1. HABERLER

  2. DERGİLER

  3. Aile Yasası Değişiklik Önerileri ile ilgili Yalanlar ve Gerçekler
Aile Yasası Değişiklik Önerileri ile ilgili Yalanlar ve Gerçekler

Aile Yasası Değişiklik Önerileri ile ilgili Yalanlar ve Gerçekler

Aile Yasası Değişiklik Önerileri ile ilgili Yalanlar ve Gerçekler

A+A-


Feminist Atölye
info@feministatölye.org

Efsane:  Öneri’de kullanılan “kişi, taraf, eşler” kelimeleri eşcinsel evliliklerini yasal zemine oturtmak için hazırlanmıştır.
Gerçek: Toplam 26 maddelik değişiklik içeren Aile Yasası Değişiklik Önerilerinin hazırlanma gerekçeleri başta çocuk hakları olmak üzere, temel insan hak ve özgürlükleri ile ilgili Yasada iyileştirmeler yapmak ve aile mahkemelerinde ortaya çıkan bazı zorlukları gidermektir. Önerinin hem genel gerekçesinden, hem de madde gerekçelerinden açıkça takip edilebileceği üzere ÖNERİ’NİN HİÇBİR MADDESİNDE EŞCİNSEL EVLİLİKLERİ YASAL BİR ZEMİNE KAVUŞTURMA ÇABASI YOKTUR. KKTC Anayasası’nın 35’inci maddesinin (2)’nci fıkrasında, evliliğin heteroseksüel çiftler arasında gerçekleşen bir olgu olduğu açıkça belirtilmiştir. Buna rağmen Önerinin içerdiği değişiklikleri okumadan eşcinsel evlilikleri için hazırlanmış olarak lanse eden homofobik yazarlar, Yasa hakkında bilinçli bir dezenformasyon kampanyası yaparak kamuoyunu yanıltmaya çalışmaktadır.
Öneride bulunan “kişi” kelimeleri mevcut Yasa’da sadece kız çocuklarını koruyan maddelerin erkek çocuklarını da koruyabilmesi maksadıyla kullanılmıştır. Örneğin Esas Yasa’nın “Evlenme Yetersizliği”ni düzenleyen 6’ıncı maddesinin (1)’inci ve (2)’inci fıkraları yeniden düzenlenmiştir. Bu düzenleme ile (1)’inci fıkrada bulunan “kadın” ve “erkek” kelimeleri yerine ayrımcılık içermeyen bir sözcük olan “kişi” kelimesi koyulmuş ve 16 yaşını bitirmiş kadınlar için aranan vasi onayı, ÇOCUK HAKLARINI KORUMAK AMACIYLA VE ERKEK ÇOCUKLARIN DA MARUZ KALABİLECEĞİ İSTİSMAR DURUMLARINI ÖNLEMEK MAKSADIYLA, TÜM KİŞİLER İÇİN ARANMIŞTIR. Yine aynı fıkrada yapılan bir başka düzenleme de Mahkeme’nin Sosyal Hizmetler Dairesi’nden görüş alması şartının getirilmesidir. Bugün hem BM belgelerinde hem de AB ülkelerinde yasa yazımı konusunda gender-neutral bir dil kullanılması tavsiye edilmekte ve birçok AB ülkesi de kendi mevzuatlarını bu doğrultuda düzenlemektedir. Yasa’da kullanılan “Kişi/ Taraf/Eşler” gibi kelimeler eşcinsel evliliğine izin vermek için değil, mevzuatımızı çağdaş ülkeler düzeyine getirmek içindir.

Efsane: Aile Yasası’nda değişiklik yapmak toplumumuzun önceliklerinden değildir. (Veya bu değişikliğin sırası mıydı? Zamanı mıydı?)
Gerçek: AİLE YASASI’NDA YAPILAN DEĞİŞİKLİKLER EVET TOPUMUN ÖNCELİKLİ KONULARINDANDIR. DEĞİŞİKLİKLERİN TOPLUMUN ÖNCELİĞİ OLMADIĞINI İDDİA ETMEK İÇİN BOŞANMA, VELAYET VE NAFAKA DURUMLARINDA ANNE VE BABALAR İLE ÇOCUKLARIN YAŞADIKLARI MAĞDURİYETLERDEN BİHABER OLMAK GEREKİR. En son 17 yıl önce, 1998 yılında değiştirilen Aile Yasası’nda yapılan değişiklikler boşanma durumunda ortaya çıkan sorunları çözmeye çalışmaktadır. Bugün boşanma durumunda velayetin hangi tarafa verileceği, çocuk için ödenen nafakanın düzenli ve eksiksiz ödenmesi, 18 yaşını bitiren çocuğun iaşe ve ibatesi ile ilgili yaşanan sorunlar vardır.
Bu bağlamda, örneğin, Esas Yasa’da bulunmayan ancak Değişiklik Önerisinde yeni bir madde olarak düzenlenen 30A maddesi ile velayet durumunda, Mahkemenin göz önünde bulundurduğu unsurlar düzenlenmiş; boşanma durumunda tarafların çocukların velayeti ile ilgili yaşadıkları sorunları azaltmak amacıyla 7 yaşında ve 7 yaşından büyük çocukların arzu ve isteklerinin uzman çocuk psikologları aracılığı ile öğrenilebilmesini sağlanmıştır. Bu düzenleme KKTC Meclisi tarafından onaylanan BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin (6/1996) 12’inci maddesinde belirtilen “görüşlerini oluşturma yeteneğine sahip çocuğun kendini ilgilendiren her konuda görüşlerini serbestçe ifade etme hakkını bu görüşlere çocuğun yaşı ve olgunluk derecesine uygun olarak gereken özen gösterilmesi” prensibi doğrultusunda yapılmıştır.
Ayrıca Esas Yasa’nın 30 (2) Maddesinde eklenen (E) fıkrası ile  “Ekonomik durumları ve kazançları ile orantılı olarak ana ve babanın çocuklarına karşı bakım ve eğitim masraflarına katkı yapma yükümlülükleri çocuğun, eğitim süreci sona erinceye kadar devam eder. Bu Yasa kurallarına göre eğitim süreci, çocuk 18 yaşını bitirmiş olsa dahi, devam ettiği lisans sürecini kapsar” denilerek, eğitim gören çocukların maddi ve manevi çıkarları garanti altına alınmıştır.
ÖZELDE ÇOCUK VE KADIN HAKLARI, GENELDE İSE İNSAN HAKLARI İLE İLGİLİ NE ZAMAN BİR İYİLEŞTİRME ÇABASI ORTAYA KOYULSA, BU ÇABALARIN TOPLUMUN ÖNCELİĞİ OLMADIĞINI İDDİA ETMEK, AYRIMCI VE GERİCİ BİR AKLIN ÜRÜNÜDÜR. SORUNLAR ARASINDA HİYERARŞİ KURARAK İNSAN HAKLARI İLE İLGİLİ YAPILAN DÜZENLEMELERİ İKİNCİL VE ÖNEMSİZ GÖSTERENLER TOPLUMSAL SORUNLARDAN HABERİ OLMAYAN VE SOL DURUŞU SLOGAN DÜZEYİNE İNDİRGEYEN ORTA SINIF EFENDİLERDİR.

Efsane: Boşanma durumunda erkek mal varlığının ve banka mevduatının 2/3’ünü kadına devreder.
Gerçek: Eğer kuyruklu yalan diye bir yalan çeşidi arıyorsanız, bu iddiaya bakmanız yeterli olacaktır. Çünkü ilgili iddianın ne mevcut Yasa ile ne de Değişiklik Önerisi ile alakası yoktur. Şu an yürürlükte olan Aile Yasası’nın 26’ncı maddesinin 1’inci fıkrası “Evlilik süresince edinilmiş olup da taraflardan birisinin veya müştereken ikisinin adlarında, yurt içinde veya yurt dışında kayıtlı bulunan veya eşlerin kullanımında olup da eşler arasında aidiyeti belli olmayan tüm taşınır ve taşınmaz mallar ile, bono, hisse senedi, elde veya bankalarda mevcut nakit paralar, işinden kazandıkları, sosyal güvenlik ve sosyal yardım kurum ve kuruluşlarının veya personele yardım amacı ile kurulan sandık ve benzerlerinin yaptığı ödemeler, çalışma gücünün kaybı dolayısıyla ödenen tazminatlar, kendi kişisel mallarının gelirleri, edinilmiş mal yerine ikame edilen değerler veya diğer gelir aşağıda öngörülen kıstaslar göz önünde bulundurularak hakkaniyete uygun şekilde taraflar arasında paylaştırılır. Ancak taraflar arasında yapılan paylaşımda bir tarafa düşen pay, paylaşıma konu mal varlığının toplam değerinin 2/3’ünden fazla olamaz” demektedir. DEĞİŞİKLİK ÖNERİSİ’NDE BU FIKRAYA NEREDEYSE HİÇ BİR ŞEKİLDE DOKUNULMAMIŞTIR. ÖNERİ’DE SÖZKONUSU FIKRA İLE İLGİLİ YAPILAN TEK DEĞİŞİKLİK “ÇALIŞMA GÜCÜ KAYBI DOLAYISI İLE ÖDENEN TAZMİNATLARIN” MAL PAYLAŞIMINA KONU VARLIKLARDAN ÇIKARILMASIDIR. Bunun da nedeni talihsiz bir kaza geçirip çalışma gücünü kaybeden insana ödenen tazminatın mal paylaşımında bölüştürülmesinin adil olmayacağıdır. 

Efsane: Boşanma durumunda erkek, oturduğu evin hepsini kadına bırakır.
Gerçek: Böyle gerçek dışı bir iddiada bulunan kişiler için 3 ihtimal vardır: 1)Öneriyi hiçbir şekilde okumamış ve okumadan konuşmaktadır 2)Öneriyi okumuş lâkin tek kelimesini anlamamıştır 3) Öneriyi okumuş, anlamış ama bilinçli şekilde yalan söyleyecek kadar kötü niyetlidir.
Değişiklik Önerisinde hiçbir şekilde böyle bir düzenleme yoktur. Öneri 26’ıncı maddeye eklenen 5 (A) fıkrasında  “Evliliğin iptali veya boşanma kararıyla sona erdirilmesi için dava açıldığı zaman dava sona erinceye veya paylaşıma konu mallar paylaşılıncaya kadar, ailenin ortak kullanımına özgülenmiş ve eşler arasında paylaşıma konu olan konutta kalmaya ve ev eşyasını kullanmaya hangisinin devam edeceği konusunda eşler anlaşabilirler. Eşlerin aile konutunda kimin kalacağı ve ev eşyasını kimin kullanmaya devam edeceği konusunda anlaşamamaları halinde Mahkeme olayın özelliklerini, eşlerin ekonomik ve sosyal durumlarını ve varsa çocukların menfaatlerini göz önünde bulundurarak bu hakka hangisinin sahip olacağına taraflardan biri tarafından yapılacak istida üzerine karar verir. Mahkeme böyle bir karar verirken kalma ve kullanma süresini de belirler. Mahkeme aksine karar vermedikçe hak, belirlenen sürenin bitiminde kendiliğinden sona erer. Mahkeme bu süre zarfında taşınmaz malı kullanma hakkını elinde tutan tarafın bu hakkını kullanmasına engel olabilecek her türlü işlemin yapılmasını engellemek maksadıyla uygun ve adil gördüğü emri verebilir” denmektedir. KISACASI EVLİLİĞİN İPTALİ VEYA BOŞANMA SONA ERİNCEYE KADAR KONUTU VE EVİ KİMİN KULLANACAĞI TARAFLARIN ANLAŞMASINA, ANLAŞAMAMALARI DURUMDA DA MAHKEMENİN TAKDİR EDECEĞİ KARAR VE SÜREYE BAĞLIDIR.

Efsane: Soyadı ile ilgili yapılan düzenleme ile çocuklar artık babalarının soyadını alamayacak.
Gerçek: Böyle bir durum söz konusu değildir. ÇOCUKLAR BABALARININ SOYADINI HER ŞEKİLDE ALMA İMKANINA SAHİPTİR. YAPILAN DÜZENLEME ÇOCUKLARIN BABALARININ SOYADINI ALMALARINI ENGELLEYEN BİR DÜZENLEME DEĞİL, ANNELERİNİN DE SOYADINI ALABİLME FIRSATI YARATAN BİR DÜZENLEMEDİR. YANİ KİŞİLERİN BABALIK VE ANNELİK HAKLARINI KISITLAYAN BİR DEĞİŞİKLİK DEĞİL, BU HAKLARI GENİŞLETEN VE EVLİ ÇİFTLERİN SEÇENEKLERİNİ ARTIRAN BİR DÜZENLEMEDİR. Çocukların soyadı anne ve babaların kendi aralarında yaptıkları istişare ve mutabakata göre tercih edilecek bir durumdur.

Efsane: Soyadı ile ilgili yapılan düzenleme ile kadınlar artık eşlerinin soyadını almayacak.
Gerçek: Böyle bir iddia doğru değildir. Esas Yasa’nın 35’inci maddesinde yapılan yeni düzenlemede, eğer evlilik birliğinin tarafları uzlaşırsa ikisinden birinin soyadını aile soyadı olarak alabileceklerdir.  Aile soyadı konusunda taraflar arasında bir uzlaşı sağlanamadığı durumda ise her iki taraf da, bekârlık soyadlarını taşıyacaklarına devam edeceklerini evlenme akdinin imzalanması sırasında imzalayacakları bir beyanname dışında başka hiçbir yasal işlem yapmaksızın, evlilik öncesi kullandığı soyadını kullanmaya devam edebileceklerdir. Yani TARAFLAR ARASINDA UZLAŞI OLDUĞU DURUMDA EŞLER İKİSİNDEN BİRİNİN SOYADINI ALMA HAKKINA SAHİPTİR. UZLAŞI OLMADIĞI DURUMDA İSE HER İKİ TARAFIN DA BEKÂRLIK SOYADINI KULLANMAYA DEVAM ETME HAKKI TANINMIŞTIR. EĞER BİR KADIN VEYA ERKEK EŞİNİN SOYADINI ALMAK İSTERSE BU KONUDA HERHANGİ BİR ENGEL YOKTUR. İSTEMEZSE DE KİMSE ONU BİR BAŞKA SOYADI ALMAYA ZORLAMAYACAKTIR.

Efsane: : Çocukların İspanyollar gibi 4 soyadı olacak.
Gerçek: Kesinlikle böyle bir durum söz konusu değildir. Öneride “Evlilik akdi sonrasında bekârlık soyadlarını kullanmaya devam etme kararı veren taraflar, doğacak çocuklara, nüfus kaydı yapılırken verilecek beyan dışında başka hiçbir işlem yapmaksızın, her iki soyadını da aile soyadı olarak verirler. Böyle bir durumda her çocuğun en fazla iki soyadı olabilir” diye açıkça belirtilmiştir. İki soy isimli çocuklar büyüyüp anne veya baba olduklarında doğacak çocuklarına kendi soy isimlerinden seçtikleri bir soy ismini verebilecekler ve bu evliliklerden doğacak çocukların da ikiden fazla soy ismi olmayacaktır.

Bu haber toplam 2010 defa okunmuştur
Gaile 321. Sayısı

Gaile 321. Sayısı