1. YAZARLAR

  2. Derya Beyatlı

  3. Ağlama çocuk, dayanamam.
Derya Beyatlı

Derya Beyatlı

Ağlama çocuk, dayanamam.

A+A-

 

 

Ben sevgi çiçeği, insanların. Ben barış çiçeği, savaşların.
Ben umut çiçeği, yarınların. Ben bahar çiçeği, kırların.
Ben sevda çiçeği, sevenlerin. Ben hayat çiçeği, yaşayanların.
Söyleyin, söyleyin! Nedir benim günahım?
Ne zaman duyulacak feryadım?
Ne zaman duyulacak ahım! Ne zaman!..
Hayati Okyatmaz


Çocuklar...

Renkleri, dilleri, yaşamları, hayalleri, oyunları farklı çocuklar. Hepsi aynı şekilde gülüyorlar. Dertleri ortak olmasa da hıçkırıkları benzer çocuklar.

Kimi küçük yaşta yaşamın yükünü sırtlanmak zorunda kalmış, yine de kaybetmemiş içindeki coşkuyu. Kimi öylesine şımarmış, şımartılmış ki, mutluluğun sihrini unutmuş, herşeye dudak büker olmuş.

Bayramları yeni bir çift ayakkabının heyecanı ile tüm gece gözüne uyku girmeyeni de aynı bakıyor gözlerime, hayatında ayağına bir çift ayakkabı geçirmemiş olanı da. Meraklı bakışlar bunlar, sorgulayan, anlamaya çalışan...

Yerde uyuyor bazısı, kırık dökük bir kulübe içinde, koridorda. Sabah olunca kahkahaları çınlatıyor daracık mekanı. Heyecanla örümcek adamın son maceralarını sıralıyor, anlatıyor, anlatıyor, bitiremiyor, bir diğeri.

Bindiği vapurdan 3-5 kuruş toplayıp da okuluna devam etmek için harcıyor pazarlarını yaralı olanı. Babam öldü diyor, 4 kardeşiz, açız. Yalan mı? Yalan bile olsa, çocuk yaşta okula gitmek için yalan söylemek zorunda kalmak yeterince kötü değil mi? İnsanların acımasızlığını da eklemeli mi bunun üzerine? 

Yatağında olması gereken saatlerde elindeki kocaman gül demetine kırık bir gülümse ekleyerek aşk şarkıları söyleyen küçük çingene. ‘Abim sevindirsene şu ablayı bir kırmızı gül ile’ derken, kendine alınacak gülleri düşlüyor mudur acaba? Yoksa tek arzusu bir an önce işini bitirip rüyalarında yaşamaya mı gitmektir çocukluğunu?

Bir çocuğu tek bir gül alarak sevindirmek midir doğrusu? Eve para götüremediğini gören ailesini vazgeçmek zorunda bırakmak mıdır, ‘çocuktan birşey satın almam’  prensibini benimseyerek? Çiçeklerini satamayınca dayak yiyor mudur küçük kız eve dönünce?

‘Biz çocuklarımızı yetimlerin okuduğu okula göndermek istemiyoruz!’ cümlesini duyan çocuğu yetim kalmak mı daha fazla yaralamıştır, ötekileştirilmek mi dersiniz?

Aile içinde tacize uğradığı yetmezmiş gibi, bir de bunun sorumluluğunun küçücük omuzlarına ‘utanç’ diye yüklenenine nasıl anlatırsınız aslında hayatta güzel insanların da olduğunu? Güveni görse tanır mı bir daha, sever mi sizce minik yüreği?

Babasının valizine usulca sakladığı en sevdiği ayısı koruyacak mıdır kahramanını küçük kızın, sıcak çatışma gecelerinde? 

Savaşa gönderilen çocuklar öldürdükleri başka renk çocukların oyuncaklarını mı topluyorlardır, ganimet niyetine?

Ablası ile birlikte çöpleri karıştırıp akşam yemeğini çıkartmaya çalışan küçük oğlan çocuğunun hiç oyuncağı olmuş mudur kısacık yaşamında?

Tinerli bir torbayla nirvanaya ulaşmak isteyenini nasıl bir acı, ne tür bir ilgisizlik bu yola itmiştir? Gelip geçenlerin umursamazlığı ne kadar daha fazla yakmaktadır canını?

Dilenen annesinin kucağında sakin sakin süt içerken direk vicdanı hedefleyen minik bebenin nasıl bir geleceği vardır, bir geleceği var mıdır acaba?

Seri üretim yapan fabrikalarda ayağımızdaki havalı ayakkabıları üretmek için insanlık dışı koşullarda çalışan çocuklar bu ayakkabıların satıldığı ülkeleri hiç görecekler midir hayatları boyunca?

Pirinç tarlalarında dizlerine kadar suya gömülü hasat yapanlar, turistlerle fotoğraf çektirip, bir iki ingilizce kelime paylaştıkları zaman unutuyorlar mıdır şişmiş tabanlarının acısını?

Kara çarşafa kapatılanlar, kocaya satılanlar, namus cinayetine feda edilenler... Küçücük yaşta ‘kadınlık utancı’nı yüklenmek zorunda bırakılanlar, gece uyumadan önce ne için dua ediyorlardır? 

Tüm bu çocukların günahları kimlerin boynuna asılıyordur, çıkacak mıdır günün birinde, aheste aheste?

Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi din, dil, ırk, renk, cinsiyet, milliyet, mülkiyet, siyasi, sosyal sınıf ayırımı yapılmaksızın tüm çocuklar için ruhsal ve fiziksel sağlıklı büyüme koşullarını belirlemiş 20 Kasım 1959’de. Belirlemiş belirlemesine de, her çocuk bunlardan yararlanamıyor maalesef ve doğduğu aile kadar, ülkesi de belirleyici oluyor çocukların yaşamında, haliyle içine doğulan toplumun duyarsızlığı kadar.

Acı, çok acı!

8 Aralık 2013
Jakarta-Bali

Bu yazı toplam 2982 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar