Aha sırrım!
Dil, yurttur.
Toprağıdır bir ülkenin, iletişimin gıdasıdır, yapı taşıdır kimliğin, kültürün ve hayatın aynasıdır.
“Kıbrıslıca” diye bir dil olmasa da duygusu vardır.
Kıbrıs lehçesi, şivesi, ağzı ya da Kıbrıs Türkçesi; ne derseniz deyiniz, en önemli kültürel miraslarımızdan kabul edilebilir.
“Gerçeğin mayası gözle görülmez” der ya Küçük Prens, dilimiz de mayamızdır.
***
Mutlaka siz de fark etmişsinizdir.
Kıbrıs lehçesinin kendine özgü bir “melodik” yapısı vardır.
O nedenle, birisi Elence konuşsa da dilin bu yapısı kendini ele verir.
“Kıbrıslı Rum” dersiniz işitir işitmez, tek kelimesini anlamasanız dahi…
O kadar tanıdık gelir ki dilin melodisi, sözcüklerin anlamından bağımsız bir anlatı çıkar ortaya…
***
Kıbrıslı Türklerin kültürünün, kimliğinin, varlığının ağzına yananların, son dönemde ağzımızı çarpıtmasına öfkeliyim.
Kıbrıslı şivesi kimilerince bir “komedi” unsuruna dönüştürülüyor.
Özellikle de Türkiye’de…
Kimileri ağzına eğreti bu şiveyi taklit için kendini epeyce zorluyor.
Olmuyor, sırıtıyor!
Tiyatro sanatçısı gibi profesyoneller dışında çok zordur, bir lehçeyi benzetmek…
Çünkü dedim ya, dil yurttur, kendi ritmi vardır ve ahengi...
Gırtlağa yapışan bir tarafı vardır sözcüklerin…
Taklit edilemez!
Kulağınızın imbiğinden damıtılarak dilinize dökülen bir şerbete benzer sesiniz.
Doğumla başlar bu…
Hayatla yoğrulur…
***
Fransız yazar ve pilot Antoine de Saint - Exupéry tarafından yazılan başyapıtlardan biri, ‘Küçük Prens.’
İlk yayımlandığı 1943'ten bu yana hemen hemen her dile çevrilmiş.
Can Yayınları’nda örneğin, Türkçe çevirisini Tomris Uyar ve Cemal Süreya gibi iki efsane isim yapmıştı.
“Güçük Prens” adıyla Kıbrıs Türkçesine çeviren de Ahmet Serdar Gökaşan ve Hakan Karahasan oldu.
Sanırım uluslararası bir eseri ilk kez “Kıbrıs ağzı” üzerinden okudum.
Harika bir çeviri olmuş, Kıbrıs Türkçesini son derece yalın kullanmış iki yazar, abartmadan…
***
Sanırım yazarlar da “Kıbrıs Türkçesi” üzerinden bir “yazım dili” yaratmak iddiasında değildir.
Çünkü şive ya da lehçe, bu küçük coğrafyada bile farklılıklar gösterir; bir Leymosunlu başka söyler kimi sözcükleri, bir Mesaryalı çok daha başka…
O nedenle “yazım dili” tektir.
Kıbrıs’ın ana dili Türkçe ve Elencedir.
İkisini de keşke mükemmel düzeyde okuyabilse, yazabilse, konuşabilse her Kıbrıslı…
***
Kitabın sayfaları arasına kendinizi kaptırırken bir süre sonra –fark etmeden- zihniniz “standart Türkçe”ye geçiş yapıyor.
Bu da sanırım doğaldır.
Ancak bu doğal durum “Kıbrıs Türkçesine” dair kitabın değerini eksiltmiyor.
***
İnsana yüreğiyle bakmayı öğreten bir kitap, Küçük Prens.
Keşke, bu acılı ama güzel adayı da yüreğimizle yaşayabilsek…
Milliyetçiliğe, menfaatçiliğe, sömürgeciliğe yenilmeden…
***
Bu kitap okullarımızda, eğitim sistemi içerisine dahil edilir mi?
Sanmam!
Hükümet ya da bakanlık yapmaz bunu, çünkü nedense onlar, Kıbrıs’ta seçilirler ama Kıbrıs adasına “yurt” demez, Kıbrıslı kültürüne hizmet etmekten korkarlar…
***
<<…
“Elveda” dedi tilki.
“Aha sırrım. Çok da basit. İnsan yannızca galbiynan görebilir. Asıl görülmesi gerekeni gözler göremez.”
“Asıl görülmesi gerekeni gözler göremez” diye tegrar eddi Güçük Prens unutmasın diye.
…>>