1. YAZARLAR

  2. Cenk Mutluyakalı

  3. Ah bizim korunaklı yalnızlığımız
Cenk Mutluyakalı

Cenk Mutluyakalı

Ah bizim korunaklı yalnızlığımız

A+A-

Ne güzel özetledi, şair Faize Özdemirciler.
“Bir yanda demografik bozgun, bir yanda demokratik bozgun, bir yandan küçük bir kesimin yoksunluğu yoksulluğu, bir yandan işgalin her renkten örtücüleri görevlerini yerine getirmeye devam edecekler; Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ortağı olmak bir seyahat belgesine indirgenecek, AB pasaportu ile dünyayı gezenler sonra bu yarı buçuk memlekete dönecekler ve Kıbrıslıtürkleri öğüten çarka yağ olmaya devam edecekler, üstümüzden buldozer gibi geçecek hayat, örgütlü kötülüğün karşısında hiçbir iyilik ayakta duramayacak...”

Bir de Avrupa pasaportu taşımayan çoğunluk var, ada yarısını Türkiye gibi yaşayan ve korkularını, kaygılarını, dertlerini anlatamayan…
Ne geldiği ülkeye benzeyen, ne buraya tam uyumlaşan…

Birbirine giderek yabancılaşan, hissizleşen, ürkekleşen bir kalabalık…

***
Birer birer yitirdik hayat alanlarımızı, rollerimizi, kimliklerimizi hatta kişiliklerimizi ve bunu normalleştirdik.
Süratle uyumlaşıyoruz düzene, insanlarımızla, partilerimizle, gençlerimizle…

Hem tavırları, hem eylemleriyle daha da birbirine benziyor insanlar…
Hem yalanları, hem yüzsüzlükleriyle…
Dudaklar dolgun, kaşlar çizili, alınlar çizgisiz, kostümler fit, burunlar estetik, yanaklar gergin, göğüsler ayarlı…
Sözler sahte!

Mahalleler iyice ayrılmış birbirinden ve kendi yankı odalarında, kendi seslerinden başka ses duymayan, kendi görüntülerinden başka ışık görmeyenlerin söylenmeleri, eğlenmeleri, ağlaşmaları…

***
Her ülkenin, coğrafyanın, kentin sorunları vardır, çıkmazları, krizleri, kaosları…
Yine de yaşadıkları bir “yurt” vardır, tutundukları bir “toprak” ve kendi geleceklerine dair karar alabilme, yönetebilme, seçebilme yetileri…
Burada o da yok.
“Kimiz biz” deseniz her kafadan bir ses çıkıyor…
“Burası neresi” deseniz bin başka ses…
“Biz kaç kişiyiz” deseniz, türlü türlü rakam…

***
Sosyal, kültürel, siyasi, ekonomik kuşatma gittikçe büyürken, kalabalıklar içinde kaybolduğumuz, betonlar arasında nefessiz kaldığımız, başkasının toprağını satarak zenginleşme doyumsuzluğunda kendimizden geçtiğimiz, insanlığın insanlıktan yoksun kaldığı dünyaya bakarak avunduğumuz bir çıkmazdayız.

Ayak oyunları ve kanunsuzluk içinde kaybolan çoğunluk kendi çıkış yolunu arıyor. Böylesi bir arayışta yaşadığımız çağın felaketi, bireycilik olarak karşımıza çıkıyor. Siyaset derseniz temenniler, yakınmalar ve bu düzende kendine gelecek aramalar üzerinden köpürüyor.


***
Ah bizim korunaklı, şatafatlı, yalan yalnızlığımız…

vicdansiz-adam.jpg

Vicdansız adam!

“Katiller” bile “sizi biz kurtardık” üzerinden diyet istiyor şimdi…
50 senedir aynı milliyetçi tahakküm.
İtmedi, bitmedi…
Ne verdikse, ne kadar sindikse olmadı.

Çocuklarımızı toprak etti, bir şehri karanlığa hapsetti, bir ülkeyi yas evine dönüştürdü, yine “kahramanlık” yapıyor.
Ne zaman bir dayatma olsa, bir baskı, bir hak mücadelesi, bir yakarma, her daim karşımıza çıktı bu söylem: “Sizi biz kurtardık.”

Biri Kıbrıs’ta savaştı, öbürü Kıbrıs’ta öğrenciydi…
Yeter!
Hele bir “katil”den duymak bunları…

O yalan sütunlar oraya dikilmese, o kum yığını otele dönüşmese, statik hesaplamalar doğru yapılsa, insanlar umursansa, rant hırsınız dizginlense, hurafelerin değil bilimin yolunda ilerlenseydi eğer…
Karne sevinci yaşayacaktı bugün o çocuklar…
Yeni şampiyonluklar için kenetlenecekti…
Büyüdüklerini görecektik hep birlikte…
Koştuklarını…
Gülümsediklerini…
Gururlanacaktık…
Sevinecektik…
Ağlamak yerine…

***
Kıbrıs için savaşmış da kaçacak olsa o zaman kaçarmış.
72 çift göz sana bakıyor, nereye kaçacaksın?
Vicdansız adam!

ucretsiz-ogrenim-hakki.jpg

Ücretsiz öğrenim hakkı!

Vergi ödüyorsunuz.
Fon, harç, pul ödüyorsunuz.
Ödüyorsunuz ama bunun karşılığında sağlık, eğitim gibi en temel hizmetleri bile almak için yeniden ödüyorsunuz.

"Her çocuk, kız erkek ayırımı yapılmaksızın on beş yaşına kadar zorunlu; on sekiz yaşına kadar ücretsiz öğrenim hakkına sahiptir" der Anayasa!
Ana okula kayıt yaparken bile ücret isteniyor.
Otuzbeş bin Türk Lirası?
Niye?
"Öğretmen Yardımcı Ücreti."

Alınız size parasız, bilimsel, çağdaş eğitim...
Siz yandaş kodamanların "vergi borcu"nu affediniz seve seve!

 

 

Bu yazı toplam 2288 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar