1. YAZARLAR

  2. Onur Olguner

  3. AĞAÇ MİMARİYİ TAÇLANDIRIR
Onur Olguner

Onur Olguner

AĞAÇ MİMARİYİ TAÇLANDIRIR

A+A-

Temmuz ayının ortasındayız.

Önümüzde çok sıcak geçeceği belli olan bir Ağustos ayı var.

Mevsimler kaydığından dolayı Ağustos ayı sonrasında yaz olarak yaşayacağımız bir de Eylül ayı var.

Bu sıcaklara aslında alışık olmamız gerekir. Sonuçta Kıbrıs Adası’nda yaşıyoruz.

Bu ada, doğduğumuzdan beridir her yaz kaynıyor.

Aslında bir yere kadar bu tespit  doğru olsa da, bir-iki etkenden dolayı yanlış olduğunu söyleyebiliriz.

Eğer dönüp bakarsak, şehirlerimiz bir ağacın yaşını gösteren gövdesi gibi mahalle mahalle bizlere hikayesini anlatır.

Bu mahallelere baktığımızda özellikle İngiliz dönemine kadar olan bölgelerde ağaçların bol bol olduğunu gözlemleriz.

Eski mahallelerimizde gerek evlerin bahçelerinde gerekse yolların içerisinde binalardan daha yüksek ağaçların olduğunu gözlemleriz.

Bunda o dönemki yönetimlerin de binalarda yaşayanların da bir payı vardır.

Maalesef son döneme girdiğimizde ülkemizde ağaç bir engel olarak görülmeye başlar.

“Mağazamın önünü kapatmasın”

“Yaprakla uğraşmayayım”

“Köküne yağı döküp kurutayım da kesebileyim”

Bu adımlar maalesef teker teker şehirlerimizden ağaçları yolmuş ve ülkemizi kelleştirmiştir.

Bu kelleşme sebebiyle 50 yıl önce yaşadığımız sıcaklığı bugün çok daha yoğun hissediyoruz.

Normalde ağaçların dallarına vurarak yumuşayacak güneş ışınları asfalta, betona ve metale vurarak şehrimizi adeta bir kalorifer peteği gibi ısıtmaktadır.

Bu konuda en bilgilendirici örneği hepimiz arabamızı her park edeceğimizde yaşıyoruz.

Arabanın içinde gözlerimiz ağaçlar tarafından gölgelendirilmiş bir park yeri arıyor.

Arabalarımızı güneş altında bırakmamak için çabalarken ve bir ağaç bulmaya çalışırken, evlerimize, sokaklarımıza ve şehirlerimize aynı nezaketi göstermek konusunda geri duruyoruz.

Arabalarımız için ağaç arıyoruz da şehirlerimiz için ağaçlandırmanın önemini pek fark etmiyoruz.

Halbuki dünyanın ilerlediği mimari trendlere baktığımızda bir dönüşümü rahat bir şekilde görürüz.

Eskiden metallerle ve beton ile kapanan mimari bugün artık sadece binaların dışında ağaçlarla değil, aynı zamanda binanın üzerinde ve içinde bitki örtüsü ile bezenmeye başlamıştır.

Bu konuda tabii ki tüm dünyanın seferber olduğu iklim krizi de önemli bir etkendir.

Peki bize düşen nedir?

Öncelikle yeşil ile ilgili atılacak hiçbir adım tek bir kurum veya bireyin üstlenebileceği bir vizyon olamaz.

Bu konuda ülkenin kamu kuruluşları, sivil toplum örgütleri ve özellikle de bilinçli bireyleri bir seferberlik başlatmalıdır.

Sivil toplum örgütleri süreci takip etmeli,

meslek odaları gereken bilimsel verileri sağlamalı,

merkezi hükümet yeşil politikaları desteklemeli,

belediyeler sokakları ağaçlandırmalı,

bireyler yeşil mimariye yönlenmelidir.

40 dereceye ulaşan sıcaklıklar, ev bütçesini büken klima faturaları ve gündüzleri sokağa çıkmamızı zulüm haline getiren iklim kaderimiz değildir.

Yeşil vizyon ile bizler şehirlerimizi serinletebiliriz.

Çok paydaşlı bir vizyon ile bizler çocuklarımıza bizim bulduğumuzdan çok daha iyi bir ülke bırakabiliriz.

Bu vizyon Kıbrıslı Türkler olarak bizlerde vardır.

Bu yazı toplam 1837 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar