Ahmet Özyaşar ve “Zoraki Evlilik” kitabı
Futbol ve kulüpleri sadece bir spor organizasyonu olarak algılansa da, bu alanda ülkemizde araştırmalar yapan spor tarih araştırmacılarımız ortay; futboldan ve spordan öte toplumsal yanının da önemli olduğunu ortaya koyuyorlar.
Ahmet Özyaşar hocamız, uzun ve zahmetli bir yol katederek, ada sporumuzun “siyasi-kültürel” yönünü ve gücünü ortaya koyan değerli bir çalışayı belleklerimize ve kütüphanelerimize ekledi. Kitapta bildiklerime daha çok jatkı sağlayacak yeni bilgiler yanında, bilmediklerimi öğrenmek, benim için bilgi dağarcığımı zenginleştirmiştir. Ahmet Özyaşar hocamız kitabın ön sözünde şöyle sesleniyor okura...
“Fiziksel, sosyal, ekonomik vb. birçok farklı boyutu bulunan sporun siyasetle ilişkisi her zaman tartışma konusu olmuştur. Büyük kitlelerin ilgilendiği spor, kitlelerin yönetimine talip olan siyasiler tarafından çeşitli şekillerde siyasetin içine çekilmek istenmiştir. Siyasetçiler bu şekilde, spordan siyasi bir kazanç elde etmeyi amaçlamışlardır. Hem sporun ama özellikle de futbolun hem de siyasetin ortak paydası olan kitleleri etkilenmek için, spor olaylarının olumlu yönlerinden faydalanmak isteyen siyasiler, bunda kimi zaman başarılı olmuş, kimi zaman da tepki görmüşlerdir. Peki, spor siyasetin neresindedir ya da neresinde olmalıdır? Bu kitabı yazarken sporun siyasetle olan ilişkisini irdelemeyi amaçlandım. Bununla birlikte tarihsel süreçte gelişen spor olayları ile siyasi bağlantılarını inceleyerek, spor ve siyasetin ilişkisinin boyutlarını ele alarak örneklemeler verdim. Bunun yanında kitabı hazırlarken , araştırmalar ve ülkemizde spora ve siyasete hizmet etmiş birçok kişilerele mülakatlar yaptım ve onların yaşadıkları tecrübeleri dinleyerek kitabıma aktardım.”
Kitabın arka kapak yazısında ise önemli bir imza var. Siyasi ve milli mücadele tarihimizin olduğu kadar edebiyat dünyamızın da önemli araştırmacı va yazarlarından İsmail Bozkurt. Sayın Bozkurt, kitabın danışmanlarından biri olmakla beraber, futbol-kulüp-siyaset-milli mücadele ekseninde yaşanmışlıkları ve tanıklıklarıyla da kitaba önemli katkı sağlayanlardan...
“Sporun, daha doğrusu futbolun Kıbrıs Türkleri’nin Varoluş Savaşımı’nda ve yaşamındaki önemi yadsınamaz. Günümüzde de spor ve siyaset, Kıbrıs Türkleri bağlamında, ‘sporun politikası mı, politikanın sporu mu’ sorusunu sorduracak kadar önemlidir. Ahmet Özyaşar, ‘Dünden Bugüne Kıbrıs Türk Toplumunda Spor Siyaset İlişkisi’ adlı kitabında bu soruya yanıt arar ve olgularla yaşananları ortaya koymaya çalışır. Sonuçta sporun genel anlamdaki tarihî sürecini de yansıtarak Kıbrıs Türkleri’nde, belki de başka hiçbir toplumda görülmeyen yoğunluktaki ‘spor-varoluş’ ve ‘spor-siyaset’ ilişkisinin/özdeşleşmesinin tarihsel resmini çeker. Kitabın çok iyi bir kaynak eser niteliği ve konu ile ilgilenenlere katkı yapabilme kapasitesi/kapsamı/içeriği belirgindir. Bu kitaptan değişik yüksek lisans ve doktora çalışmaları çıkarılabilir diye düşünüyorum. Böylece spor tarihimiz ve bu bağlamda ‘spor-varoluş’ ve ‘spor-siyaset’ ilişkisi/özdeşleşmesi, akademik gündem konusu ile üniversite programı olabilir.(İsmail Bozkurt)”
Futbol kulüplerimizin kurulmaya başlandığı ilk yıllarda “LTSK” isim benzerlikleri de ortaya çıkmıştı. Neredeyse ayrı bölgelerde olmalarına rağmen “LTSK” ismiyle anılır olmuşlardı. Özyaşar bu konuya kısaca şöyle değiniyor...
“Her tür olanaksızlığın sürdüğü mücadele günlerinde ‘spor’ ihtiyacıyla da kulüpler kurulur. Önce Lefkoşa’da kurulan spor kulübü ardından diğer kentlere, ilçelere örnek oluşturur. Limasol, Lârnaka, Lefke ve diğer yerlerde spor kulüpleri kurulur. Ve tümü de ‘L’ ile başlayınca LTSK’lar olarak anılırlar. Ancak bu kulüpler sadece sporla değil, kültür ve sanat faaliyetleriyle de ilgilenirler. Esnaf, avukat, hakim, öğretmen gibi aydın ve gönüllülerin katkılarıyla bu kulüpler tiyatroların sahnelendiği, konferansların verildiği ‘okullara’ dönmüştür. (syf:37)”
Ve siyasetin kulüplerimiz üzerinde ne kadar büyük etkili olduğunu gösteren iki örnek alıntı yapmak istiyorum kitaptan. Birinci örneğimizde baş rolde TMT (Türk Mukavemet Teşkilatı) var. Özekllikle ‘50’li yıllarda, daha bir güçlü örgütlenme için TMT kolları sıvamış, spor kulüplerini adeta bir örgütlenme ve iletişim mekanları olarak teşkilatlandırmıştı. Gerektiği zaman da, spor kulüplerinde örgütlenmenin merkezi olan Çetinkaya Spor Kulübü’ne katılım için başka kulüpleri kapatmayı dahi göze alırken, diğer yandan bireysel futbolcularımız da (Zihni Kalmaz gibi) siyasi görüş açısından mağdurluk yaşamaya başlamıştı...
“TMT İçin Kapatılan Kulüp Sönmez Spor
Döneminin Lefkoşa Serdarı, TMT’nin en güçlü adamlarından Çetinkaya’nın efsanevi başkanı Kemal Şemiler’in ‘Kulübün ve birer TMT mensubu olan futbolcularının sevk ve idaresinin daha iyi olması gerekçesiyle, kapatılmasını, futbolcularının ise, Çetinkaya Kulübü bünyesine alınmasına’ karar verdiğini açıklar. Yeni Kapı’da kurulan Sönmez Spor daha sonra lokalini sırası ile Reşadiye Sokak, Guşo’nun Kahvesi ve Zafer Sineması bölgesinde 1961 yılında yukarıda sözü edilen gerekçe ile kapatılır...(syf:48)”
“Zihni Kalmaz ve Arafta Kalan Futbol Hayatı
Futbol oynadığı yıllarda Kıbrıs’ın ‘George Best’i olarak bilinen Zihni Kalmaz belki de siyasetten en fazla etkilenen biri olarak gösterilebilir. 1962 yılında sol görüşlü bir takım olan Omonia’ya transfer olduğunda Halkın Sesi gazetesinde ‘Komünistlerin takımına gidiyor’ diye manşet atılınca bu transferi gerçekleşmez.
Türkiye’de PTT’de oynadığı yıllarda ise Ankara’da büyük bir protesto mitingine katılınca bir anda oradaki futbol hayatı sona erer. Türkiyeli makamlara ‘Sosyalistsiniz’ söylenip ikamet izni uzatılmaz ve Kıbrıs’a geri dönmek zorunda kalır. kıbrıs’a dönünce ‘Ankara’da silahlı eğitime katılıyorsunuz’... diye polis tarafından ülkesine de alınmaz. Tekrar Ankara’ya döner ama artık sınır dışıdır ve oraya tekrar giremez. Bir nevi arafta kalan Zihni Kalmaz dönemin Kıbrıs Cumhuriyeti İçişleri Bakanı Yorgacis’e ulaşır ve Yorgacis’in talimatı ile ancak Kıbrıs’a girebilir... (syf:79)”
Kitaptan son bir altıntı daha yapmak istiyorum. Yıkarıda bahsedilen örnekler ‘50’li yıllarda görülebilmekteydi ama biraz sonra vereceğim örnekle, futbol-siyaset içiçeliğinin her zaman hayat bulduğunu göstermektedir. Bu kez 2019 yılındaki söz konusu olaya dönerken, Ahmet Özyaşar hocamızı da bu çalışmasından dolayı tebrik etmek isterim...
“Athos ve Dörtyol Maçı
2019 yılının Kasım ayında Güney Kıbrıs’ta Elam tarafından Türk bayrağı yakılınca bu olay KKTC’de tepki ile karşılanır. Bu tepkilerin en ilginci ise 1.ligde oynanan Dörtyol-Girne Halk Evi maçında olur. Bu maçtan önce Dörtyol kulübü ‘KKTC Uyuma Bayrağına Sahip Çık’ diye bir slogan ortaya atar ve Girne Halk Evi maçında rakip takımın kalecisi olan Rum futbolcu Athos Chrysostomou’nun sahaya diğer futbolcular ile birlikte KKTC bayrağı ile çıkmasını ister. 2003 yılından sonra ülkemizde ilk kez futbola milliyetçilik karıştırılmaya çalışılmaktadır. Fakat başta Rum futbolcunun takımı Girne Halk Evi’nin futbolcusunun sonuna kadar yanında durması, gerekse KTFF’nin bu konuda yapılacak tüm provekelere taviz vermeyeceğini açıklaması olayların başlamadan bitmesine sebep olur... Athos’un kaptan olarak sahaya çıktığı maçta GHE futbolcularının üzerlerinde Atatürk’ün “Yurtta Sulh Cihanda Sulh” yazılı tişört giymesi herkes tarafından takdirle karşılanır. Sporcuların maç öncesi taraftarlara zeytin dalı uzatması olası bir gerginliği sonlandırır. Verilen bu dostluk dolu mesajlar sahada herkes tarafından alkışlanır.”