorlar, isimler değişiyor falan. Ama pozisyon değişiyor. Ramadan bey siyasi görüşmeci, Mustafa Çağatay hukuk danışmanı, Kandu muhtarı Kandu Kovan Beyi gibi oluyor. İlk Tabur Komutanı ise hiç yok. Berberoğlu da ikinci kuruluşta yok çünkü Lefkoşa’ya tayin olduğu için o günlerde kuruluşta bulunmuyorlar. Ben bunu düzeltmek istedim.

Aslında TMT konusu sürekli yeni kitaplarla ele alınmaya devam ediyor ama tam manasıyla herkes açık olmadığı için, belgeleriyle kaynaklarıyla ortaya dökülmediği için sürekli bir muamma ve bilgi kirliliği devam etmektedir.

-Doğru söylüyorsunuz bir bilgi kirlilği oluyor  ve ben birazcık Limasol kısmına kayıt düşmek istedim. Aslında yapılacak olan şuydu. 1974’de kuzeye gelince derhal ilgililerden hatıralarını en azından birkaç sayfa yazmaları istenecekti. Bir komisyon kurulup karşılıklı bunlar bir süzgeçten geçirilip kitaplaştırılacaktı. Çünkü o şahısların çoğu öldü. Mesela Çağatay sırlarıyla gitti. Ağabeyim ve diğerleri de gitti. Çoğu gitti. Şimdi kalanlar ise böyle Peygamber hadisleri gibi Peygamber ağzından duyanlar, Peygamber ağzından duyanlardan duyanlar gibi gidiyor ve bir de fırsatçılar var. Yani onu da söylemeden geçemeyeceğim. Herşeyi biz yaptık biz ettik gibi meydanı biraz boş bulduklarından dolayı.

 

Bu yazı toplam 2724 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar