1. HABERLER

  2. ARŞİV

  3. 'Akademik sınıflar' ne olacak?
Akademik sınıflar ne olacak?

'Akademik sınıflar' ne olacak?

Fark etmişsinizdir… Geçtiğimiz hafta birçok gazetede kolej öğrencilerinin IGCSE ve GCE- A Level sonuçları yayınlandı… Üstelik sayfalarca… Sonuçlara göz atınca oldukça fazla sayıda öğrencinin, birçok sınavdan A derecesi aldığını rahatlıkl

A+A-

 

 

Fark etmişsinizdir… Geçtiğimiz hafta birçok gazetede kolej öğrencilerinin IGCSE ve GCE- A Level sonuçları yayınlandı… Üstelik sayfalarca… Sonuçlara göz atınca oldukça fazla sayıda öğrencinin, birçok sınavdan A derecesi aldığını rahatlıkla görebildik. İşte bu öğrenciler 6 sene önce CTP iktidarının tarafından eğitim sistemimizde oluşturulan “akademik sınıflarda” ortaöğretime başlayan öğrencilerdir… Belki de bu çocukların büyük bir kısmı; bu sınıflar oluşturmasa bugünkü birçok öğrenci gibi “kolej sınavı kurbanı” olacak ve bu alanda eğitim alması mümkün olmayacaktır…

Halk arasındaki adı “kolej sınıfları”, eğitim literatürümüze “akademik sınıflar” olarak geçen bu sınıflara öğrencilerin kabul edilmesi, tamamen okullarındaki başarı düzeyleri ile ilişkilendirilmişti. Ortaöğretimine bu sınıflara devam eden öğrenciler; hem kendi yaş grubundaki beceri ve kazanımları ana dilinde alarak daha bir içselleştirmeleri hem de gelecekteki kolej eğitimlerinde ihtiyaç duyacakları temel bilgi ve kavramları İngilizce dilinde öğretmenlerine olanak sağlayacak İngilizce dilinde Fen ve Teknoloji ve İngilizce dilinde Matematik dersleriyle okumaktaydılar. Bu derslerle beraber bu sınıf öğrencilerine; etkin bir İngilizce yabancı dil eğitimin yanında bu sınıflara adını veren ve İngiliz dilinin farklı disiplinlerle öğrenmesine yardımcı olan “Akademik İngilizce” dersi verilmekteydi…

Öte yandan akademik sınıflar; koleje programı takip eden öğrenci sayısını çağ nüfusunun %1,4’den, % 16,1’e çıkartan oldukça önemli bir uygulama olmuştu. Dahası eğitim bakanlığınca yapılan merkezi sınavlarda; çoktan seçmeli testler terk edilerek, öğrencilerin beceri, tutum ve kazanımlarını dikkate olan açık uçlu sorulardan oluşan, tek oturum yerine 5 oturumlu sınavlar gerçekleştirildi. İlk kez İngilizce dilindeki ölçme-değerlendirme; okuma, dinleme, anlama ve yazma olmak üzere 4 beceride yapıldı…

Hal böyle olunca da o dönemin akademik sınıflarında okuyan bugünün kolej öğrencilerinin gazete sayfalarına yansıyan başarıları; bu uygulamanın ne denli doğru, ne denli geliştirilerek sürdürülmesi gereken bir yapı olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak ne yazık ki yapılmaya çalışılan tam da bunun tersi… 2009’daki iktidar değişikliğinden sonra gerçekleştirilen ilk uygulamalardan birisi akademik sınıfında okutulan “Akademik İngilizce” dersinin kaldırılması oldu. Ardından sadece bilgiyi ne kadar çok ezberlendiğini ölçen kolej giriş sınavı ilkokul sonrasına, 11 yaşındaki çocuklarımızın önüne tekrar kondu…

Şimdilerde ise “akademik sınıfların” tamamen kapatılması gündemde… Değiştirilmeye çalışılan “Sınıf Geçme Sınav Tüzüğü”nde öngörülen yeni maddeler ortaokul öğrencilerin okul sınavlarda beklenen performansı göstermeseler bile bir üst sınıfa geçebilmelerine neden olacak düzenlemeler yer almasının yanında “akademik sınıfların” tamamen kapanması öngörüyor.

Oldukça başarılı sonuçlar ortaya çıkardığı aşikar olan bir uygulama, sırf bir başka siyasi irade ortaya koydu diye mi kapatılıyor? Bu durumda söylenecek tek söz var galiba; yazık…

          

BİLİYOR MUYDUNUZ?

 

 

Üniversite eğitiminde diğer seçenekler

 

Üniversitelerimiz kontenjan sorunu yaşarken, dünyanın farklı ülkelerindeki üniversiteler tam yol ilerliyorlar… Üstelik bu üniversitelerde okumak sanıldığından çok daha kolay ve ucuz…

Türkiye’de bazı özel üniversitelerde yıllık eğitim ücreti en az 15 bin USD iken Amerika’da 6 bin, İngiltere’de 14 bin, Kanada’da 8 bin, Hollanda’da 9 bin, İsveç’te 7 bin, Fransa’da 10 bin USD’ den başlıyor…

İhtiyaç duymanız halinde yurt dışında yoğun dil eğitimi ve konaklama dahil 10 bin USD’den başlıyor. Yurt dışı dil okullarında yapacağınız 9 aylık üniversite hazırlık eğitiminde en az 80 Toefle sonucu garanti ve bu sonuçla Türkiye’de veya yurt dışında doğrudan üniversitelerin 1. sınıfına başlayabiliyorsunuz.

İngiltere üniversitelerine hazırlık eğitimine katılıp, 9 aylık hazırlık sonrası “İngiltere’nin en iyi üniversiteleri” Oxford, Cambridge’de dahil olmak üzere pek çok üniversiteye 1. sınıftan sınavsız geçiş yapabiliyorsunuz.

Sadece batı ülkelerinde değil, Rusya, Ukrayna, Çin, Malezya ve Dubai gibi ülkelerde üniversite eğitimi yapabiliyorsunuz, Örneğin Gürcistan Titlis Üniversitesi’ne, Tıp Fakültesi’ne sınavsız giriş yapıp “Tıp” okuyabiliyorsunuz.

 

 

        

GÜLMECE

 

Güneşin Batışı

 

Ressam iki arkadaş, sergide bir tabloyu seyrederek birisi hemen söze başlar:

-      Şuna bak, dedi, güneşin doğuşunu canlandırmaya çalışmış ama başaramamış.

Öbürü düzelttir:

-      İmkânı yok, mutlaka güneşin batışıdır...

-      Belki öyledir. Ama nasıl oluyor da bu kadar kesin konuşabiliyorsun?

-      Valla bu ressamı çok iyi tanırım, ne Güneş yapmasını bilir ne de Ay, ha birde sabah 11’den önce uyanmaz…

 

 

AKLINIZDA BULUNSUN

 

“Üniversiteler bir bir kapanacak”

 

         Milli Eğitim Gençlik ve Spor Bakanı Sayın Kemal Dürüst küçük bir burun ameliyatı geçirdi… Acil şifalar Sayın Bakan ancak geçtiğimiz hafta; “üniversitelere geçen yıldan daha çok öğrenci yerleşti, bu nedenle başarılıyım” söyleminiz eğitimcilere göre pek de anlamlı bulunmadı…

 

Bu anlamdaki en çarpıcı değerlendirmeler; Türkiye’nin en çok okunulan ve kanaatlerine en çok güvenilen eğitim yazarları Abbas Güçlü’den geldi. Güçlü’nün gözlemlerine göre özellikle üniversiteler konusunda çok ciddi yönetim sorunları yaşanıyor. Cumhurbaşkanı’ndan Eğitim Bakanına kadar, ülke yöneticilerinin ciddi zafiyetleri var. Ve eğer durum böyle devam eder, yönetimsel önlem alınmazsa “üniversitelerin bir bir kapanması” gündeme gelecek…

         Kıbrıs’a ait olumsuz koşulların, öğrencileri oldukça derinden etkilediğini; ulaşım, ev kirası, mutfak masrafı gibi harcamaların çok pahalı olduğu dile getiren Güçlü, özellikle üniversiteler ile gece kulüplerinin ve kumarhanelerin bir arada olmasının olumsuzluklarına vurgu yapıyor. Bu konuların öğrenci ailelerin dikkatinden kaçmadığı ve üniversitelerimizin tercih edilmemelerinde önemli etkenler olduğunu söyledi.

Hal böyle olunca da Eğitim Bakanı’nın “başarılıyım” söyleminin anlamsızlığı ortaya çıkıyor… Hiçbir üniversitenin; alması gereken gerçek öğrenci sayısının üçte birinden daha az öğrenci ile ayakta duramayacak, eğer önlem alınmazsa bu durumun gelecek yılarda da derinleşerek devam edecektir. Toplum için “başarılı olmak”, toplumsal değer ölçütleri ile belirlenmektedir. Şimdi bütün bunları düşünerek karar verin ortada olan “başarı” mı, “başarısızlık” mı?

 

 

 

 

 

 

Bu haber toplam 1665 defa okunmuştur