AHLAKLI EKONOMİ
ABD'deki Başkanlık yarışında Demokrat Parti'den aday olmaya çalışan isimlerden Bernie Sanders, dünyanın çarpıklığını vurgulayan önemli bir mesaj verdi. Dünya nüfusunun yüzde1'inin geri kalan yüzde 99'un toplamından daha zengin olduğunu söyledi ve 'ahlaklı ekonomi'nin aciliyetine vurgu yaptı.
Böylelikle literatüre 'ahlaklı ekonomi' diye bir kavram girdi.
'Adil ekonomi', 'sosyal adalet', hatta 'sosyalist ekonomi' de diyebilirdi Sanders ve aslında aynı kapıya çıkardı. Ancak Vatikan'a kadar gidip yaptığı konuşmanın ilgi çekici olması için olsa gerek, böyle bir ifade kullandı.
Kuşkusuz dünyanın dengesiz, paylaşımların adaletsiz olmasının en önemli müsebbiplerinden biri, belki de birincisi Sanders'in ülkesi ABD'dir.
Zira dünyada 'ahlaksız ekonomi' hüküm sürüyorsa, bunun temel sebebi sömürüdür.
***
Yakın bir geçmişte Afrika'nın bir ülkesine gidip dönen bir arkadaşım oradaki sefaleti anlatırken, ne kadar etkilendiği her halinden belliydi.
Petrolü vardı o ülkenin de, diğer birçok ülke gibi, lakin sömürülüyordu.
Toprağı zengin, suyu bol ülkelerin pek çoğu da sömürülüyor.
Yeraltı zenginlikleri de, yerüstü zenginlikleri de, kalabalık nüfusları ve ucuz işgüçleri de öyle...
Dünyanın içinde olduğu 'sürekli savaş hali' sömürgenin ürünüdür.
Bölgesel savaşların nedeni sömürgecilerin geçmişte ya da şimdi oynadığı 'böl-yönet' oyunudur.
İç savaşların nedeni de sömürüdür.
Yabancılar ve yerli işbirlikçilerinin sömürdüğü o ülkenin insanlarının emeğidir, ekmeğidir.
Terörün de, göçlerin de temel sebebi sömürüdür.
Bu tespiti Karl Marx yüzyetmiş sene önce yapmış, çözümü 'insanca yaşanabilecek bir düzen'de , yani 'sosyalizm'de bulmuştu.
***
ABD'li siyasetçi Bernie Senders'in Marx'ın yol göstericiliği yerine başka kavramlar aramasını anlarım, zira kendisi Marksist değil, sosyalist değil. O bir Demokrat Parti adayı ve Katolik oyları da alabilmek için Papa'ya gitti, orada konuşurken 'adaletli dünya'yı tarif için 'ahlaklı ekonomi'den söz etti. İyi de etti.
Senders'i anlarım anlamasına da, kendisini hala solcu, sosyalist, Marksist sayanların yaptıklarını ve söylediklerini anlamakta zorlanıyorum.
Solculuk, sosyalistlik illa 'devrim' gerektirmez ya...
Ama emek mücadelesini, yani emekçilerin daha iyi şartlarda çalışıp daha insani koşullarda yaşamasını sağlamak için ardıcıl bir mücadele gerektirir.
Özgürlüklerin genişletilmesi için sürekli zinde olmayı ve kavgayı da gerektirir.
Adaletin, sosyal refahın sağlanması için -koşullar ne isterse olsun- halkı bilinçlendirmeyi ve onunla beraber yürümeyi de gerektirir.
***
Solculuk ucuzladı ne yazık. Slogan solculuğu, laf ola solculuk, ağzı olan konuşuyor solculuğu, makam solculuğu, dönemsel solculuk, fırsatçı solculuk ve daha envai çeşidi var piyasada...
Asıl solculuk unutuldu adeta...
Dünyanın önemli dertlerinden biri de bu akıl tutulması zaten...
Solcuların aklı tutuldu!
Böyle olunca sol savruluyor sürekli, emperyalist dünyanın emperyalist fikirlerinin peşi sıra...
Oysa mesele o kadar da karmaşık değil.
Marx'ın tespitleri hala geçerli...
Sömürü artarak devam ediyor.
Dünyanın en zengin 60 ailesinin geliri, dünya nüfusunun yarısının, yani 3,5 milyar insanın gelirine eşitse eğer, mesele nettir.
Öyle makroekonomi, mikroekonomi, finans teorisi, kur sepeti hikayesi, borsa spekülasyonu gibi kavramlar değildir ekonominin gerçeklerini izah eden...
Emektir, üretmektir, adil paylaşmaktır, sömürüdür, artı değerdir, mülkiyet ve üretim ilişkileridir, sosyalizmdir öğrenilmesi gerekenler...
İsterseniz 'ahlaklı ekonomi' de diyebilirsiniz adına...
Yeter ki sömürünün gittikçe keskinleştiği bu dünyadaki 'ahlaksızlığa' ses çıkarın!
Sözüm sizedir önce, solcular!..