Ailenin ‘ihmal’ iddiası ve isyanı: ‘Hastaneden döndü, can verdi’
Ailesi, Mağusa Hastanesi’nden taburcu olduktan sonra eve döner dönmez hayatını kaybeden Tuzla’da sakin 76 yaşındaki Zehra Çiftçioğlu’nun ölümü ile ilgili yargıya başvurmaya hazırlanıyor.
Fehime ALASYA
Ailesi, Mağusa Hastanesi’nden taburcu olduktan sonra eve döner dönmez hayatını kaybeden Tuzla’da sakin 76 yaşındaki Zehra Çiftçioğlu’nun ölümle ilgili yargıya başvurmaya hazırlanıyor.
Hayatını kaybeden Zehra Çiftçioğlu’nun kızı Rahme Sulo, hastanenin ilgisiz olduğunu savundu, Dahiliye doktorunun, annesinin muayenesini etmeden onları taburcu ettiği ileri sürdü.
“Annem ölecek durumda bir kadın değildi” diyen Sulo, 19 Ağustos’ta annesini sadece yüksek tansiyon ve kusma şikayeti ile hastaneye kaldırdıklarını, akabinde yatışının yapıldığını ama bu sürede onu gören doktorların şikayetini anlamadığını savundu.
Sulo, “Bize sadece psikolojiktir dendi. Onu öylece taburcu ettiler, daha evin kapısını giremeden abimin kucağında can verdi. Annemin durumu sadece söyledikleri gibi psikolojik olsa, ölümü de mi psikolojik?” diyerek isyan etti.
“Bizi taburcu eden doktor annemi taburcu ederken görmedi bile”
Annesine, hastaneye yatış -çıkış süreçlerinde sadece tansiyon ilaçları verildiğini ve sürekli ‘psikolojiktir’ denildiğini ileri süren Sulo, “Bizce annem iç kanamadan öldü. Bizi taburcu eden doktor annemi taburcu ederken görmedi bile, reçetede ne imzası vardı ne de mührü.” dedi.
“Bilmeden onun canını daha çok ezmişim”
Hastane ve bazı sağlıkçılardan şikayetçi olan Sulo, en büyük pişmanlığının da doktorların ‘Psikolojiktir’ söylemlerine güvenerek annesine yürümesi için ısrar etmesi olduğunu anlattı.
Sulo, duyduğu vicdan azabını şu şekilde anlattı:
“Durumu psikolojik dedikleri için anneme evde yürümesi için baskı uyguladık, ‘naz yapma anne’ hade yürüyelim dedim. Moral vermeye çalıştım. Olmadı olmadı… Eve bir doktor getirdik, muayene oldu, evde fizik tedavi yaptı ama yürüyemedi, giderek kötüleşti. Bilmeden onun canını daha çok ezmişim.”
“Kaburga kırıkları görülmedi”
Annesinin ölümünden sonra hastanede annesine yapılan tahlil ve filmleri alıp bazı sağlıkçı arkadaşlarına danıştığını anlatan Sulo, annesinde üç tane kaburga kırığı olduğunu öğrendiklerini aktardı, buna karşın hastanedeki doktorlardan bu yönde hiçbir bilgi almadıklarını söyledi.
Sulo, “Anneme 19, 23 Ağustos’ta ve 1 Eylül’de 3 kez film çekildi ve bunlar üç filmde de görülmüş. Ama annemi gören doktorlar bunu görmedi, tahlillerine bakmadı.” iddialarında bulundu.
“Tüm tahlilleri yüksekti ama yine de taburcu ettiler”
Annesine yapılan tahlillerde tüm değerlerinin yüksek görüldüğünü de söyleyen Sulo, “23 Ağustos’ta yapılan tahlillerde de, 1 Eylül’de yapılan tahlillerde de tüm değerler yüksekti. Hiçbir ilerleme yoktu. Bu tahlilleri de özelde gösterdik ve bize ‘bu kadar yüksek değerde olan kimse hastaneden bu halde taburcu edilmez’ dendi. Bu günahtır” diyerek anlattı.
“Bir şey çıkmayacak biliyoruz ama yine de bunun peşini bırakmayacağız”
“Otopsi yapılarak bunun da üzeri kapatılacak” diyen Sulo, annesine dün yapılan otopsi sonucunda, kesin ölüm sebebinin belirlenmediğini, doku örneklerinin alındığını ve Türkiye’ye gönderileceğini ifade etti.
Sulo, “Zaten ya kalp krizi deyip geçiştireceklerdi ya da bu şekilde üstünü kapatacaklardı. Beklediğimiz de oldu. Türkiye’ye doku örneği göndermişler. Bundan bile şüphe duyuyoruz. Bir şey çıkmayacak biliyoruz ama yine de bunun peşini bırakmayacağız.” dedi.
“Annemi araba ile eve getirdik, oğlunun kucağında, eve girmeden hayatını kaybetti”
Annesini kaybeden Sulo, yaşadıkları süreci özetle şöyle anlattı:
“Annemi 19 Ağustos’ta sadece yüksek tansiyon ve kusma şikayeti ile hastaneye götürdüm. Baktılar ve bizi Kardiyoloji’ye gönderdiler. Yaşlılığın getirdiği şeyler, kalp kapakçıklarında kireçlenme var ve kalp yavaş pompalar dediler, eve geldik. Annem kusmaya devam ediyordu. Öğleden sonra yine acile gittik, baktılar, annemi dahiliyeye kaldırdılar. Yattı, serum falan aldı, 20’sinde bizi taburcu ettiler. Doktor, ‘İlaçlarını içsin, 10 gün sonra izinden döneceğim yine bakacağız’ dedi. Evde durumu iyi gitmiyordu, akabinde ishal oldu. Yeniden hastaneye gittik, annemi üç doktor gördü. Birkaç gün yattı, 25 Ağustos’ta taburcu oldu. Eve geldik, yürüyemiyordu, yürüyecek gücü yoktu. Doktoru aradım, bana ‘psikolojiktir, yürüyecek, yürümesi lazım’ dedi. 19 Ağustos’a kadar her işini kendi yapan bir kadındı, 25 Ağustos’tan sonra yürüyemez oldu.
Tahlillerinde karnında sıvı ve kistler olduğu görülüyordu, doktoruna sordum, normaldir, hayati tehlike yaratmaz, her insanda olur dedi.
Bana durumu psikolojik dedikleri için anneme evde yürümesi için baskı uyguladık, ‘naz yapma anne hade yürüyelim’ dedim. Moral vermeye çalıştım. Olmadı olmadı… Eve bir doktor getirdik, muayene oldu, evde fizik tedavi yaptı ama yürüyemedi. Yine rahat etmedim ve eve bir nöroloji doktoru çağırdık, his kaybı var acil emar çekilmesi lazım dedi. Ambulansı aradık, emar çekilmesi lazım, doktor gerekirse size rapor verir dedim. Önemli olmadığını söylediler.
Dahiliye bölümünden arandım, annemi taburcu edeceklerini söylediler. Hemşire, bir şey yok, Psikologa gideceksiniz dedi. Nasıl bir şeyi yok dedim, günlerdir bizi birçok doktor gördü, 7 doktor bu kadını gördü ve iyi değil. Bana tek söylenen ‘Psikolojiktir’…
Hastanedeki doktorlardan biri bana karaciğeri su topladı, bakılması lazım ama benim alanım değil demişti.
Hemşireye bu durumu anlattım, açıklama istedim, benim yetkim değil, Doktora sorun dedi.
Bu arada annemi taburcu işlemleri de sürüyordu. Hastane görevlileri bize ‘bu kadın ağırdır, belimizi açamayız, siz yardım çağırın’ dedi.
Annem ‘arabaya binemem çok ağrım var’ dedi ama onu ambulans ile eve götürmeyi kabul etmediler.
Annemi ağrı sızı içinde, zorla arabaya koyduk. Ne yardım istediysek olmadı. Güvenlik görevlileri bile seyirci kaldı. Annemi araba ile eve getirdik. Oğlunun kucağında arabadan aldık, eve doğru girerken annem bir çığlık attı, çok ağrısı vardı, nefesine doyamadı, o anda derin bir nefes aldı ve hayatını kaybetti.”
“Annemde üç tane kaburga kırığı olduğunu kimse bize anlatmadı bile”
“Polise ifade verdik, hastaneden geçip annemin tüm tahlillerini ve filmlerini aldık. O andan sonra sağlıkçı arkadaşlarıma bu belgelerle danıştım, annemde üç tane kaburga kırığı olduğunu öğrendik. Ama bunu bize oradaki doktorlar hiçbir bilgi vermedi. Anneme 19, 23 Ağustos’ta ve 1 Eylül’de 3 kez film çekildi ve bunlar üç filmde de görülmüş. Ama annemi muayene eden doktorlar bunu görmedi, tahlillerine bakmadı. Karaciğeri su toplamış, vücudunda kistler varmış ama bunları kimse bize anlatmadı bile.
Hemşireye sadece antibiyotik yazıldı ve elimize verdiği reçete ile bizi taburcu etti. Bunları içsin sonra gelsin görelim dedi. Ben eminim ki annemi görmesi gereken doktor gidip görmedi bile, tahlillerine, filmlerine bakmadı bile…”
Aile: “Doku örnekleri Türkiye’ye gönderiliyor”
Polis Basın Subaylığı, Zehra Çiftçioğlu’nun ölümünü “ Tuzla’da sakin 76 yaşındaki Zehra Çiftçioğlu önceki gün evinde aniden rahatsızlanarak yaşamını yitirdi.” açıklamasıyla duyururken, aile dün yapılan otopsi sonrasında Çiftçioğlu’nun doku örneklerinin Türkiye’ye gönderileceği bilgisi aldığını belirtti.
Hayatını kaybeden Çiftçioğlu’nun kızı Rahme Sulo, bu durumu ise “Olayın üzeri kapatılmaya çalışılıyor, zaman kazanmak istiyorlar” diyerek yorumladı.
Hastane: “Detaylı bir bilgimiz yok”
Hastaneye henüz yazılı bir şikayet dilekçesi gitmediğini ifade eden Mağusa Devlet Hastanesi Başhekim Yardımcılarından Dr. Eyüp Göksu ise olayla ilgili bilginin kendilerine ulaştığını belirterek, “Detaylı bir bilgimiz yok, hasta sürekli yatıp çıkan bir hastaydı, evde vefat etmiş.” dedi.
Rahme Sulo, annesi Zehra Çiftçioğlu ile...
Çiftçioğlu'nun diğer kızı Ayşe Toruntay
Çiftçioğlu'nun köydeki sevenleri de şokta...