1. YAZARLAR

  2. Serhat İncirli

  3. Ahali bu yıl donacak! Kimin umrunda?
Serhat İncirli

Serhat İncirli

Ahali bu yıl donacak! Kimin umrunda?

A+A-

Meteoroloji Dairesi Müdürü Raif İlker Buran dedi ki, “bu yıl kış sert ve soğuk geçecek”...

Efendim, “ısınma sorunu” yaşayacağız!

-*-*-

Hükümetin mazereti hazır; tüm Avrupa aynı sıkıntıyı yaşayacak!

Bu doğru bir saptama değildir çünkü tüm Avrupa “doğal gaz sıkıntısından aynı seviyede etkilenmeyecek”...

Kaldı ki, tüm Avrupa değil, tüm Dünya soğuktan donsa, bizim hükümetin görevi, halkını olası soğuklara ve çevre katliamına karşı korumaktır.

-*-*-

KKTC’de ısınmak için dört tip “enerjiye” ihtiyacımız var...

Elektrik...

Gaz...

Lambasuyu...

Odun...

-*-*-

Hükümet, dördünün de fiyatlarını kontrol edemiyor, etmek için de çaba harcamıyor...

Efendim, ne tür çaba mı harcayabilir?

Vergileri – fonları düzenler, gazın, akaryakıtın fiyatını 4 aylığına da olsa aşağıya çekebilir...

Buradan kaybedeceği vergi veya fonla alakalı gelirleri, başka kaynaklardan veya övünürken bin 31 harman yer istedikleri “Anavatan sevgisinden” talep edebilir...

Evet sadece dört ay!

Kasım, Aralık, Ocak ve Şubat...

Mart’ta havalar ısınacak...

-*-*-

Odun satışları kontrol dışına çıkmıştır...

Bir van araba şöminelik ya da sobalık odun geçen sene 900 TL’ye alınıyordu şimdi 3 bin 500 TL’ye bulmak zor...

Devlet, şu anda odun satışlarına karşı sıfır tedbirle çalışmaktadır...

-*-*-

Haliyle ağaç katliamı, odun hırsızlığı artmaktadır...

Artacaktır...

-*-*-

Özellikle kırsal kesimde ağaç katliamı yaşanması olasılığı çok yüksektir...

Kentlerde ise yoksulluk, “çöp veya atık yakılmasına” sebep olacak ve bu da ciddi hava kirliliği, çevre sıkıntısı yaratacaktır.

-*-*-

Hükümet mi?

Cumhurbaşkanı mı?

Birileri ihale işleriyle rüşvetçilik oynuyor; Kıb – Tek’in ihtiyacı olan akaryakıtı, fahiş fiyatlarla satın almaktan ve bu ağır yükü toplumun sırtına yüklemekten başka işe yaramıyor...

Öteki zaten zavallı, 24 saat saçmalıyor...

Toplum mu?

Kimin umurunda!

-*-*-

Benim tavsiyem var mı?

Vardır!

Okullarda çocuklara battaniye dağıtılmalı veya herkes evden battaniyesini getirmeli...

Öğrenci üniformasına panço eklenmeli...

Yani, ortası delik pattaniye!

Kafaya geçirip örtüneceğiz!

-*-*-

Çiftlere bedava cinsel gücü artırıcı hap dağıtılmalı; çiftlerin sevişme sürelerinin artırılması için çaba harcanmalı!

-*-*-

Başka tavsiyem yoktur!


Solcular olmasaydı!

KKTC Meclisi’nde dün “sağ” ve “sol” arasındaki net farkı bir kez daha görmemizi sağladığı için, Zorlu Töre beyefendiye teşekkür ederim!

-*-*-

KKTC’de solun, ne Dr. Küçük, ne Denktaş, ne de Atatürk ile bir sorunu vardır...

KKTC’de sol bu üç isme, bazı görüşlerine hatta tüm düşüncelerine katılmazsa, “katılmıyorum” der, demiştir...

Ama KKTC’de sol, her üç isme saygısızlık etmez...

-*-*-

Oysa KKTC’de sağ, şu anda örneğin Dr. Küçük’ün adını havaalanına koyamaz...

Denktaş’ın anıt mezarını bitiremez.

Atatürk’ün ise adını ağızlarına alamaz...

Korkar!

Korkaktır!

Pısırıktır!

Acıdır ama satılmıştır!

-*-*-

KKTC’de sol, yurtseverdir...

KKTC’de sağ milliyetçi gibi görünür ama gerçekte “lilliyetçi” hatta Türkiye’deki iktidarın gösterdiği yolda “şeriatçı” dahi olabilirdir.

-*-*-

KKTC’de “sağ”, yalancıdır, münafıktır, koltukçudur...

AKP korkusu o boyuttadır ki, koltuğu  kaybetmemek uğruna, Dr. Küçük’ün adını havaalanına vermeyi konuşmaktan, Denktaş’ın anıt mezarının köpek ve seks kalıntılarıyla kirletilmesinden ve Atatürk’ün adını anmaktan “mazaretsiz kaçmaktadır”...

KKTC’de “sağ”ın durumu acıdır!

KKTC’de iyi ki sol vardır...


ag-1320x742.jpg

Guterres’in istifasını da isteseydik keşke!

Birleşmiş Milletler (BM) karıştı...

Dışişleri Bakanı Tahsin Ertuğruloğlu’nun, KKTC’deki BM Barış Gücü’ne yönelik “Misafirlik bitti, ya KKTC ile askeri anlaşma imzalar ya da KKTC’den çekilirler” demesinden sonra, BM Güvenlik Konseyi Daimi Üyesi ülkelerin büyükelçileri tam 31 kez bir araya geldi.

-*-*-

Özellikle Rusya ve ABD’nin BM’deki temsilcilerinin bir birlierine sarılarak ağladıkları, Çin, İngiliz ve Fransız temsilcilerin ise balarını camlara ve duvarlara vurdukları gözden kaçmadı.

-*-*-

Ertuğruloğlu’nun verdiği süre ay sonu dolacak!

Yani 31 Ekim akşamı, yer yerinden oynayacak!

-*-*-

BM Barış Gücü’nün Maraş’taki sayılmazsa, KKTC’de iki yerde askeri kampı var...

Birinde hiç, ötekinde de hiç asker bulunmuyor...

Kamplar duruyor ama içlerinde görevli kalmıyor.

Biri Gemikonağı öteki Mağusa’da!

-*-*-

Haaa, BM Barış Gücü askerlerinin KKTC’ye geçişleri tamamen engellenecek mi?

Hayır!

Görev maksatlı, ara bölge dışına çıkmadıkları zaten apaçık ortada!

-*-*-

O zaman, Ertuğruloğlu’nun talebinin esas amacı nedir?

Birincisi; “sallayalım rahatsızlık verelim”...

Tutmadı!

Kimse rahatsız değil!

İkincisi ve şüpheli olanı; Mağusa’daki araziye “çökmek” isteyenler!

Şimdilik bu kadar!

Cauuuv!

Hep söylerim, bunların milli davaları en başından, taaa Mart 1964’te düşmüştür!

Mesele daha çok “lilli” dir!

-*-*-

Sahi BM Genel Sekreteri Guterres’in istifasını istememiş miydik?

Kesin ederdi, keşke isteseydik!

Bu yazı toplam 1852 defa okunmuştur.
Önceki ve Sonraki Yazılar